28 Nisan 2022 Perşembe

Süper Kahramanlar
Neden süper kahramanlar var? Her saniye film ya da dizi olarak bir yenisi üretiliyor,hatta 1930 lardan günümüze ulaşmış olanları bile var.. Süper kahramanların bir çok ismi var, ‘Bilmem ne adam’, ‘Bilmem ne kadın’, ’Çeşitli hayvan isimlerine sahip adam ve kadınlar’, ‘Bilmem ne madeninden adam’, isimleri bilerek söylemiyorum, zaten hepsini tanıyorsunuz, yıllardır hemen hemen her gün zihninize empoze ediliyorlar.. Bunların hepsi milyonlarca dolarlık yatırımlar ve keyif olsun diye yapılmıyorlar, hepsine çok ciddi paralar harcanıyor, dünya çapında çok büyük reklamlar yapılıyor.. Peki ne bu süper kahraman merakı Holywood ve Dünya sinemasında? Düşünün, bu ‘süper kahramanların’, hiçbiri ‘normal insan’ değiller, bu kişiler ‘normal insan’ iken, hepsine çeşitli özellikler ‘eklenmiş’, ‘yüklenmiş’, ‘mutasyona uğraşmışlar’ izleyene ‘keşke bende böyle olabilsem!’ hissini veriyorlar..İzleyene, kendinin yani insan özelliklerinin yetersiz olduğunu hissettiriyorlar, hele bu izleyen bir çocuksa..(Bütün çocukların ellerinde bunların oyuncakları var,bunların çizgi filmleriyle büyütülüyorlar..) Anlaşılan birileri için ‘normal insan özellikleri’ yeterli değil… ya da… ‘normal insan özelliklerinin’ yeterli olmadığına insanlığı inandırmak istiyorlar.. Peki ne için? İleride insanın yapısını değiştirmek, DNA’sını bozmak, Yüce Allah’tan gelen ‘Hak’ olan insan vücudunun yapısını istedikleri gibi değiştirip ‘kendi çıkarları’ doğrultusunda manipüle etmek için.. Bakara suresi 204-205 ayetler ‘’İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah'ı tanık tutar. Oysaki o, düşmanların en yamanıdır. Yanından ayrıldığında yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için işe koyulur. Oysaki Allah, fesadı sevmez.’’..Devam edelim.. Tabii insanlar, insan vücuduna yapılacak böyle radikal değişikliklerden çok korkacaklardır ve çekineceklerdir, bu nedenle yıllar boyunca ‘süper kahraman’ dizileri, filmleri çekildi, çekiliyor ve görünüşe göre daha da fazla çekilecek.. Bu uygulamalardan çekinen insanlara ‘‘Bak,bu uygulama ile sende ‘bilmem ne adam’ gibi olacaksın!’’, ya da ‘’Vücuduna bu eklemeyi yaparsak sende ‘bilmem ne kadın’ gibi olacaksın!’’ vb. gibi telkinler devreye girecek.. Çünkü son 90 yıldır insanlara ‘süper kahraman’ dizileri ve filmleri ile bu zaten empoze ediliyor, insanlar bu duruma çok alıştılar, bu onların ‘korkmadan, çekinmeden’ bu değişikliklere ‘evet’ demelerini sağlayacak.. Süper kahraman dizilerinin, filmlerinin bu yapımları çekenler için faydaları nelerdir?

1- Bu filmleri ve dizileri izleyen kişide yetersizlik hissi oluşuyor, insan vücudunun yeteri kadar özelliğe sahip olmadığı kişinin bilinçaltına işleniyor.

2- İzleyen kişi, insan vücuduna dışardan yapılan müdahalelere karşı (mutasyon, biyonik organ, çip ya da herhangi bir tıbbı müdahale) sempati beslemeye başlıyor..

3- İzleyen eğer bir çocuksa, küçüklüğünden itibaren ‘normal insan özelliklerinin’ yeterli olmadığı konusu çocuğun karakterine kadar işliyor.

4- Bu diziler ve filmler Yüce Allah’ın yarattığı insanın, doğanın, sistemin ‘yeteri kadar’ iyi olmadığı algısını izleyen kişilerin bilinçaltına işliyor..

Bu filmleri yapan kişiler için oldukça kârlı sonuçlar değil mi? ..

Peki bunları okuyan sen, hala gözünü açmadın mı?

Umarım çok geç olmadan tüm insanlık gözünü açar.. Beled suresi 12-13 ayetler ‘’Zor yolun ne olduğunu bilir misin? Köleleri özgürlüklerine kavuşturmaktır…’’

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

26 Nisan 2022 Salı

40 Yaş
Yüce Allah olgunlaşma yaşı olarak bize ’40.’ yaşı veriyor. Kırkıncı yaş bir kişinin artık dünya boyutunda görebileceği hoşgörünün ‘limit noktası’ dır. Ayete bakalım Ahkaf 15 ‘’Biz insana, ana ve babasına iyilik etmesini öğütledik. Anası onu zahmetle taşır, zahmetle doğurur.Ana karnında taşınması ile sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet olgunluk çağına erişip ve kırk yaşına varınca: "Rabbim, bana, anama ve babama verdiğin nimete şükretmeğe ve razı olacağın yararlı işler yapmağa beni yönelt. Benim soyumu islah et. Ben tövbe edip, sana teslim olanlardanım," demelidir.’’ Yani Yüce Allah kırkıncı yaşı insan için olgunlaşmanın zirvesi sayıyor.Bu ne demek? Hayatımızda kırk yaşına kadar yaptığımız hatalarda, işlediğimiz yanlışlarda tam olgunlaşıp, kemale ermediğimiz için Yüce Allah’ın bizim hatalarımıza karşı daha fazla toleransı vardır.. Ama 40 yaş geçildi mi, burdan sonra yapılan hataların affı çok daha zordur, çünkü kişi olgunlaşabileceği maksimum düzeye gelmiştir ve kişi 40 yaşını geçtiği anda artık, dünya kişiye eskisi gibi davranmaz.Yaptığı her yanlışın karşılığı hemen önüne gelir, daha olgun ve doğru davranması beklenilir kişiden.. Bu durum kültürümüze de atasözleriyle sirayet etmiştir. ‘’Kırkından sonra azanı teneşir paklar’’,‘‘Kırk yıllık kani, olur mu yani’’, ‘’Kırkından sonra saza başlayan, kıyamette çalar’’.. Vedik astrolojide gezegenlerin olgunlaşma yaşları vardır, gerekli yaş gelince o yaşı temsil eden gezegen kişinin haritasında maksimum düzeyde çalışmaya başlar. 40. yaş ruhani Ketu gezegeninin olgunlaşma yaşıdır.Haritada diğer 8 materyalist gezegenin aksine sadece Ketu gökyüzüne bakar, hiçbir materyalist amaçla ilgilenmez, bu nedenle moksha karaka yani tekamül temsilcisidir. Yani kişi 40 yaşına geldiğinde haritasında Ketu olgunlaştığı için kişinin kendi tekamülüne dair herşey eksiksiz şekilde beynine yüklenir, önceki yaşlar gibi değildir bu.. Artık olgunlaştığı için de günaha dalma, hata yapma ve keyfi davranma lüksleri ilahi sistem tarafından kesinlikle hoşgörülmez ve çok ağır cezalandırılır, ne kötülük yaparsa anında karşılığını bulur. Kişinin hayatı 40 yaş öncesi ve 40 yaş sonrası olarak ikiye ayrılır.. . . 

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

25 Nisan 2022 Pazartesi

Derecen Ne?
Aynı askerlik mesleğindeki gibi Yüce Allah’ın önünde hepimizin dereceleri var, hepimizin rütbeleri var.. Yüce Allah’ın önünde kimi insanın derecesi düşük, kimisinin derecesi yüksek.. Ama şuna emin olun ki tanıdığınız bildiğiniz her insanoğlunun Yüce Allah önünde bir derecesi, bir rütbesi kesinlikle var.. Yüce Allah bu duruma özellikle şu ayetlerde değiniyor; En'am 132.ayet ''Yaptıklarına karşılık olarak her biri için dereceler vardır. Rabbin, onların yaptıklarından habersiz değil.'' ve Mü’min suresi 15. Ayet ‘’O Refî'dir, dereceleri yükseltendir; arşın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden olan Rûh'u kullarından dilediğine indirir.’’ Nedir bu Ruh? İsra 13 ‘’Herkesin kuşunu boynuna bağladık’’ derken Yüce Allah bu ‘Ruh’tan bahsediyordu, yani ilahi rehberimiz, içimizdeki vesveseye karşı uyaran, göğsümüzü sağlamlaştıran, Yüce Allah’tan gelen ‘saf’ rehber, ölünce boynumuzdan bizi yukarı katlara taşıyacak olan.. Şimdi konumuza geri dönelim.. Kesinlikle herkesin Yüce Allah’ın önünde bir rütbesi yani derecesi var dedik, peki bunu bilmek ne işimize yarayacak? İlk olarak din gününde herkes kendi rütbesine yani derecesine göre yargılanıp ya üst cennet boyutlarına katılmaya hak kazanacak ya da rütbesi yani derecesi yetmiyorsa ceza olarak tekrar Sekar’a (dünya boyutu) geri gönderilip 50.000 yıllık döngüye (Mearic 4. Ayet) tekrardan başlayacak.. Peki dereceleri ne yükseltir? Yüce Allah’ın tekliğine şehadet etmek, Yüce Allah ile aramıza canlı-cansız hiçbir varlığı sokmamak(Bakara 163), teslim olup salih ameller işlemek(R’ad 29), Yüce Allah’ın üzerimize farz kıldığı ibadetleri doğru şekilde yapmak(Nisa 103,Bakara 183), özellikle ‘doğru namaz’ kılmak ki insanların çoğu bundan haberdar değil, takva sahibi olmak (A’raf 26) yani günahtan kaçınıp Yüce Allah’ın emir ve yasaklarına uymak.. Dindeki pratikleri kavrayabiliyor musunuz? Derece demek bizim ‘frekansımız’ demek.. Oruç tutuyoruz frekansımız yükseliyor, namaz kılıyoruz(doğru namaz) frekansımız yükseliyor, zekat veriyor,hayır işler yapıyoruz frekansımız yükseliyor.. Ta ki din gününde frekansımız cennet boyutunda yaşamaya yetene kadar, o ‘rütbeye’ erişene kadar.. Tüm ibadetler bizim için,arınmamız ve derecemizin artması için, Yüce Allah’ın bunlardan hiçbirine ihtiyacı yok.. . . © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

22 Nisan 2022 Cuma

Çift-Düşün
‘Çift-düşün’, zihin ‘kandırma’ tekniğinin ismidir bu. İlk olarak Orwell’in ‘1984’ romanında bu teknikten bahsedilir.. Bir konuda yargı ‘tektir’, bir şey iyiyse iyidir, kötüyse kötüdür,ama ‘çift-düşün’ zihni kandırma tekniğinde, kötü bir şeyin yanına ‘iyi’ bir özellik konularak o kötü ‘şeyin’ kişinin zihninden ‘onay’ alması sağlanır. Örneğin ‘’Bu yiyecek çok zararlı! (Yenilmemeli) ama tadı çok lezzetli!‘’.Kişi ‘tamamen’ kötü olan bir yiyeceği ‘‘ama tadı güzel’’ diyerek çift-düşün yapmış oldu ve zihnini kandırdı. ‘’Bu insan çok kötü karakter özelliklerine sahip! (Hemen ilişki kesilmeli) ama işini biliyor!’’ Kişi ‘çift-düşün’ ile kendini tekrar kandırmış oldu.Reklamcılar da bunu çok sık yapar ‘’Bu ürün çok pahalı’’ dersiniz, reklamcılar ‘’Ama siz buna değersiniz!’’ derler.. Çift-düşün sizin zihninizi kontrol altına almak için her an çevrenizde.. Bir konuda yargı olumsuzsa bu yargıdan sonra başka yargı aranmaz, olumsuzun ardından gelen ikinci yargı ancak zihninizi kandırmak içindir.. ‘1984’ kitabında bir diğer konu ‘kısaltmalardır’.Sistem özellikle bu yüzyıldan itibaren insan neslinin ‘düşünmeyi bırakmasını’ istemektedir.İnsanların düşünmeyi bırakması için de bunu öncelikle konuşulan dilin içine sokulması lazımdır.Şu an bütün dünyada herşey için ‘kısaltmalar’ kullanılıyor ve bu kısaltmalar insan beyni üzerinde ‘düşünmemeyi ‘ tetiklemesinden dolayı oldukça revaçta ve daha da artacaklar.Örnek vermem gerekirse ‘E. Ç.’ dediğimde bunun benim ismim olduğunu anlarsınız ve düşünmeden anlamını kavrayıp geçersiniz ama ‘Erdem Çalışkan’ dediğimde beyniniz ‘düşünmeye başlar’, yazılarımı, kişiliğimi, benim hakkımda bildiklerinize doğru yönlendirir beyniniz sizi. ‘ABD’ dediğimde bunun anlamını tam olarak kavrarsınız ve düşünmeden kabul edersiniz ama ‘Amerika Birleşik Devletleri’ dediğimde beyniniz düşünmeye başlar,oranın nasıl bir yer olduğu,zihninizdeki imajını,hepsini düşünürsünüz ve reaksiyon verirsiniz. Size bir şeyin kısaltması söylendiğinde ne beyniniz düşünür ne duyularınız harekete geçer,hiçbir tepki vermezsiniz,üstelik anlamını da kavramış olursunuz.Kısaltmalar sizin tepki vermeden,düşünmeden kabul etmeniz için tasarlanmıştır.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

19 Nisan 2022 Salı

Sevilen Kim?
Aşk.. İnsanın Yüce Allah’a bağlandığı en güçlü hal..Bu sadece Allah aşkı değil, kişinin insanlara, hayvanlara,doğaya,dünya nimetlerine karşı hissetiği her aşk aslında Allah’a olan aşktır..Nasıl mı? Anlatayım..Biz birini niye severiz, niye ona aşık oluruz?Aslında bizim herhangi bir insana duyduğumuz aşk ya da sevgi Allah’adır,çünkü bu kimseleri sevmemiz ya da aşık olmamız Allah’ın nurunun onlara yansıması nedeniyledir..Biz birini ya da bir şeyi severken aslında Yüce Allah’ı seviyoruz,O, onların yaratıcısı ve sevdiğimiz insanlara ‘sevilme’ vasfı veren tek öğe Yüce Allah’ın onların üstüne düşen ‘nurudur’ (Vedud)..Rumi diyor ki ‘’Ananla,babanla iyiydin, Allah’tan başkaları sana vefakârsa hani o ünsiyet?Hak’tan gayrı birisiyle gerçek dostluk olsaydı,dadınla,lalanla ünsiyetin ne oldu?Sütle, memeyle olan ünsiyetin kalmadı.O ünsiyet,onların duvarına varan güneş ışığından ibarettir.O akis güneşe gitti.Yiğidim,o ışık nereye düşerse sen ona âşık oluyorsun.Her vara sirayet eden aşk,Allah vasfından meydana gelir,o şeyin yaldızından,o şeyin zahirî güzelliğinden değil. Maddelerdeki o hoşluk, o güzellik sahtedir onlardan el çek.’Sahtenin’ üstündeki altın,sonunda madenine geri gider.Sen direk madene git. Duvardaki ışık güneşe varır.Sen de sana lâyık olan o güneşe git.’’Yani ‘Güneş’in’ ışığı ‘duvara’ vuruyor ve bu biz ışığı ‘duvardan’ biliyoruz ama ‘duvarın’ kendi ışığı yok ki.. Dünya üzerindeki her bir insan,her bir hayvan,doğanın her bir parçası ‘duvardır’,onların sevilme vasfıysa ‘O Yücelik Güneş’inden’ (Yüce Allah) üzerlerine düşen ışıktır..‘Işık’ duvarın üstüne vurmazsa, ‘duvarın’ (insanlar,hayvanlar,doğa) sevilebilecek bir tarafı yoktur..Yani birine aşıksanız,ya da anne,babanızı seviyorsanız, hayvanı,ağacı,dağı,kuşu,böceği seviyorsanız siz aslında Yüce Allah’ın onların üstüne düşen nurunu seviyorsunuz,yani direk olarak Yüce Allah’ı seviyorsunuz..Rumi bitirsin ’’Dünyaya âşık olan kişi,üstüne güneş vurmuş bir duvara âşık olur.Bu parlaklığın,bu ışığın duvardan olmayıp güneşten olduğunu anlamak için hiç zihnini yormamış ve gönlünü tamamıyla duvara vermiş olan kişiye benzer; güneşin ışığı, güneşe geri dönünce ebediyen mahrum kalır.’’ . . 

 © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

7 Nisan 2022 Perşembe

Güzel Söz Söyle
Vedik astrolojide Merkür konuşma karakasıdır(karaka-temsilci demektir). Kişinin konuşma üslubu, konuşmasının tarzı, konuşmasının içeriği vedik haritasındaki Merkür’ün kontrolü altındadır. Merkür haritada kötücül gezegenlerle(Mars,Satürn,Rahu,Ketu) kavuşmuşsa ya da kötücül gezegenlerden açı almışsa kişinin konuşma üslubu da ‘kötü’ olacaktır. Kişi kaba,küfürlü kelimeleri çok sık tercih edecektir, aynı zamanda konuşmasında gözle görülür bir agresiflik olacaktır, konuşma tarzı genel olarak ‘bozuk’ ve ‘nahoş’ olacaktır.. Peki Merkür vedik doğum haritasında başka hangi konuları kontrol eder? Para ve kariyer... Demek ki parayla olan ilişkimiz ve kariyerimiz direkt olarak nasıl ‘konuştuğumuza’ bağlı çünkü bu 3 konu da aynı gezegen tarafından yönetiliyor.. O zaman kişi kariyer hayatında, para kazanırken konuşma üslubunda ‘güzele doğru’ yapacağı ufak bir değişimle bu alanda devrim yapabilir, bu sayede hem gelirini arttırabilir hem de kariyerini iyileştirebilir. Nasıl konuştuğumuz = Kariyerimiz = Kazandığımız para.. Nasıl konuştuğumuz çok önemlidir.. Günümüzde insanların doğru, güzel konuşmaya verdikleri önem gittikçe azalıyor, insanların çoğu kaba ve küfürlü sözcükler kullanıyor..Kötü haber ise bu insanlar böyle devam ettikçe Merkür gezegenlerine zarar verdikleri hem kariyerlerine hem de para akışlarına zarar veriyorlar.. Yüce Allah’ın Kuran’da belirttiği gibi İbrahim 26. Ayet ‘’Kötü bir söz, yerden koparılmış köksüz kötü bir ağaç gibidir’’. Adı üstünde ‘kötü söz’, kötü olan neyden hayır gelir ki kötü sözcüklerden, kötü kelimelerden hayır gelsin.. Daha önce de söylediğim gibi bir kişinin çok fazla kaba ve küfürlü sözcükler kullanması kişinin çok fazla ‘yalan söylemeye’ meyilli olduğunu gösterir.. Çünkü içteki ‘kalp’ kirlenmiştir ve bu nedenle dışa çıkan netice ‘kötüdür’.. Günümüzde gençlik küfürlü kelimeleri su gibi kullanıyor, keza yetişkinlerin çoğu da onlara uymuş durumda ve böylece toplumun ‘kalbi’ kirleniyor..Durup düşünülmeli.. Bilge Yusuf Has Hacib şöyle diyor ‘’Kötü söz yanan ateş gibidir; onu ağızdan çıkarmamalısın, sonra kendin yanarsın. Dilin söylediği iyi söz ise akarsu gibidir; nereye akarsa orada çiçekler açar.’’ . .

 © Kadim Astroloji Analisti-Erdem Çalışkan