Bu bir Anadolu meselidir. Anadolu’da ‘meseller’ aynı masallar gibi öğüt verici,ders veren halk hikayeleridir.. Eski zamanlarda devler varmış.. Dünya üzerindeki herşeyi yiyip bitiriyorlar yine de doymuyorlarmış. Devin biri kocaman filleri bir lokma da yutuyormuş ama yedikçe daha da aç hissediyormuş,açlığını baskılayamıyormuş.. Derken burnuna ilerideki köyden bir yemek kokusu gelmiş.Hemen o bitmez tükenmez açlık hissiyle oraya doğru yönelmiş.Kokunun geldiği yerde bir köylü evinin önünde ateş yakmış,küçücük bir tencerede yemek pişiriyormuş.Dev demiş ki köylüye ‘’ O yemeği bana ver ben çok açım!’’,buna karşılık sakin görünen köylü ‘‘Bu küçücük tenceredeki yemek sana yeter mi ki?’’ diye cevap vermiş. Dev dayanılmaz açlığın verdiği hisle ‘’Ver,bana o yemeği yemek istiyorum!’’ diye haykırmış.Bunun üzerine köylü düşünerek şöyle demiş ‘’Tamam sana yemeği veririm ama bir şartım var,bunu yerine getirmelisin.Yemeği yemeğe başlamadan önce ‘Bismillahirrahmanirrahim’ diyeceksin’’ demiş..Dev hiddetle reddetmiş ‘‘Kesinlikle demem!’’,köylü ısrar edince Dev tekrar ‘‘söylemem!’’ demiş..Köylü sonunda kızmış ve Dev’e ‘‘neyi söylemezsin be dev!’’ demiş ve Dev karşılık vermiş ‘’ Bismillahirrahmanirrahim demem kesinlikle!’’..Köylü demiş ki ‘’İşte oldu..söyledin,al bakalım tencereyi..’’..Başı göklere kadar uzanan dev o küçücük tenceredeki yemekten bir lokma alınca,doymuş,bütün açlığı yok olmuş,sonra bütün dev arkadaşlarını çağırmış ve 1000 tane dev o küçücük tenceredeki yemek ile karınlarını doyurmuş ve bitmez tükenmez açlık hissinden kurtulmuşlar..Bu meseldeki Dev ‘insandır’..İnsan,paraya,mala,mülke,dünya nimetine,şana,şöhrete, mevkiye karşı bitmez tükenmez bir açlık hisseder ve bu uğurda önüne gelen ne varsa silip süpürür..Ama her yeni elde ettiği dünya nimetinde,zenginlikte,mevkide,şöhrette ‘açlığı’ biraz daha fazlalaşır,öncekinden daha ‘aç’ hale gelir ve bu eziyet ile hayatı boyunca kıvranır..İnsan, bu peşinden koştuklarının hiçbir zaman açlığını gideremeyecek ‘sahte’ şeyler olduğunu ancak ‘’Bismillahirrahmanirrahim’’ deyip Allah yoluna girdiğinde anlar..Bu aşamadan sonra küçücük bir ‘ekmek parçası’ insana 1000 yıllık ‘tokluk’ verir..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
28 Aralık 2021 Salı
21 Aralık 2021 Salı
“Gerçekten de gönülden gönüle pencere vardır. İki insan birbirine gönülden bağlanınca, artık onlar, birbirinden ayrı değillerdir. Bedenleri birbirinden uzak düşse de gönülleri beraberdir.” diyor büyük Veli Mevlana.. Çok değerli halk ozanımız Neşet Ertaş da ‘’Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez.’’ der..İkisine de Allah rahmet eylesin. Gerçekten de durum böyledir.Gönüllerden gönüllere gizli pencereler vardır, gönüller birbirlerini yansıtan aynalardır.Tabi kiminin ‘aynası’ karadır üzerini toprak bağlamıştır, kiminin aynası ise cam gibidir, pas parlaktır.Gönüller sürekli ‘gizli’ bir iletişim halindedirler.Çok yaşanılan bir örnek vereyim.Evde otururken birini düşünürsün,o anda telefon çalar ve o kişinin aradığını görürsün.Bilinenin aksine sen onu düşündüğün için o seni aramadı,o seni aramaya ‘niyet ettiğinde’ onun bu niyeti senin gönlüne aksetti ve o aramadan önce onu düşünmeye başladın!Yani sen onu düşündüğün için seni aramadı, o seni aramaya ‘niyet ettiği’ için onun gönlündeki niyet senin gönlüne aksetti,olay bundan ibaret!Gönüller sürekli iletişim halindedirler,ama bazısı kendisinin düşünüldüğünü,kendisi hakkında niyet edildiğini anlayamaz bunu sezemez..İşte bu kişilerin gönül aynalarının üstünü toprak(dünya hırsı,şehvet,para hırsı,mevki hırsı,dedikodu,yalan) kaplamıştır..‘Aynanın’ üzerindeki toprak temizlenmeden aynaya(gönüle) bir şey ‘yansıması’ mümkün değildir..Fazlaca dünya hayatına batmış kimselerin ‘aynalarını’ (gönülleri) zift kaplamıştır,hissedemezler, sezemezler,empati kuramazlar ve ‘anlayamazlar’..Peki gönül aynasını ‘tertemiz’ tutmak, temizlemek için ne yapmak lazım..Bu aynayı İlahi ‘su’ ile yıkamak lazım.. İlahi su nasıl elde edilir ? Düzenli namaz,düzenli zikirler ile pas tutmuş aynalar(gönüller) bile diriltilebilir..Ayna (Gönül) temiz olunca kişi herkesi,herşeyi sezmeye başlar,herşey içine akseder..Gönlüne herkesin kendi hakkında ne düşündüğü aks eder,herkesin onun hakkındaki niyetlerini sezer, insanlar bu kişiden hallerini ve niyetlerini saklayamaz..İşte Mevlana gibi Veliler pas parlak bir aynaya (gönüle) sahiptirler..Bu gibi Velilerin önünde hiçbir şey saklayamazsın..Bu Velilere ‘gönül ehli’ denir..
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
18 Aralık 2021 Cumartesi
Kehf suresinde Hızır Aleyhisselam ile Hz. Musa arasında meşhur bir konuşma geçer..Konuşmanın başında Hz. Hızır, Hz. Musa’ya ‘’ Sen benimle birlikte olmaya sabredemezsin’’(Kehf 67) diyerek uyarıyor.Ve arkasından ‘okyanus’ gibi bir cümle geliyor Kehf 68 ‘’ “İç yüzünü bilmediğin, hakikatini kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin?” dedi.’’..Bu cümle de birçok ‘ibret’ vardır.. Evet, içyüzünü anlayamadığın ‘hakikatini’ kavrayamadığın hiçbir şeye sabredemezsin, bunun için emek harcamazsın ve bu konular senin için ‘atıl’ kalır. İnancın,dinin hakikatini kavrayamazsan, ibadet için sabrın olmaz..Ana-baba sevgisinin hakikatini kavrayamazsan ana-babana saygı duymaya sabrın olmaz..Aşkın,evliliğin ‘hakikatini’ kavrayamazsan,aşkı,evliliği sürdürmeye sabrın olmaz,eşine saygın olmaz..Helal kazancın ‘hakikatini’ kavrayamazsan ‘helal kazanmak’ için sabrın olmaz.. İyilik yapmanın ‘hakikatini’ kavrayamazsan, iyilik yapmak için sabrın olmaz.. Allah rızasının ‘hakikatini’ kavrayamazsan,Allah rızası motivasyonuyla birşeyler yapmak için sabrın olmaz.. Öğrenmenin ‘hakikatini’ kavrayamazsan öğrenmek için sabrın olmaz.. Peki bir konunun hakikatine nasıl erişilir? Birincisi o konu hakkında ‘bilgi’ sahibi olarak ikincisi o konuyu ‘kalbinde’ irdeleyerek..Bu iki aşamadan geçmemiş hiçbir ‘kanı’ gerçek bir ‘kanı’ değildir.. Bunlar olmazsa kişi dış görünüşe,surete takılı kalır,kişi olayın dış görünüşüne takılı kaldığı için de “İç yüzünü bilmediğin, hakikatini kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin?.’’ hükmü geçerli olur.. Dış görünüşe, surete göre verilen bütün kararlar sonunda kişinin ‘sabırsızlığının’ hışmına uğrarlar.. Bir konuda sabretmek o konu hakkındaki bilgine ve hislerine bağlıdır, o konu hakkında herhangi bilgin ya da hissettiğin bir şey yoksa,sabır da senle değildir..İşin kötü yanı ‘sabır’ olmadan hayatta hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi başarmak mümkün değildir..Bu nedenle insanın bilgisiz şekilde,hissetmeden ‘üstünkörü’ olarak değer verdiği bütün konular kendi sabırsızlığının ‘hışmına’ uğramaya mahkumdur..Olayların ‘hakikatini’ anlayın,sadece surette,dış görünüşte kalırsanız eninde sonunda o konuda sabırsızlaşır,başarısız olursunuz..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
10 Aralık 2021 Cuma
Çok uzak zamanlarda Hindistan’da milattan önce 3137 yılına tarihlenen yani bundan tam olarak 5158 yıl öncesine tarihlenen Mahabharata Savaşında (Mahabharata Destanı) bilgelerin aktardığı karakterler arasında çok enteresan bir diyalog geçer.. Savaş sırasında bir Hint Kralı olan Dhritarashtra,baş danışmanı olan Sanjay’a ‘’Dünya uzaydan nasıl görünüyor?’’ diye sorar..Baş danışman Sanjay şöyle cevap verir ‘ Dünya,uzaydan iki tane kutsal hint inciri(Peepal) ağacının yaprağının birleşimi ve bir tavşan olarak görünür!’ Mahabharata’da uzaydan görülen dünya modelinin milattan sonra 1017’de Hintli bir Filozof olan Ramanuja tarafından çizimi yapıldı..Şimdi ekrandaki fotoğrafı baş aşağı çevirin ne görüyorsunuz? Evet, tam bir dünya haritası,etkileyici değil mi ..Bir de bundan 5158 yıl önce bilindiğini düşünürsek.. Ama bu tarih bile çok komik çünkü Hint Vedaları,Mahabharata ve Ramayana gibi destanları milyonlarca yıl ötesinden gelir, sadece kağıda geçirilmeleri son 10.000 yılda olmuştur. Bundan önce bu binlerce sayfalık kutsal metinler Vedik bilgeler tarafından öğrencilerine ezberletilirdi ve gelenek yoluyla,ses ile,kulaktan kulağa aktarılarak yüz binlerce yıl saklanmıştır. Örneğin Ramayana destanında, kötü karakter olan Kral Ravana’nın sarayını koruyan fillerin öne doğru 4 adet uzayan dişlerinin olduğu yazılır,şu andaki fillerin ise öne uzatan 2 adet dişleri var.. Arkeozooloji uzmanları öne doğru 4 uzun dişe sahip fillerin 1.8 milyon yıl önce nesillerinin tükendiğini belirlemiştir.. Varın Hint Vedaları,Mahabharata ve Ramayana gibi destanlar ne kadar uzak bir çağa uzanıyor siz düşünün.. Günümüz batı medeniyetleri ise herşeyi kendilerinin bulduklarını iddia ediyorlar ve her bir icadın ‘nedense’ batılı bir mucidi var..Gerçekte olan ise..Batı medeniyetlerinin yeryüzünde henüz tozu bile bulunmazken ilim her zaman ‘doğudaydı’..Hala da aynı şekilde devam etmektedir.Vedik Astrolojiye göre bütün ilimlerin kaynağı olan Güneş (Allah tarafından böyle görevlendirilmiştir.) doğudan ‘doğar’,batıda ise ‘batar’..Batı ne konuda iyidir söyleyeyim mi? Göz boyama,illüzyon ve manipülasyon,çünkü Rahu(illüzyon) Vedik haritanın batı tarafında çok güçlüdür..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
8 Aralık 2021 Çarşamba
Nerede o güzel ‘niyet’ ? Bir kaç yıldır ‘ofansif’ mizah diye bir akım çıktı Amerika’da yıllardır var olan bir akım buralarada sirayet etti .. İnsanları kırarak, aşağılayarak, canlarını acıtarak yapılan şakalar ve bunu ‘gülünecek’ bir şey olarak kılmak.. Trajedilere,fakirliğe, yaşlılığa gülmek .. İnsanlar saflıklarını kaybettikçe eğlence tarzları da zalimleşiyor .. Amerikan filmlerinde yıllardır ‘belalı’ , ‘sorun çıkaran’ tiplerin ‘çok havalı’ gösterilmeleri gibi.. Amerikan ve Türk televizyonlarında para konusunda biri kendini övdüğünde ‘alkışlanması’ gibi.. Eskiden paradan,varlıktan bahsetmek ayıp değil miydi? Ne zaman herşey bu kadar ‘çiğliğe’ erişti.. Tabi ama bu doğal şimdi .. Eski değerler? Neredeler ? Hiç var olmamış gibiler.. Popüler kültür, ‘tek dişi kalmış canavar’ elinden geldiğince saldırıyor insanların ‘özüne’.. İnsanlar ‘sanal dünyalar’ ile ilgilenmekteler, artık ‘normal dünyanın’ pek bir önemi kalmadı.. İnsanlar para ile ilgilenmekteler artık ahlakın bir önemi kalmadı.. İnsanlar kolay yoldan kazançla ilgileniyorlar artık ‘alın teriyle’ çalışmanın bir önemi kalmadı.. Koskocaman bir emir burda duruyor ama hala Necm 39 ‘’ İnsan ancak çalıştığını elde eder..’’ ‘Emri veren’ de her an izlemekte.. Daha çok ama çok fazla şey yazmak istiyorum .. Bu nedenle üzerinde uzun zamandır uğraştığım kitabımı bekleyin.. Tasavvuf,hakikat ve Vedik Astrolojinin birleşimiyle içinde bulunduğumuz her an ‘sahteleşen’ dünyanın çarklarından çıkıp ufkunuzu genişletecek bir kitap olacak..Basım işleri Aralık ayının sonuna yetişirse Aralık ayı sonunda yayınlayacağım yoksa Ocak ayının başında yayında olacak kitabım.. İşin en kötü yanı nedir söyleyeyim mi? İnsanlar artık ‘sahteleşmiş’ şeyleri ‘orjinalinden’ , ‘Hakk’ olandan ayırd edemez oldular.. Ne doğruydu, ne yanlıştı kimse doğru düzgün hatırlamıyor artık .. Az da olsa hatırlayanlar var, ‘sahteliğin’, sahte değerlerin, sahte olan herşeyin ‘kötü’ olduğunu bilenler var, selam olsun onlara .. Zaten insanlığın geleceği de her alanda ‘sahtelikten’ kaçınanlara bağlı.. İnsanlık ‘sahteleştikçe’ insanlığın geleceği de ‘sahteleşiyor’..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan