28 Ağustos 2025 Perşembe

Dört Yönden Sarılmış Durumdasın!

 


Şeytan kovulduğunda, Yüce Allah’a şöyle diyor;  A’raf 16-17 ‘’Dedi ki: "Beni azdırmana andolsun, senin dosdoğru yoluna oturacağım. Sonra muhakkak onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Çoğunu şükredici bulmayacaksın’’. Yüce Allah burada bize Şeytan’ın çalışma mantığını anlatıyor (Bilgi: Emrah Eryılmaz-Hakikat Planı #reklam değil tavsiye). İlk olarak Şeytan insanlara ‘önlerinden’ ve ‘arkalarından’ sokulacağını söylüyor.. Şeytan’ın ‘önlerinden’  demesi insanları sürekli ‘geleceklerine’ dair endişelendirmesi ve ‘geleceklerine’ dair korkutmasıdır(fakirlik-hastalık-ölüm ile). Şeytan’ın ‘arkalarından’ sokulacağım demesi insanları ‘geçmişleriyle’ korkutmasıdır, insanların geçmişte yaptığı hatalar, günahlar nedeniyle onlara sürekli vesvese-korku-üzüntü vermesi halidir. Veliler bunubiliyordu.. Rumi bu nedenle dedi ki ‘’Geçmiş de gelecek te seni Allah’tan ayıran bir perdedir. Her ikisini de ateşe vur. Geçmiş ve gelecek endişesiyle ne vakte kadar ney gibi boğum boğum olacaksın?‘’.. Lao Tzu ise dedi ki ‘’Depresyondaysan geçmişte yaşıyorsun.Endişeliysen gelecekte yaşıyorsun. Huzurluysan ‘şimdi de’ yaşıyorsun demektir.”  Yani Şeytan sürekli insanları geçmişleriyle (arkalarından) ve gelecekleriyle(önlerinden)
korkutur. Ayette(A’raf 16-17) Şeytan başka hangi taraftan yaklaşıyordu insanlara?Sağlarından ve sollarından..Sağ tarafta yaptığımız tüm iyi ameller var, Allah inancı var, keza kıyamet gününde ‘kitabı’ sağ tarafından verilenler (İnşikak 7-8-9) cennet boyutlarına girmeye hak kazananlardır.. Şeytan sağ taraftan insana nasıl yaklaşır? İnanç kavramını bir aldatma aracı olarak kullanarak, ‘inanç sömürüsü’(Fatır 5) tarih boyunca pek yabancı olmadığımız bir konu.. Şeytan’ın kişiye sol taraftan yaklaşması? Kıyamet günü kitabı sol tarafından verilenler başarısız olan varlıklardır(Hakka 25), bu günahlarının sevaplarını  geçmesi nedeniyledir.Sol tarafta işlediğimiz bütün günahlar, bütün kötü ameller var, Şeytan sol taraftan 'günahlara’ teşvik etmek için insana yaklaşır..Yani ‘dört tarafımız’ sarılmış durumda.Peki çare? Al-i İmran 103 ‘’Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Dağılıp bölünmeyin’’.

©Kadim Astroloji Analisti-Erdem Çalışkan 

4 Temmuz 2025 Cuma

İcabet


Her ne şartta olursa olsun dua etmeyi bırakma.. Yüce Allah ‘’Bana dua edin, duanıza icabet edeyim’’(Mümin 60) dedi, yani dua edenin duasına icabet edilir.. Rumi bu nedenle şöyle dedi ‘’Kardeş elini duadan ayırma! Kabul edilmiş, edilmemiş bununla ne işin var senin?’’.. Çünkü ilahi sistemde Yüce Allah’ın insanlara olan yardımı ‘kesintisizdir’, Muhyiddin Arabi şöyle diyor: ‘’Bilmelisin ki, varlıklara dönük ilahi yardım, kesilmez. Eksilirse, eksiklik yardımı alandan kaynaklanır, yoksa yardım eden yönünden değildir. Belirli bir durumda yardımın olmayışı Hakkın katına izafe edilirse, bu eksiklik, yardımdan mahrum kalan kimse hakkında bir maslahattır. ‘’.. Yani duayı bırakma çünkü duan duyuluyor(Semi) ve görülüyor(Basir).. Bu konuda Rumi’den bir hikaye dinleyelim; ‘’Birisi her gece Allah der durur, bu zikrinden ağzı tatlılaşır, zevk duyardı. Şeytan “Ey çok söz söyleyen, bunca Allah demene karşılık onun Lebbeyk demesi nerde? Tanrı tahtından bir cevap gelmiyor. Böyle utanmadan, sıkılmadan ne vakte dek Allah deyip duracaksın” dedi. Adamın gönlü kırıldı, başını yere koydu, yattı. Rüyada yeşiller giyinmiş Hızır’ı gördü. Hızır “Kendine gel, niçin zikri bıraktın, çağırdığın addan nasıl usandın, zikrinden nasıl pişman oldun?” dedi. Adam, cevap olarak “Lebbeyk sesi gelmiyor, kapıdan sürüleceğimden korkuyorum” deyince, Hızır ‘’Senin o Allah demen, bizim Lebbeyk dememizdir. Senin o niyazın derde düşmen, yanıp yakılman, bizim haberci çavuşumuzdur. Senin hilelere düşmen, çareler araman, seni kendimize çekmemizden, ayağını çözmemizdendir. Korkun da bizim lûtfumuzun kemendidir, aşkın da. Her Yarabbi demende bizim, efendim, buyur dememiz gizli” dedi. Bilgisiz adamın canı, bu duadan uzaktır. Çünkü Yarabbi demesine izin yok ki! Zarara, ziyana uğrayınca Tanrı’ya sızlanmasın diye ağzında da kilit var, gönlünde de. Ağzı da bağlı, gönlü de. Firavun’a yüzlerce mal, mülk verdi, o da nihayet ululuk, büyüklük dâvasına girişti. O kötü yaradılışlı, Hakk’a sızlanmasın diye ömründe baş ağrısı bile görmedi. Tanrı, ona bütün dünya mülkünü verdi de dert, elem, keder vermedi. Dert, Allah’ı gizlice çağırmana sebep olduğundan bütün dünya malından yeğdir.’’

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan


Bilmelisin ki, varlıklara dönük ilahi yardım, kesilmez. Eksilirse, eksiklik yardımı alandan kaynaklanır, yoksa yardım eden yönünden değildir. Belirli bir durumda yardımın olmayışı Hakkın katına izafe edilirse, bu eksiklik, yardımdan mahrum kalan kimse hakkında bir maslahattır. Çünkü Allah yaratıklarının maslahatlarını en iyi bilendir. Bu nedenle Allah'ı bilenler, dua ederken belirli bir ihtiyacı belirlememelidir. Bunun yerine, bir belirleme yapmadan, kendisinde iyilik bulunan şeyi istemelidir. Nice insan vardır ki, duasında belirli bir şeyi ister, sonra -Allah'ın bildiği bir hikmet nedeniyle- ihtiyacı karşılandığında, belirlemiş olduğu ihtiyacı hakkında pişmanlığa kapılır, belirlememiş olmayı temenni eder durur. Yardım, Rahman kaynaklı bir rahatlatmadır (teneffüs). Varlıklardaki ilahi yardım ise, doğal ve artan bir şeydir. Doğal olan, zatın varlığı ve kendisindeki bir acının uzaklaştırılması için ihtiyaç duyulan şeydir. Artık olan ise, buna ilave olup gerçekte kendisine gerek duyulmayan şeylerdir. - Muhyiddin Arabi

.

.

O'na dua ettiğin zaman, O'ndan duanın kabulünü iste: çünkü O, kendisinden icabet istemeyenlerin duasına icabet etmez. Eğer icabet istemeden sadece dua ederse, bu dua etmemiş olmaktan farksızdır. - Muhyiddin Arabi


Not: 'Seher vaktini'de değerlendirmeyi unutma, seher vakti her sabah Güneş'in doğuşundan 90 dakika önce başlayan ve Güneş'in doğuşuna kadar süren vakittir..


Bu seher vakti esen rüzgar, Hakk aşıklarının gönüllerindeki sırlara aşinadır. Bu uğurlu zamanda sen de uyuma. Bu zaman yalvarma, yakarma zamanıdır, uyuma zamanı değildir! İki cihanın halkına, ilahî bir lütuf olarak ezelden ebede kadar kapanmayan dilek kapısı, seher vaktinde açıktır. Fırsatı kaçırma, yatıp uyuma! - Celaleddin-i Rumi


10 Haziran 2025 Salı

Deniz

 

Denizde ‘devasa dalgalar’ varsa en görkemli gemiler bile alabora olur, üzerindeki herkes boğulur, kimse yol alamaz.. ‘Deniz’ bizim ‘zihnimizdir’.. Vedik astrolojide Ay, zihnimizi kontrol eden gezegendir ve Ay, ‘su’(deniz-ırmak) elementine mensuptur.. Yani ‘denizin’ tüm karakteristik özellikleri zihminiz için de aynıdır.. Endişeler, evhamlar, korkular ‘suyu bulandırır’(zihin), suyun dibini göremezsin(doğru düşünemezsin) ve hayatın belirsizlik içinde geçer.. Olumsuz düşünceler, kuruntular, korkular, acı, üzüntü denizdeki(zihnimiz) ‘devasa dalgalardır’ bizi her daim aşağıya çeker, başarısızlık yaratırlar.. Binlerce yıldır ‘meditasyon’, nefes teknikleri gibi pratikler, ‘denizi’(zihnimizi) sakinleştirmek için kullanıldılar hep.. Çünkü su(deniz-zihnimiz) doğası gereği en küçük bir ‘esintiden’(negatif ya da pozitif düşünce) bile etkilenir.. Pozitif düşünceler denizi sakinleştirirken, negatif düşünceler devasa dalgaları körükler.. Pozitif düşünceler nasıl elde edilir? Güçlü bir inançla, iyi amellerle(doğru işler-sevaplar-helal para), temiz gıdalar yiyerek, insanlarda kusur aramayarak, kanaatkar olarak, dedikodu, kıskançlık, açgözlülük, hırs, öfke, intikam, bencillik bunların ‘denize’(zihnimize) girmesine izin vermeyerek.. Prensip neydi ‘İyilik, iyilik getirir’.. Yaptığımız iyi işler ve uzak durduğumuz ‘negatif öğeler’, denizimizin(zihnimizin) dalgalardan uzak ve sakin olmasına neden olur.. Bunun sonucunda ne olur? Hayatta ‘mutlu ve başarılı’ oluruz.. Negatif düşünceler ve negatif insanlar ise seni fırtınalı bir ‘denizin’ ortasında bırakırlar.. Bu konuda çok sevdiğim bir hikaye var; Kurbağalar bir kulenin tepesine ilk kim tırmanacak diye yarış yapmaya karar vermişler.. Hepsi birden başlamış tırmanmaya ama altta yarışı izleyen diğer kurbağalar yarışan kurbağalara şöyle tezahürat yapıyorlarmış; ‘Yapamazsın!’, ‘Başarısız olacaksın!’, ‘Bırak artık!’. Kurbağaların çoğunluğu kulenin tepesine ulaşamadan teker teker düşmüşler, sadece birisi zirveye ulaşmış.. Kazanan kurbağaya sormuşlar, ‘’Nasıl başardın?’’, ama şaşkınlığa düşmüşler, çünkü kazanan kurbağanın ‘sağır’ olduğunu farketmişler, olumsuz tezahüratların hiçbirini duymamış..


©Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan


8 Haziran 2025 Pazar

Öfkenin Asıl Sebebi

 

Öfkenin, kızgınlığın ana sebebi, ‘acı duymaktır’, ‘üzüntü’dür. Kişi bir konuya öfkeleniyor, kızıyorsa o an kişi o konuda ‘acı’, ‘üzüntü’ hissediyor demektir. Bunu vedik astrolojiye göre açıklayayım. Vedik astrolojide öfke, kızgınlık konularını kontrol eden gezegen Mars’tır. Vedik astrolojide her gezegenin ‘yücelimde’ ve ‘düşüşte’ olduğu burçlar vardır.. Yücelim burçları gezegenlerin sahip olduğu özelliklerin ‘yücelmesini’ sağlar, düşüş burçları ise gezegenlerin sahip oldukları özelliklerin ‘düşmesini’ sağlar.. Öfkeyi, kızgınlığı kontrol eden Mars, vedik astrolojiye göre hangi burçta yücelir? Oğlak burcunda.. Oğlak burcunda acı, sıkıntı, üzüntü, depresyon temaları vardır, öfkeyi temsil eden Mars, Oğlak burcunu gördüğü ‘anda’ yücelir.. Yani acı(oğlak), üzüntü(oğlak), depresyon(oğlak), çaresizlik(oğlak), kısıtlanma(oğlak) öfkeyi(Mars), kızgınlığı(Mars) ‘yücelmektedir’, yani öfkeyi ‘aktive’ etmektedir.. Yani bütün öfkeler, kızgınlıklar ‘acı duymanın’, ‘üzüntünün’, ‘kısıtlanmanın’, ‘çaresizliğin’ sonucudur.. ‘Öfkeli’ insan aslında; ‘Bu konuda üzülüyorum!’, ‘Bu konu bana acı veriyor!’, ‘Bu konuda çaresiz hissediyorum!’ demektedir.. Peki öfkenin, kızgınlığın gezegeni Mars hangi burçta düşer? Yengeç.. Demek ki Yengeç konuları öfkeyi(Mars) yok ediyor.. Nedir başlıca Yengeç konuları? Sevgi(yengeç), merhamet(yengeç), anlayış(yengeç), öfkenin(Mars-ateş) üzerine su(Yengeç-su) döker.. Sevgi(yengeç), merhamet(yengeç), anlayış(yengeç), acıyı(oğlak), üzüntüyü(oğlak) ortadan kaldırır ve öfke(Mars) düşer.. Yani öfke(Mars) varsa kesinlikle ‘üzüntü’(oğlak), acı(oğlak) ve çaresizlik(oğlak) var.. Bol suya(sevgi-anlayış-merhamet) sahip Yengeç burcunun temaları bunu ortadan kaldırırr. Yani birini öfkeli görüyorsan ona ‘acı veren’, onu ‘üzen’ konuyu bul ve bunu ortadan kaldır, öfkenin ‘devam etmesi’ imkansız hale gelir.. Haykırış(öfke-hiddet-Mars) canın yanmasından(acı-üzüntü-Oğlak) ileri gelir, sen elinde bir tas suyla(sevgi-merhamet-anlayış-Yengeç) karşılık ver.. Tüm ‘haykırışlar’ bu şekilde yok olur.. Al-i İmran 134 ‘’Onlar bollukta ve darlıkta infak ederler. Öfkelerini yenenlerdir onlar, insanları affedenlerdir. Allah, muhsinleri sever.’’

©Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

29 Mayıs 2025 Perşembe

Yıkılmayan Kale


‘Umut’, insanı yıkılmayan bir ‘kale’ yapar.. Yüce Allah şöyle dedi; Hicr 56 ‘’De ki: Sapmışlar dışında Allah’ın rahmetinden kim umut keser?’’.. Demek ki içteki ‘umudumuzun’ miktarı ‘doğru yolda’ olmamızla doğru orantılı.. Zira güçlü bir inanç kişinin umutsuz olmasına izin vermez, bu nedenle Rumi şöyle diyor; ‘’Kurtuluş ümidi içteki imandan gelir. İman zayıflığından da ümitsizliğe, iç sıkıntısına uğrarsın..’’ Yüce Allah Kur’an’da, O’nun rahmetinden asla ‘umudu kesmememizi’ söyledi(Zümer 53-Hicr 56-Yusuf 87). Çünkü ‘umut’ kavramı insana mucizeler yaşatır.. Bu konuda 1950 lerde Harvard üniversitesinde Dr. Curt Richter tarafından yapılmış bir deney var. Deney şu: Dr. Richter farelerin suda boğulmadan ne kadar dayanabileceklerini denemek için fareleri suya bırakıyor. Fareler yaklaşık 15 dakika boğulmamak için savaşıyorlar ama 15. dakikadan sonra boğuluyor hepsi. Bu deneyler böyle sürüp gidiyor. Bir süre sonra şöyle yapmaya karar veriyor, fareleri suya bıraktıktan sonra 15. dakikalara erişirken fareler boğulmadan onları sudan çıkartıyor ve farelerin birkaç dakika nefeslenmesine izin veriyor ve sonra tekrar suya bırakıyor.. Kurtulacaklarına dair umuda kapılan fareler, bu sefer boğulmuyor, saatler geçiyor, 15 dakika bile dayanamayan fareler tam olarak 60 saat yani neredeyse 2,5 gün dayanıyorlar suyun içinde. Başta 15 dakika bile dayanamayan fareler, kurtulacaklarına, tekrar suyun içinden çıkarılacaklarına dair bir ‘umut besledikleri’ için dayanma güçleri tam 240 kat(60 saat/15 dakika) artıyor.. İşte ‘küçücük bir umut’ bir canlının içindeki dayanma gücünü 240 kat arttırıyor.. Bu deney bana göre, bir canlının hayatını hiçe saydığı için oldukça zalimce ve yapılmamalıydı ama katıksız bir gerçeği göstermesi açısından da insanlara ibret olacak bir şey.. Peki ne oldu da fareler 15 dakika yerine 60 saat dayanabildiler? Birkaç dakika için sudan çıkarıldıklarında zihinlerinde onları sürekli aşağıya çeken ‘umutsuzluk’ hali, ‘kurtuluş ümidine’, ‘iyi düşünceye’ dönüştü olan bu.. Yani umudun varsa 240 kat daha güçlüsün.. Rumi bitirsin; ‘’Umut, hiç bitmeyen bahar mevsimidir. İçine kar da yağar, fırtına da kopar ama çiçekler hep açar..’’

.

.

©Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan


5 Mayıs 2025 Pazartesi

Gönülün Yolları

 

Bilge Shri Ravi Shankar diyor ki; ‘’İnsanlar arasında 3 çeşit iletişim şekli vardır.. Kafadan-kafaya(sesle), kalpten kalbe(birlikte şarkı söylerek), ruhtan ruha(sessizlikten sessizliğe).. Egonu, benliğini sağlam tutmak için en güvenli iletişim şekli kafadan-kafayadır, yani sesli iletişimdir, bu şekilde benliğine, kibrine sağlam bir şekilde tutunursun.. İnsanlar birlikte şarkı söylediklerinde ise iletişim ‘kalp seviyesine’ iner, egodan, kibirden kurtulurlar, bu nedenle birlikte şarkı söyleyebilmek kişilerin ilişkilerinde, iletişimlerinde çok fayda sağlar, çünkü ‘kalp seviyesinde’ iletişim kurabilirler.. Üçüncü iletişim şekli olan ‘ruhtan ruha’ ise ‘sessizlik’ yoluyla gerçekleşir, bu iletişim tarzına örnek olarak bir kişinin spiritüel öğretmeni(Guru) ile bir arada bulunduğunda, sessizlikte aklında olan bütün soruların yok olması verilebilir..’’ Yani insanlar 3 şekilde birbirleriyle iletişim kurarlar ego-benlik(kafadan-kafaya ses ile) ile, kalp ile(birlikte şarkı söyleyerek), ruh ile(sessizlikte).. İnsanlar her zaman iletişim halindedirler, bu iletişim çoğu zaman yanyana olmayı gerektirmez.. Rumi’nin dediği gibi ‘’Gönülden gönüle pencere vardır’’, işte bu Shri Ravi Shankar’ın söylediği iletişim şekillerinin en üstün olanı, ‘ruhtan ruha’ olan iletişimdir.. Maalesef ki ‘ruhtan ruha’ olan iletişimi insanların çoğu farketmezler, hissetmezler. Çünkü taşıdıkları negatif duygular nedeniyle(hırs, kıskançlık, öfke, intikam, kin, tüm negatif duygular) gönül aynalarının üzerini ‘pas’ kaplamıştır.. Bu nedenle de diğer ‘gönüllerden’, kendi ‘gönül aynalarına’ düşen mesajları farketmemektedirler.. Rumi bu konuda şöyle diyor; ‘’Kalp aynası tozdan kirden arınmış ve tertemiz olursa, su ve toprağın dışında nakışlar görürsün.. Gönül penceresi geniş ve camları da tertemizse, hiçbir vasıta olmadan Allah’ın nuru kalbe ulaşır.’’.. Yani tertemiz bir ‘gönül aynasına’ sahip olmak hem ilahi sistemle, hem de tüm yaratılmış gönüllerle ‘iletişim hâlinde’ olmak demek.. Kalbini tüm ‘negatif duygulardan’ temizle, ‘gönül aynan’ ancak bu şekilde parlar! Ve Rumi’nin şu sözünü unutma; ‘’Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir..’’

.

.

©Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan