Hiçlik.. Bizi sürekli kendisine çeken ama bizim sürekli kaçtığımız olgu.. Neden tüm hakikate ermiş alimler, ‘’Varlık yerine ‘hiçliği’ tercih et!’’ diyorlardı.. Çünkü gönlünü, bedenini bu dünyanın ‘sahte varlıklarıyla’ doldurduğunda ‘hakikat’ aleminden gelmesi gereken ilahi enerjiye bedenin kapanıyor.. Bu nedenle Lao Tzu şöyle diyordu ‘’Dolmak için önce boşaltmak gerek.. Parçalan ki yenilen..’’.. Rumi ise ‘’Varlık, yokluktadır, yapılma, yıkılmadadır..’’ diyordu.. Gerçek ‘varlık’ bu dünyanın aslında ‘yok olan’ varlığını üstümüzden attığımızda ortaya çıkıyor.. ‘Beden testisi’ ancak dış dünyaya kendini kapadığında(oruç, zikir, nefis terbiyesi) ilahi enerjiyi içinde toplayabiliyor ve hakikatten ‘bir koku’ alabiliyor.. Bu nedenle tüm alimler, bu aldatıcı dünyanın sahte nimetleriyle bedeni çok fazla oyalamamayı ve bunlarla olabildiğince az temas kurmayı öğütlemişlerdir.. Az yemek, az cinsellik, az uyumak bedenin gitmesi gereken menzile ve ilahi enerjiye yakın olmasını sağlar.. Lao Tzu diyor ki ‘’Otuz çubuk buluşur tekerin ortasında, ortadaki hiçliktedir arabanın yararı. Balçıktan çömlek oyarlar, içindeki hiçliktedir çömleğin yararı. Ev yapan kapı pencere açar duvara, oradaki hiçliktedir evin yararı. Demek varlık kazanç getirirse, hiçlik yarar getirir.’’ Demek ki ‘bedenin’ yararı nedir? İçinde ki hiçlik, boşluk hali ki, beden testisi ‘ilahi su’dan ‘bir miktar’ yüklenebilsin.. Oysa insan ‘testiyi boşaltmak’ yerine ‘gulyabanilerle’(materyal işler) uğraşıp aziz ömrünü harcamaktadır, Rumi’yi dinleyelim; ‘’Yolda gulyabaniler vardır, sesleri bildik sesine, seni mahvetmeye çeken tanıdık sesine benzer. “Ey kervan halkı, buraya gelin; işte yol, iz buracıkta!” diye bağırırlar. Gulyabani kervan halkını yok etmek, onları da yok olanlara katmak için birer, birer adlarıyla çağırır. Çağrılan kişi, oraya varınca bir de bakar ki karşısında kurt, aslan. Ömrü zayi olmuş, yol uzun, gün de geçiyor! Ey iyi huylu kişi, gulyabani sesi nasıldır? “Mal isterim, mevki isterim, şeref isterim!” işte böyle. İçinden bu sesleri menet de sırlar keşfedilsin. Tanrı’yı an da gulyabanilerin seslerini mahvet. Nergis gibi olan gözünü bu gergese(dünya) karşı kapa.
.
.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
29 Haziran 2024 Cumartesi
26 Haziran 2024 Çarşamba
Furkan 63 ‘’Rahman’ın kulları, yeryüzü üzerinde tevazu ile yürürler..’’.. Yüce Rahman has kullarının ‘tevazu’ sahibi olduklarını söylüyor peki neden? Çünkü kişide ‘benlik, ego, kibir’(Güneş) varsa ‘yıldızları’(hakikati) göremez.. Nasıl mı? Dünya milyarlarca yıldızın ortasında bir gezegen ama gündüzleyin gökyüzünde tek bir yıldız bile görebiliyor musun? Göremiyorsun.. Nedeni gündüzleyin Güneş’in hakikati(tüm yıldızları) ışığıyla örtmesi ve evrende ‘tek başımızayız’ gibi göstermesi.. Geceleyin gerçekten ‘nerede’ olduğumuzu görüyoruz, ilahi sistem milyarlarca yıldızla gökyüzünde parıl parıl parlıyor.. Güneş geldiğinde ise hepsi ‘gökten’ yok oluyor.. Peki ‘hakikati perdeleyen’ Güneş vedik astroloji de neleri temsil ediyor? Ego, kibir, benlik iddia etmek, böbürlenmek, hava atmak.. Bunlar(Güneş) geldi mi ‘tevazu’(Ay) gider, ‘yıldızlar’(nakşatralar) kaybolur… Yani hakikatle(gök) ile bağımızı tek kesebilen Güneş(benlik, kibir, ego, böbürlenmek).. Peki ‘gök’ neden önemli? Çünkü ‘rızkımız’(gönül rızkımız dahil) orada; Zariyat 22 ‘’Sizin rızkınız da göktedir, tehdit edildiğiniz şey de.’’.. Aslında olan şey şu, vedik gelenekte ‘fiziksel’ olan 3 boyut vardır(ondan sonra soyut 4 boyut daha var-Nebe 12). Bu 3 boyutun adları ise Bhu, Bhuva, Svaha’dır. Bhu loka(boyut) Dünya’dır ve 1. boyuttur. Bhuva loka 2. boyuttur burası gezegenlerin ve Güneş’in olduğu bölgedir. Svaha loka ise 3. boyuttur Nakşatraların(takımyıldızların) olduğu bölgedir. Gündüz Güneş varken ‘insanın gönlü’ en fazla 2. boyuta(Güneş ve gezegenler) ulaşabiliyor ama ‘hakikat’(Necm 49) boyutları ise 3. boyuttan(takımyıldızlardan) sonra başlıyor.. Ego, kibir, benlik vedik doğum haritamızda Güneş’i sürekli kuvvetli tutarak, gönlümüzün 2. Boyuttan yukarı gidememesine neden oluyor.. Yani gönlümüzde her daim ‘Güneş’(benlik, ego, kibir) olursa ‘gönlümüzün gökyüzünde’ Güneş batıp takımyıldızlar(nakşatralar-3.boyut) görünmüyor, hiçbir zaman ilerleyemiyoruz.. Tevazu ehli olarak gönlündeki Güneş’i(benlik, kibir, ego) batır ki ‘içinde’ pasparlak ‘takımyıldızlar’(3.boyut) görünsün.. Rumi bitirsin ‘’Benlik dikenlerini gönlünün ayağından çıkar da içindeki gül bahçelerini seyret!’’
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
15 Haziran 2024 Cumartesi
Gözlerini kapat.. Mağarayı gör.. Hazineyi bul.. Konumuz düşünce perhizi.. Fiziksel oruç nasıl beden için büyük bir şifa oluşturuyorsa, bir de zihnin de bir orucu olmalı değil mi? Bu zihnin düşüncelerden ‘perhiz etme’ haline uzakdoğu kültürleri meditasyon demiş ama bu kavram onlara ait değil, çünkü tarihin başından beri insanlık mutlak gerçeği bulmak için ‘kendi içine’ dönmesi gerektiğini biliyordu.. Çünkü insan içinde çok kıymetli bir ‘hazine’(Hicr 29) taşıyor.. Rumi diyor ki ‘’Sakın, endişelerden sakın! Fikir aslan ve yaban eşeğidir, gönüller de ormanlıklar. Perhizler, ilâçların başıdır. Çünkü kaşınma, uyuzu arttırır. Perhiz, şüphe yok ki ilâcın aslıdır. Düşüncelerden perhiz et de can kuvvetini gör! Sen, kulak gibi bu sözleri anla da sana altından küpe takayım. Küpe de ne? Altın madeni olursun Ay’a, Süreyya’ya kadar yükselirsin’’.. ‘Düşünce perhizi’ yani meditasyon ‘gözlerini kapatıp’ düşüncelerden arındığın ‘bilinçli’ bir ‘uyku halidir’, uyku ise ‘zihnin’ tek panzehiridir, Rumi diyor ki; ‘’Sen bir hayalden kurtulamıyorsun. Uyuyamıyorsun, adeta o hayal seni yiyor. Uyuyabilsen, sıçrayıp o hayalden kurtulacaksın. Düşünce, bal arısıdır. Uykun ise su gibidir. Uyanınca başına yine arılar üşüşür. Nice hayal arısı uçar durur. Seni kah bu tarafa, kah o tarafa çekerler, sürüklerler. Kendine gel de, o kaba, seni hırpalayan, yemeye çalışan hayaller sürüsünden “Biz seni koruruz” diye buyurmuş olan Allah tarafına kaç’’. Dünya üzerinde seni köleleştiren buranın ‘yalanına kanmanı’(Hadid 20) sağlayan beş duyundur, zira bu ‘yalan dünyayı’(Hadid 20), beş duyun(görme, koklama, tat alma, dokunma, işitme) üzerinden deneyimliyorsun ve bu 5 duyu senin buranın ‘gerçek’ bir yer olduğunu düşünmeni sağlıyor.. 5 duyunun kaynağı ise ‘zihin’.. Demek ki zihin ‘susarsa’, ‘aldanış’(Hadid 20) biter ve ‘Hakikat Kapısı’ açılır.. Beş duyu musluklarının her birini ‘düşünce perhizi’ ile kapatmak gerek.. Rumi bitirsin; ‘’Şu beş duygudan meydana gelen, şu beş musluklu beden testisinin içindeki suyu, her çeşit kirliliklerden sen koru, sen temiz tut.. Ey hakkı arayan kişi, sen vakit geçirmeden duygu musluklarını kapa ve testiyi aşk küpünün suyu ile doldur.’’
.
.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
3 Haziran 2024 Pazartesi
‘Gam’(siyah), seni sevinç(beyaz) için ‘hazırlar’, yin-yang.. Rumi diyor ki ‘’İnsanın bedeni misafirhanedir; çeşitli üzüntüler, düşünceler de orada kalmaya gelen çeşitli misafirlerdir. Ârif, ten misafirhanesine gelen neşeli ve gamlı düşüncelere razıdır, hoş görür, misafir seven Halil peygamber gibi.. Gam düşüncesi sevinç yolunu keserse üzülme; çünkü o gam senin için sevinç, neşe hazırlamaktadır.’’. ‘Gam’ hünerli bir ‘bahçivandır’.. Rumi diyor ki ‘’Her gün nasıl ki bir eve misafir gelirse senin gönül evine de her an bir fikir, bir düşünce aziz bir misafir gibi gelir, konar. Ey benim canım efendim! Sen düşünceyi, fikri bir adam farz et.. Gam düşüncesi, sevinç yolunu keserse, üzülme; çünkü gam, senin için sevinç ve neşe hazırlamaktadır. Gönül dalındaki sararmış, kurumuş yaprakları ayırır, daldan yeni ve yeşil yapraklar bitmesine yardım eder. Ötelerden yeni bir zevk gelsin diye, eski sevincin kökünü çeker, çıkarır, kazır. Yeni kökü bitirsin, çıkarsın diye gam çürümüş, pörsümüş olan eski kökü söker atar. Gam gönlünden neyi kazır, neyi sökerse, karşılık olarak daha iyisini getirir..’’ Ve ‘Bahçivan’(gam) gönlüne geldiğinde tasalanma çünkü Rumi diyor ki ‘’Yolcu, sana da bir sıkıntı, bir gönül darlığı geldi mi alevlenme, meyus olma… Senin için uygundur o. Çünkü ferahlık ve genişlik zamanında varını, yoğunu harcedip duruyorsun demektir. Harcetmeye karşılık bir de gelir lâzım elbet! Yaz mevsimi sürüp gitseydi Güneş, bağları, bahçeleri yakar kavururdu. Nebatları kökünden yakardı, bir daha o yanıp kavrulan şeyler yenilemezdi, yeşerip tazelenmezdi. Kışın yüzü ekşidir ama şefkatlidir.. yaz gülümser ama yakar, yandırır! Darlık geldi mi onda genişlik gör de canlan, alnını kırıştırma! Çocuklar gülüp dururlar, bilenlerin ise yüzü ekşidir. Gam ye de, seni derde sokanların ekmeğini yeme.. çünkü akıllı adam gam yer, çocuksa şeker! Neşe şekeri, gam bahçesinin meyvasıdır. Bu ferah yaradır, o gam merhem. Gamı gördün mü aşkla kucakla.. Şam’a Rübve tepesinden bak! Akıllı adam, şarabı üzümde görür…Âşık varı yokta bulur’’. Anlaman gereken şu; gönlüne düşen bütün duygular/düşünceler sana öte alemden bir ‘kılavuz’ olarak gönderilirler gam dahil.. Rumi bitirsin ‘’İnsanın bir kısmı misafirhanedir. Her sabah yeni birisi gelir. Bir sevinç, bir bunalım, bir zalimlik, aniden farkına varmak hepsi beklenmedik misafirdir. Hepsini karşılayıp eyle! Karanlık düşünce, utangaçlık ve garez.. Hepsini gülerek karşıla kapıda. Ve buyur et içeri. Minnettar ol her gelene, kim gelirse gelsin. Çünkü bunların her birisi öte alemden bir kılavuz olarak gönderilir.’’
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan