3 Nisan 2021 Cumartesi

Makam
‘Makamımız aşk,usulümüz edeptir bizim.Kapımıza değil,gönlümüze vuran buyursun’ demiş Şems-i Tebrizi..Edeb olmadan aşk neye yarar?’Eğer bir müminin kalbini kırarsan Hakk’a eylediğin secde değildir,gönül insanın kıblesidir kırmayın’ demiş Yunus Emre.Kırdıktan sonra dostluk neye yarar? ‘Maddi hayata meyledenler için hayat deniz suyu içmeye benzer, içtikçe susarlar, susadıkça içerler.’demiş Muhyiddin Arabi..Devamlı susadıktan sonra su içmek neye yarar? ‘Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder.’ demiş Gazâli.. ‘Görmedikten’ sonra ‘bakmak’ neye yarar? ‘Allah'ın kendilerine verdiği akıldan razı olmayan kimse yoktur.Fakat akılsızların en değersizi aklıyla övünen kişidir.’demiş Mevlana..Övündükten sonra akıl neye yarar? ‘Sen doğru ol da! Varsın sanan eğri sansın.Lakin sakın unutma ki sen kendini bir şey sanmadığın sürece 'doğru insansın' demiş Yunus Emre..Doğru olmadıktan sonra ‘insanım’ demek neye yarar?.. ‘Yol odur ki doğru vara.Göz odur ki hakkı göre.Er odur ki alçakta dura.Yüceden bakan göz değil.’ demiş Yunus..Kibir olduktan sonra yükselmek neye yarar?..Ve bunların hepsi nefstendir.. İnsanın en büyük düşmanı kendi nefsidir..’ Bir gün nefsime dedim: gel seninle Rabbime gidelim. gelmedi. Ben de tek başına yürüdüm,gittim.’ demiş Beyazıd-ı Bestâmi.. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

28 Mart 2021 Pazar

Eylemsizlik Yasası
Newton’un Eylemsizlik yasası..Canlılar hareket edebilmek için kaslarının kasılıp gevşemesine ihtiyaç duyarlar.Hareket yeteneğinin kaynağı canlılar için bu kas sistemlerinden gelir.Peki cansız varlıklarda bu olay nasıl gelişiyor ? Cansız varlıklar hareket etmek için dışarıdan bir kuvvete ihtiyaç duyarlar,yani Newton’un söylediği şekilde ‘Doğadaki nesneler dışarıdan bir kuvvet uygulanmadıkça düzgün doğrusal hareketini ya da durağanlığını korur’ işte buna ‘eylemsizlik ilkesi’ denir.Bu ilkenin en dikkat çekici vurgusu ‘düzgün doğrusal’ tanımlamasındadır,örneğin bir at arabası dünya üzerinde sürtünme olmasa(Sürtünme Kanunu),ata bile gerek duymadan ona verilen ilk hareket ile durmadan sonsuza kadar gidebilir.Gök cisimleri de bu ilkeyle hareket ederler.Yani gezegenler yaratılışlarında onlara dışarıdan uygulanan ‘ilk kuvvet’ ile gereken gücü almışlardır ve onları döndüren işte dışarından verilen bu ‘ilk’ kuvvettir.’Allah göğe yöneldi, o gaz bulutu halinde idi. Böylece Göğe ve Arz'a dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin!" İkisi de: "İsteyerek(itaat ederek) geldik" dediler.Böylece onları, 'iki gün'de,'yedi Gök' olarak tamamladı ve her bir Göğe, emrini vahyetti. Biz, 'Dünya Göğü'nü de, lambalarla (yıldızlarla) donattık ve muhafaza ettik. İşte bu, Aziz(üstün-şerefli) ve Âlim olan Allah'ın takdiridir. FUSSİLET 11-12.’ O, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.’Enbiya 33.Bu demek oluyor ki dışarıdan gezegenlere durmaları için gelecek tek bir kuvvet sonucunda bu döngü sonlanacaktır. ‘O dehşet günü gökleri yazılı kâğıt tomarlarını dürer gibi düreriz. Yaratmaya başlamadan önceki hale döndürürüz. Sözümüz sözdür; biz bunu mutlaka yaparız.’(ENBİYA/104).Yüce Allah kıyamet gününün tasvirini Kuran’da şöyle yapmaktadır ‘Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman.O gün yer,Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır. (ZİLZAL/1-5)Sûr'a bir tek üfleme üflendiği, Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,İşte o gün olacak olur. O gün gök yarılmış, sarkmıştır.’Hakka/13-16 . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

27 Mart 2021 Cumartesi

Aşk
İlahi sistemin en güçlü ilmi Vedik Astroloji’de 3 çeşit aşk vardır.Birinci aşk tipini Venüs kontrol eder..Venüs beğeniyi,hoşlantıyı ve cinsel çekimi gösterir,bu aşkın yüzeysel halidir.İkinci aşk tipi Ay tarafından kontrol edilir,bu bir insanın başka bir insana duyduğu ‘gerçek’ aşktır. Üçüncüsü ise Jüpiter tarafından kontrol edilir,bu ise aşkın en üst modu olan ‘İlahi Aşk’ tır,bütün güzel aşkların varacağı nokta burasıdır.Bir insan başka bir insana aşık olduğunda İlahi enerjiler bedeninde canlanmaya başlar yani Venüs fazını geçip Ay fazına girmiştir.Buradan sonra iki insanın birbirlerine olan aşkları Jüpitere dönüşür,buradan sonra artık dualite yok olmuştur,iki kişi ‘birlik’ bilincinde yok olmuşlardır,artık dualite yoktur ve İlahi enerjiler artık ‘bir’ olmuş bu iki insana ardına kadar açılır..Ancak Dervişler-Aydınlanmışlar bu aşamaları atlayıp başka birine ihtiyaçları olmadan direk Jüpiter fazına geçebilirler,işte o dervişlerden biri Mevlana; ‘Ey sevgili; heyben acıyla dolar da nefes alamazsan gel. Huzur bulacağın kıyılarım senindir. Umutların solar kurur da su bulamazsan beraber sulayalım, gözyaşlarım senindir. Kanadın kırılır da maviye uçamazsan, ne güne duruyor al, kanatlarım senindir. Çaresiz çilelere bir umut bulamazsan, kendime ettiğim dualarım senindir.Misafirsin bu hanede ey gönül, umduğunla değil bulduğunla gül, hane sahibi ne derse o olur, ne kimseye sitem eyle, ne üzül. Aşk nasip işidir hesap işi değil! Aşk adayıştır arayış değil! Sen adanmışsan ve yanmışsan bu uğurda aşk seni bulmaya gelir.Dediler ki: gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Dedim ki: gönle giren gözden ırak olsa ne olur. Beni çok özle, bir daha bu kadar sevmeyecekler seni. Aşksız olma ki ölü olmayasın. Aşkta öl ki diri kalasın. Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan Ay gibi belli olur.Aşkın hikâyesini, durmaksızın feryâd eden bülbüle değil,sessiz sedasız can veren pervanelere sor. Bir gönülde aşk ve sevgi ateşi yoksa o kişi karanlıklarda, Allah’ın nurundan habersizdir. Sana kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok, sen zaten bunlara sahipsin. O yüzden sana bir ayna getirdim. Kendine bak beni hatırla.’ . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

21 Mart 2021 Pazar

Nefs ve Rahu
Nefs dediğimiz olgu Rahu tarafından kontrol edilir.Rahu insanı yanlışa düşürmekten,insanı yanlış yola saptırmaktan sorumludur.Nefsimizi göremeyiz tıpkı Rahu gibi,çünkü Rahu bedensiz bir gezegendir yani matematiksel bir noktadır bu da Rahunun sadece zihin (vesvese) bazında insana etki etmesi demektir.Mevlana der ki ‘Nefsin ejderhadır.Öldü sanma, uykuya dalar o.Dertten eline fırsat düşmediği için uyur.Derdin bitince çıkar hemen. Hüner,dertsizken de nefsi uykuda tutmadadır’.Mevlananın Ejderha tanımı,Hint Vedalarında Rahu’ya verilen isimdir(Diğeri ismi Yılan). Rahu(Nefs) tatmin olmaz,sürekli ister,sahip oldukça daha fazla ister ve yine tatmin olmaz..İnsanın boşluğunu kullanır ve kontrol altına alır ‘Boş kafa,şeytanın çalışma alanıdır’ sözündeki gibi..Rahu şeytanın ta kendisidir.Abartıyı sever,lüksü sever,israfı sever,ahlakın dışına çıkmayı sever,zararlı bağımlılıkları sever,suç işlemeyi sever ve bunlara yeltendiğinizde sizi daha da bunlara meyilli eder ve içinden çıkamamanızı sağlar.Üstad Buddha ‘Bir kişinin kendi kendini yenerek kazandığı zafer,bir başkasının savaşta bin kişiyi yenerek kazandığı zaferden daha iyidir’ der..Burada insanın nefsinin onun en büyük düşmanı olduğunu vurgular.Kutsal kitabımız Kuran’da Yusuf suresi 53. Ayette ‘ Yine de ben nefsimi temize çıkarmıyorum.Çünkü nefis,Rabbimin acıyıp koruması dışında,daima kötülüğü emreder,şüphesiz rabbim çok bağışlayan,pek esirgeyendir."der.Nefs bizim dünyadaki sınav araçlarımızın en büyüğüdür,sürekli bizi yoldan çıkarmaya çalışır ama buna biz meyil etmezsek hiçbir şey yapamaz.Ama bir kere bir yanlışa meyil ettik mi Rahu(Şeytan) düzinelerce vesveseyle saldırıp aklımızı ‘tutulmaya’ uğratır,yani bu ancak kişi meyil ettiğinde olur.Peki çare nedir?Hiçbir şekilde yanlış bir şeye meyil etmezsek,vesvese de gelemez..Yüce Kitabımız Kuran şunu tavsiye eder ‘Şeytandan sana bir vesvese gelirse,hemen Allah’a sığın.Muhakkak ki O; işitendir,bilendir.’Araf/200.Kuran Şeytandan gelen vesveselere karşı Nahl 98. Ayette ‘Euzu billahi mineşşeytanirracim’ yani ‘Kovulmuş Şeytanın şerrinden sana sığınırım’ dememizi emreder.Deneyin,bu sözle zayıf bir anınızda gelen vesvese kesinlikle yok olacaktır. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

11 Mart 2021 Perşembe

Anlam
Tarih boyunca kurulmuş en güçlü hanedanlıklardan biri olan ve Çin üzerinde hüküm sürmüş Zhou Hanedanlığının en bilge adamı Zhuangzi (Milattan önce 369) arkadaşı Chuang Tzu’ya(Aslında Kendi) bir anektod anlatıyor’’Bir keresinde rüyamda bir kelebek olduğumu gördüm, farkında olduğum tek şey bir kelebek olarak yaşadığım inanılmaz mutluluktu ve insan halimin farkında değildim.Sonrasında uyandım ve tekrar ‘kendim’ olmuştum.Şimdi halen şunu düşünüyorum,ben bir insanım ve kelebek olduğumu rüyamda mı gördüm yoksa şu an ben bir kelebeğim de insan olduğum rüyasını mı görüyorum ? ..Tabi bunları söze aktarmakla sana bunları anlatmayı ne kadar başarabilirim bilmiyorum.Balık tuzakları balıkları yakalamak için vardır,bir kere balığı yakaladın mı artık tuzakla ilgilenmezsin.Aynı şekilde kelimeler de ‘anlam’ yüzünden varolurlar,bir kere kelimenin anlamını kavradın mı kelimeyi unutabilirsin. Eğer ‘anlamı’ kelimelerin fiziksel varlıklarının içinde arıyorsan kelimelerin hiçbir anlamı olmadığını bilmelisin.Bazı zamanlar kelimeler herşeyin anlamı gibi görünecekler, bazı zaman da hiçbirşey ifade etmeyeceklerdir.’Gerçek’ kelimeleri aşar..’’ . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

6 Mart 2021 Cumartesi

Menon Paradoksu

Antik Yunan’da ünlü paradoks vardır ‘Menon Paradoksu’. “Araştıracağımız veya öğreneceğimiz şey ya bildiğimiz bir şeydir ya da bilmediğimiz bir şeydir. Eğer bildiğimiz bir şeyse onu araştırmaya veya öğrenmeye gerek yoktur çünkü zaten onu biliyoruz. Eğer araştıracağımız veya öğreneceğimiz şey bilmediğimiz bir şeyse bu durumda araştırmayla öğrendiğimiz yeni bir şeyin, başlangıçta aradığımız şey olduğunu nerden bileceğiz?”. Platon ise Menon paradoksunu şöyle çözümler; ‘’Bilinmeyen bir şey araştırılabilir ve öğrenilebilir, çünkü hiç matematik bilmeyen bir birine sorular sorar ve onu istediğimiz yöne yönlendirirsek daha önce hiç bilmediği bir problemi çözdürebiliriz. Şu halde bilmediğimizi sandığımız bilgiler aslında bizde doğuştan vardır fakat onu doğurabilecek doğru yöntemi yani diyalog-yönlendirme yöntemini uygulamak gerekir.’’ Platon insan zihnindeki doğuştan gelen bilgilerin kökenini ise şöyle açıklar ‘’Ruh ölümsüzdür ve defalarca dünyaya gelmiştir, daha önce yeryüzünde bulunmakla dünyadaki şeyleri, ölmüş olmakla da öbür dünyadaki şeyleri görmüş ve bilmiştir. Şu halde öğrenmek, daha önce bilinen bir şeyi hatırlamaktan başka bir şey değildir.’’ Yani Öğrenmek=Hatırlama.. Platon belirli bir noktaya kadar haklıdır, Kur’an ise bu tartışmaya son noktayı koyar. Bakara 30 ‘‘Hatırla ki Rabbin meleklere: ‘’Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’’ dedi. Onlar: ‘’Biz övgüyle seni tesbih ve takdis ederken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi halife kılıyorsun? dediler’’. Bu itiraz üzerine Yüce Allah, Bakara 31 ‘de şöyle söylüyor ‘‘Ve Allah, Adem’e isimlerinin hepsini (evrenin tüm bilgisi) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları isimleri ile bana söyleyin’’.Yani insan yaratıldığında Allah’ın tüm isimleriyle kuşatmış olduğu ‘evrenin bilgisi’ insana bizzat Yüce Allah tarafından verilmişti. Platon haklıydı evrendeki tüm bilgiler insanın zihninde kodlanmış halde bulunmaktadır, öğrenilemez, sadece hatırlanır. Çok enteresan bir bilgi olarak ‘İnsan’ kelimesinin anlamı ‘Unutan’dır. Meleklerin bile bilmediği evrenin bilgisi ‘Unutan’(İnsan) tarafından hatırlanmayı bekliyor.

 .

 .

© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

2 Mart 2021 Salı

Neden Abdest Var?
Neden abdest var ? Namaz abdesti,boy abdesti ..Sadece bizim dinimizde ‘abdest’ yok,Hristiyanlıkta,Yahudilikte,Budizmde ,Hinduism’de hepsinde ‘Abdest’ alma mevcut.İbadetler öncesi ya da gündelik hayatın bereketli geçmesi için abdest almak birçok dinde tavsiye edilen bir durumdur.Ama neden ? Çünkü durum çok basittir.Temiz bir su damlasını ya da canlı bir su damlasının bir kabın içindeki ölü yada enerjisi düşük suya atarsanız o kabın içinde mevcut olan su’da canlılaşmaya ve enerjisini temizlemeye başlar ve tamamen enerji dolar.Bu değişimi sadece bir damla ‘temiz su ya da canlı su ‘ yapar.Vücudumuzun duş sırasında 1 buçuk litreden fazla suyu derimiz vasıtasıyla emdiği bilimsel kanıtlanmış bir gerçek.Vücudumuzun %80’i su ve gün içinde bir çok yıpratıcı enerjiye maruz kalıyoruz,auramız kirleniyor,belki kötü şeyler söylüyoruz,kötü şeyler duyuyoruz,kötü şeyler izliyoruz,içimizdeki ‘Su’ bunların hepsinden etkileniyor,kirleniyor,kötü enerjileri içinde barındırmaya başlıyor ve zararlı hale dönüşüyor (Bunun nasıl gerçekleştiğini ‘Suyun Sırrı’ adlı Youtube Kanalımdaki Videomda anlattım,neden bahsettiğimi bilmeyenler önce o videomu izleyip sonra bu yazıyı okusunlar).Tabiki %80 imiz sudan oluştuğu bu bizim ruh halimizi kötü yönde etkiliyor.İşte o anda en basitinden dışarıdaki temiz ve kötü enerji değmemiş suyla alacağımız bir namaz abdesti,derimiz altından emilerek direk vücudumuzda gün için yıpranmış suyla buluşuyor ve yeni gelen su içerde yıpranmış suyu yenilemeye,temizlemeye ve içindeki kötü enerjileri dışa atmaya başlıyor,tamamen onu yeniye,dönüştürüyor.Namaz abdestinde neden eller ve ayaklar yıkanır?Modern Tıp ve geleneksel Çin tıbbı,vücudumuzdaki bütün organların ulaşım noktalarının ellerimizde yani avuçlarımızda ve ayaklarımızın tabanındaki bölgede olduğunu söyler.Yani abdest sırasında bu bölgeleri yıkıyoruz ki yeni gelen temiz,enerjisi iyi su,vücudun heryerine,her organında ki suya ulaşsın onu yenilesin ve dönüştürsün diye.Çok yerde duymuşsunuzdur,bir damla ‘zem zem suyu’ normal suya atıldığında hepsini zemzem suyuna dönüştürür diye..Yani gün içinde ‘abdest’ almak,bir nevi yenilenmektir, temizlenmektir.Biz ‘Su’ dan ibaretiz unutmayın.. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

14 Şubat 2021 Pazar

Öğrenilmiş Çaresizlik
Amerika'da köleliğin yaygın olduğu 1849 yılında,Harriet Tubman adlı bir kadın,köleleri esaretten kurtarmak için gizli bir örgüt kurdu ve 7.000’e yakın köleyi esaretten kurtardı.Bu konuda öncü bir figür haline gelen Harriet'e sordular:Köleleri kurtarmak için en zor adım nedir?Derinden bir iç çekip cevap verdi:'Bir köleyi,köle olmadığına ikna etmek'.Harriet devam etti ‘Binlerce köleyi özgürleştirdim ama binlercesini daha özgürleştirebilirdim,köle olduklarını bilselerdi!’.Asya’da fil tacirleri filleri nasıl köleleştirirler?Küçüklükten fili tek ayağından sağlam bir zincirle bağlarlar,fil daha küçük olduğu için ne kadar uğraşsa da bu zinciri kopartamaz ve hergün bu işlem uygulandığı için bir süre sonra fil denemekten vazgeçer.Fil büyümüştür artık 5 tonluk muazzam bir hayvana dönüşmüştür ama hergün ayağına bağlanan zinciri artık koparmaya çalışmamaktadır,aslında 5 tonluk bir hayvan için bu zincirin hiçbir bağlayıcılığı yoktur fil bunu kolayca kopartabilir.Ama file küçüklüğünden beri empoze edilmiş ‘öğrenilmiş çaresizlik’,bu büyüklükte bile bu zincirden kurtulamayacağını düşündürtmektedir ve çok kolay yapabileceği halde fil bu zincirden asla kurtulamaz.Harriet’in kurtardığı köleler de ‘köle’ olarak doğmuşlardı ve bu öğrenilmiş çaresizlik onlara hiçbir zaman bu durumu değiştiremeyeceklerini düşündürtmüştü..Şimdi gelelim günümüze.Para hırsı ile tüm hayatını harcayanlar modern çağ köleliğinin neferleridir.Çünkü çocukluktan itibaren sistem ‘Zengin olmak güzeldir,para sana herşeyi verir,tek dostun paradır,amerikan rüyası‘gibi terimlerle öğrenilmiş çaresizliği beslemektedir.Ve şu an milyonlarca hatta milyarlarca insan bu terimlerin peşinden koşmaktadır..Zincirlerini kırmak istediklerinde sistem onlara sunduğu ‘sahte mutlulukları’ göstererek ‘paran olmazsa bunlara ulaşamazsın’ der ve esareti kırabilecekleri halde aynı ‘esaret’ içinde çırpınmaya devam ederler.Oysa esaret ‘farkedilebilir’ olduğunda artık ‘esaret’ olmaktan çıkar..Gözünüzü açmanız ve sistemin size sunduğu ‘sahte’ mutluluklardan uzaklaşmanız gereken bir zamandayız.İçinize dönün,Yüce Allah’ın içinize koyduğu İlahi ışığa dönün.O ‘ışık’ bütün ‘zincirleri’ eritecek güçtedir.. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

6 Şubat 2021 Cumartesi

An’da Kalmak
"Kırkayak mutlu ve sakindi, Ta ki karşısına bir kurbağa çıkıp Şakayla karışık, söyle bakalım Hangi ayak hangisini takip eder Diye soruncaya kadar. Bu kırkayağın kafasını Öyle bir karıştırdı ki Dikkati dağıldı zavallının Ve bir hendeğe yuvarlanıverdi Nasıl yürüyeceğini düşünerek."– Lao Tzu – Milattan önce 400 yılı . . Demem o ki boşuna hayatınızı planlamaya uğraşmayın başaramazsınız.Hayatın işleyişine kafa yorup müdahale etmeye çalışırsanız,hendeğe yuvarlanırsınız.Hayat sizin planlarınızla yürüyecek bir süreç değil.Ne geçmiş ne de geleceği kontrol edebilirsiniz.’An’ da kalırsanız yani sadece şu ‘anı’ yaşarsanız ‘yürümeye’ devam edebilirsiniz.. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

4 Şubat 2021 Perşembe

Kötü Söz
Mutluluk paylaştıkça çoğalır değil mi ? Kötü olan herşey de paylaştıkça çoğalır..Üç maymun arketipi vardır,maymunlardan biri gözlerini kapatır,biri ağzını kapatır,biri ise kulaklarını kapatır..Bu maymunların ezoterik bir anlamı mevcuttur,yani insanlığa bir ‘mesaj’ verirler.İlk maymun ‘insanlardaki kötülüğü görme’der,ikinci maymun ‘kötü konuşma’ der,üçüncüsü ise ‘kötülüğü duyma’ der..Birde bilinmeyen bir dördüncü maymun vardır o da elleriyle ‘kötülük yapma’ der.. Hindistan'da ise üç maymun felsefesi Vadjra düşüncesine dayanıyor: Görmezsek, işitmezsek, konuşmazsak şeytan da bize dokunmaz, işimize karışmaz’..Gerçektende ne kadar çok kötü kelimeleri ağzınıza alırsanız o kadar kötü şey yaşarsınız.Ne kadar kötü davranırsanız o kadar fazla kötülüğü hayatınıza çekersiniz. İnsanların sadece kötü taraflarını görmeye odaklanırsanız,sadece onları daha kötü olmaya itersiniz.Size söylenenlerden sadece kötü olanlara odaklanırsanız daha fazla kötü şey duyarsınız.Kötülüğe ‘yok’ muamelesi yapmanız gerekiyor aksi halde kötülük siz onu farkettikçe hayatınızda canlanacaktır.Özellikle kötü şeyler hakkında cümle kurmayın,ölüm,hastalık,felaketler,fakirlik,korkularınız kesinlikle bunları cümle içinde kullanmayın.Bunları cümle içinde kullandığınız anda bu temalar hayatınızda canlanacaktır.İnsan Yüce Allah tarafından inanılmaz güçlü bir varlık olarak yaratılmıştır ama bu aynı zamanda insanın sınavıdır.Çünkü çoğu zaman gücünün farkında olmayan insan kendini felaketini yaratır.Kötü birşey hakkında konuşmak onu canlandırdığınız için kendinizi sabote etme yöntemidir.Kötü bir şey hakkında bilgi sahibi olmayın bu o ‘kötü şeye’ zihninizde yer vermenize neden olur.Örneğin kesinlikle hastalık ismi söylemeyin,çünkü söylediğiniz anda o hastalığa enerji verip hayatınızda canlanmasına sebebiyet veriyorsunuz,’ana kumanda’ sizsiniz,herşey sizin kelimelerinizle yani ‘motoru ateşlemenizle’ başlıyor.Peki bu holywood filmlerinin,dünya ve türkiye sinemasının envai çeşit hastalığı filmlerinde insanlara öğretmesi,televizyonlarda sürekli hastalık konuşulan programlar,sürekli hastane-hastalık film-dizileri ne için acaba? ‘..Kuran’ın tabiriyle ‘Siz hiç akıl etmez misiniz?’. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

2 Şubat 2021 Salı

Üstad Mencius ( Mensiyus)
Büyük Çin’de Konfüçyüsçülüğün yerleşmesine sebep olan Büyük Üstad Mensiyus milattan önce 372 yılında doğdu.Mensiyus insan doğasının her zaman ‘iyi’ olduğunu düşünüyordu,bir insan ancak dış etkilere maruz kaldığında kötü olabilirdi.Bunun için ’Kuyuya düşen’ çocuk örneğini veriyordu.Her kim olursa olsun yolda giderken bir çocuğun kuyuya düştüğünü gördüğü anda refleksif olarak koşarak çocuğu kurtarmaya çalışacaktır.Bunu yapan kimse,çocuğun evebeynlerinden bir çıkar sağlamak,paye elde etmek,herhangi bir kazanç sağlamak için yapmaz.Bunu yapar çünkü yaratılışı nedeniyle insanların ‘acı’ çekmesini istemez,bu da her yaratılanın saf olarak ‘iyi’ yaratıldığını gösteriyordu.Mensiyus insanın iyi karakterini kaybetme sürecini ise şöyle anlatıyordu;’Niu dağlarının ağaçları eskiden muhteşem güzellikteydi ama ağaçlar defalarca sınır ülke tarafından yakıldı ve kesildi.Kalan ağaçlar ise güzel yağmurla ve besleyici çiğ taneleriyle filizlendiler ve yeni dallar çıkardılar ama sonrasında dağın üstüne kurulan keçi çiftlikleri,ormancılar yeniden herşeyi yok ettiler..Bu nedenle Niu Dağı çorak ve kel görünüyor.İnsanlar Niu dağının bu halini görünce üstünde hiçbir zaman ağaç yaşamadığına kanaat getiriyorlar ‘..İnsan doğası da böyledir,sürekli yaşanan ve tatbik edilen negatif olaylar insanın doğasını kötüleştirmeye başlar,bu durum insan düzenli iyi bir eğitim (yağmur) alsa da değişmez..Ama bu,insanın orjinal doğası değildir.Mensiyus her zaman insanın orjinal doğasının ‘iyi’ olduğunu söyler,insanın içindeki kötülük ‘dış etkilere’ maruz kalması nedeniyledir.İnsanlar birbirine doğa olarak çok yakındılar ama düzenli olarak tekrarlanan alışkanlıklar nedeniyle doğaları farklılaşır.’Eğer hayatta kişi öğrenmeyi seçmiyorsa iyi bir yemek,güzel kıyafetler ve cinsellik insanı sadece hayvan yapar’ diyordu Mensiyus ve insanın ‘iyi’ doğasının bozulması da bununla başlıyordu,öğrenmeyi seçmeyen insanların hayvansal içgüdülerine saplanıp içteki ‘iyi’ özlerinden uzaklaşıp,kendilerini dış negatif özelliklere maruz bıraktıklarını söylüyordu.Ve bunu milattan önce 342 yılında söylüyordu..Şu an etrafınıza bakın büyük Üstad Mensiyus’un söylediklerini etrafınızda görmüyormusunuz ? . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

16 Ocak 2021 Cumartesi

Altın
Eski zamanlarda ülkenin birinde Padişah maiyetini alarak bir şehre ziyarete gitmiş.Yolda giderlerken büyük bir kar fırtınası çıkmış,yakınlardaki bir eve sığınmışlar.Ev oduncununmuş, onları eve buyur etmiş,evin içinde yanan ateşin önüne oturtmuş ve çay ikram etmiş.Oduncuya tüccar olduklarını söylemişler ama oduncu bu gelen kişinin Padişah olduğunu biliyormuş,yine de onları tanıdığını belli etmemiş.Oduncu,onlara ateşin yanında 4 tane yer yatağı yapmış.Gece çökmüş ve Padişahın iyice uykusu gelmiş, kafasını pencereden görünen kar fırtınasına çevirmiş,dışarının ne kadar soğuk olduğuna bakmış,bir de yanında onu sımsıcak ısıtan odun ateşine bakmış ve Vezirine mırıldanarak ‘Şu ateşin sıcaklığını 1000 altına değişmem!’ demiş,oduncu onu duymuş ve bu sözleri aklının bir köşesine yazmış.Sabahleyin fırtına dinmiş,yola devam edeceklermiş.Padişah atına atlamış ve arkadan gelen maiyeti yanlarında getirdikleri erzakları sırtlanarak onlarda dışarı çıkmışlar. Padişah oduncuya teşekkür etmiş ve ‘Bu hizmetinin karşılığı nedir?’ demiş.Oduncu ise ‘Hiçbir şey istemem beyim,sizin gibi değerli tüccarları her zaman ağırlarım ‘ demiş,Padişah ‘olmaz öyle şey,evinde kaldık,yedik,içtik,bir değer biçte ödeyelim sana oduncu’ demiş.Oduncu ‘bana kalsa ben sizden para almam ama madem emeğimin karşılığını ödemek istersiniz,o zaman 1000 altın yeter!’ demiş.Padişah şaşırmış,yanındakiler ise şok olmuş halde,kılıçlarına sarılmışlar,Vezir sinirle ‘Ne dersin sen bre gafil!Bir ordu beslenir bunla’ demiş.Oduncu hemen kurnazca ‘Efendim bu değeri ben biçmedim,dün gece Tüccar efendi biçti !’ der ve devam eder ‘Bu ateşin sıcaklığını 1000 altına değişmem dedi,duydum !’.Padişah duydukları karşısında öfkelendi ama bir taraftanda oduncu doğru söylüyordu,Padişah ülkede dürüstlüğüyle bilinirdi,Veziri de söylediklerini duymuştu.Padişah düşündü;güvenilirliğinin sarsılmasını istemiyordu,tamam dedi ve oduncuya 1000 altın verilmesini emretti.Oduncu halinden memnun giden kafilenin arkasından bakarken ‘1 Ateşe 1000 altın’ diye mutlulukla haykırdı.İşte dilimizdeki ‘Ateş Pahası’ sözü burdan gelir.Alınacak ders ise söylediklerinize çok dikkat edin,yoksa söylediklerinizin esiri olursunuz.. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

14 Ocak 2021 Perşembe

Kilit Taşı
Kilit Taşı,eski Roma yapılarından beri kullanılan köprü, kubbe gibi yapıların ortasındaki ağırlığı ve dengeyi sağlayan taşa verilen isimdir.Bu taş bütün yapının dengesini üstlenir ve yapının sağlam bir şekilde durmasını sağlar.Kilit taşını yapıdan sökerseniz,tüm yapı saniyeler içinde yıkılır,kilit taşı yapıyı ayakta tutan öğedir.Evrende de 5 element vardır, ateş,toprak,hava su ve 5. Element akaş (ether-ruh).Bu 4 element 5. Element olan akaş olmadan bir arada duramaz. Vücudumuz 4 elementten oluşur.Hava-nefes ile yaşıyoruz,Su-vücudumuzun 4 te 3’ü su,Toprak-topraktan çıkan besinleri yiyerek hayatımızı sürdürüyoruz,Ateş-İçimizdeki sindirim ateşi sayesinde yediklerimizi enerjiye dönüştürüp hayatımıza devam edebiliyoruz ama bütün bunlar 5. Element olmadan bir hiç ! 5. Element olan akaş,bizim ruhumuzdur.4 elementi kullanacak bir ruh(akaş elementi) olmayınca hepsi yok olmaya mahkumdur,tıpkı insan öldüğünde bedeninin toprakta ayrışması gibi..Ruh yani Akaş elementi bizim ‘kilit taşımızdır’!Herşeyin ama herşeyin bir onu yapıyı ayakta tutan bir ‘kilit taşı’ vardır.Örneğin Vedik doğum haritasının kilit taşı Yükselen yöneticisi gezegendir, Yükselen yöneticisi gezegen haritada zarar görmüşse tüm hayat kişinin başına yıkılır.Bir insanın kilit taşı ise ‘Ahlaktır’ eğer kişi de ahlak olmazsa insanın diğer bütün karakter özellikleri yıkılmaya mahkumdur,Ahlak bir insanın kilit taşı yani çimentosudur. İki insan arasında ki ilişkinin kilit taşı ise ‘saygı’ dır,ilişkiden saygı çıkarıldığında ilişkinin bütün diğer öğeleri çöker.Bir toplumun kilit taşı ise ‘Aile’ dir,aile yapısı bozulursa toplumda ki herşey çöker.İmanın kilit taşı ise ‘kalpten inanmaktır’ kalbi çıkarırsan iman çöker.Bir tek ‘aşkın’ kilit taşı yoktur, çünkü ‘Aşk’ kilit taşının kendisidir.Ve kilit taşlarının en büyüğü ‘Allah aşkıdır’.. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

7 Ocak 2021 Perşembe

Affetmek
‘Toprağa kötü şeyler de atılır ama toprak hep iyi şeylerle (çiçek,ağaç vs.) karşılık verir’ demiş büyük bir alim..Yüce Allahın yarattığı kainatta ki herşey,güneş,su,hava, toprak,deniz,okyanus,ırmak,dağ,taş karşılıksız veriyor ve kendilerine kötü davranıldığında da karşılık vermiyorlar.Denizler kirletiliyor,ağaçlar kesiliyor,göller kurutuluyor,toprak zehirleniyor ama hiçbiri insan oğlundan intikam almak istemiyor.Kainatta yaratılmış herşey karşılıksız verip kin tutmazken,intikam almak istemezken,hiçbir şey vermeyip,hiçbirşey üretmeyip,sadece tüketen ve intikam hırsıyla yanıp tutuşan canlıya ne denir?İnsan..Doğa bile kendine yapılan bu kadar kötülüğe karşı hala insanoğluna yiyecek veriyor ve affediyorsa,insan kendine yapılan haksızlıklara karşı neden affedici olamıyor? Nedir onun kendini bu kadar önemli hissetmesini sağlayan?Kibir..Kibir affetmenin önüne geçer ve kişinin içindeki üzüntünün,nefretin ve intikam hırsının sabitlenmesini sağlar..İnsan kendinin de doğanın bir parçası olduğunu öğrenene kadar kin tutmaya, affetmemeye,nefret duygusuna takılı kalmaya devam edecek..Öfke de ulu dağlar gibi sakin olunca,vericilikte Güneş gibi olunca,besleyicilikte toprak gibi olunca,merhamette yağmur gibi olunca,inancında sarsılmaz gökyüzü gibi olunca tamamlanacak insan..O zaman affetmenin gerçek ‘erdem’ olduğunu anlayacak..Ve yaratılmış herşeyin Yüce Allahtan geldiğini kavrayınca kıskançlık,kızgınlık,intikam,nefret,kin duyguları silinecek yüreğinden.. Birlikte olduğu kötü duygular (kıskançlık,kızgınlık,intikam,nefret,kin,materyal hırs) insanı yarı yolda bırakmak için bekliyorlar ama insan bir karanlığın içinde ilerlemekte.. Cüneyd-i Bağdadi diyor ki ‘Allah kuluna çok fazla soru sormaz,sadece şunu sorar: Ben seninleydim,Sen kiminleydin?’.. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

30 Aralık 2020 Çarşamba

Dharma
1930 yılında New York’ta Winthrop and Luella Kellogg adlı psikolog çift,bir şempanzeyi koruma altına almışlar,eş zamanlı kendi çocukları da doğunca şempanzelerini bebekleriyle birlikte yetiştirmeye başlamışlar.Amaçları şempanzenin bebekle büyürken ondan insan davranışlarını öğrenip,bunları uygulayacak mı onu görmekmiş.Tam olarak 8 ay sonra bu deneyi sonlandırmak zorunda kalmışlar,çünkü şempanze,insan davranışlarını öğrenmek bir yana çiftin bebekleri şempanzeyle aynı davranmaya başlamış.Peki neden şempanzenin davranışları değişmedi de bebeğin davranışları değişti?Şimdi buna Vedik perspektiften bakalım.Sanskritçe’de ’Dharma’ sözcüğü din,inanç,doğru yol anlamlarının dışında bir anlam daha taşır o da ‘görev’dir.Evrende yaratılmış herşeyin Dharması(Görevi) vardır ve hepsi bunu eksiksiz şekilde uygularlar.Ağacın dharması(görevi) oksijen üretmektir, köpeğin dharması(görevi) sahibini korumaktır,kedinin dharması fare yakalamaktır,gezegenin dharması yörüngede dönmektir.Ve hepsi bu dharmalarına(görevlerine) %100 uyarlar.Sahibine herhangi bir tehdit gelince havlamayan köpek gördünüz mü?Yanından fare geçince avlamak için peşine takılmayan kedi gördünüz mü?Oksijen üretmeyen ağaç gördünüz mü?Yörüngesini bırakan gezegen gördünüz mü?Güneş doğarken ötmeyen horoz gördünüz mü?Yani hayvanlar ve doğa Yüce Allah’ın onlara verdiği dharmayı(görevi) her zaman eksiksiz şekilde yerine getirirler..Bir tür hariç..İnsan..Şempanze neden bebeğin davranışlarını kopyalayıp insan gibi davranmaya başlamadı şimdi anladınız mı?Şempanzenin de dharması var o da şempanze olmak,muz yemek,ağaçtan ağaca atlamak,ilkel davranmak,insan gibi entelektüel davranışlar göstermemek bu onun dharması(görevi),bundan çıkamaz..Dharmadan(Görevden) sapabilen tek tür ise insan,yani görevini tek yerine getirmeyen o..Yüce Allah Kuran’da ‘Sadece bana secde edin,iyi huylulardan olun,dünya üzerinde bozgunculuk çıkarmayın.Sizin göreviniz(dharmanız) sadece bana kulluk etmek ve hayır işler üretmek’ derken insan ise dharmasından sapıyor ve paraya, sahteliğe,dünya zevklerine kulluk ediyor.. Dharmasını(Görevini) unutan insan dharmalarını eksiksiz yerine getiren hayvanlar ve doğadan ders almıyor.. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

22 Aralık 2020 Salı

İlimle Yakınlaşmak
Müslüman Türk ilim adamı Harezmi Matematiğin babasıdır ve Algoritmayı bulmuştur(El Harezmi-Avrupa'da Al-Ghorizma(Algoritma) olarak tanınır).Kutsal matematiğe hakim olmuş Harezmi şöyle diyor ‘“Matematik Allah’ın varlığının kanıtıdır,matematik ilimlerin sultanıdır.Matematiğin hiçbir dalı yoktur ki, ne kadar soyut olursa olsun, bir gün gerçek dünyada uygulama alanı bulmasın.Algoritma şöyle diyor: Rabbimiz ve koruyucumuz olan Allah 'a hamd ve senalar olsun“.Gerçekten de ilim sahibi olan insanlar,yaratımın mükemmeliyetini gördükçe Yüce Allah’a yakınlaşıldığını savunmuşlardır hep,bunu ben kendim de onaylıyorum hem de bilim adamı arkadaşlarımdan da çok sık duyduğum bir sözdür bu.Dünyaya bakarsak fizikçi Tony Rothman şöyle der ‘Evren’in düzeni, güzelliği ve doğanın şaşırtıcı rastlantıları ile karşı karşıya kaldığınızda bilimden dine doğru bir adım atmaya teşvik olursunuz. Eminim pek çok fizikçi bunu yapmak ister, bunu itiraf edebilmelerini dilerim.’Astrofizikçi Hugh Ross ise şöyle söylüyor ‘Yaşayan organizmaların kompleks ve düzenli konfigürasyonunun tek açıklaması, akıllı ve üstün bir yaratıcının şahsen bunu oluşturmasıdır.Yine görüyoruz ki özel ve üstün bir yaratıcı, Evren’i var etmiş ve tasarlamıştır.’Nobel ödüllü Fizikçi Arthur L. Schawlow ise “Bana öyle geliyor ki hayatın ve Evren’in mucizeleriyle yüz yüze kalındığında sadece “Nasıl?” diye değil ayrıca “Neden?” diye sorulmalı.Olası cevaplar ancak dinsel olabilir… Evren’de ve kendi hayatımda Tanrı’nın varlığına dair birçok kanıt görüyorum.”der.Bir başka nobel ödüllü fizikçi Werner Heisenberg ise şöyle der ‘“Doğabilimleri bardağından içilen ilk yudum insanı ateist yapar. Ama bardağın dibinde Tanrı sizi beklemektedir!”.Tüm bu zeki ilim adamları,ilimleri sayesinde Yüce Allah’a yakınlaşmayı öğrenmişlerdir. Yani ışık(ilim) yükseldikçe görüş açıları berraklaşmıştır.Astrofizikçi Rober Jastrow’un sözüyle bitiriyorum ‘“Aklın gücüne inanarak yaşamış bilim adamlarının hikâyesinin sonu kötü bir rüya gibidir. Cahillik dağını aşıp onun en yüksek tepesini ele geçirmek üzeredirler; son kayanın üzerinden baktıklarında, yüzyıllardan beri orada bulunan ilahiyatçılar tarafından karşılanırlar.” . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

16 Aralık 2020 Çarşamba

Nerede duracağım?
‘Nerede duracağını bilmek’ işte gerçek Satwa enerjisi yani denge enerjisi budur..Bütün hayatınız zaten ‘nerede duracağınızı’ çözmeye çalışmakla geçmiyor mu?Evlenmelimiyim?Çocuk yapmalımıyım?Kaç tane çocuk?Nerede durmalıyım?Bir tabak daha yemek yiyeyim mi?İşimde yeni bir atılım daha yapmalımıyım,nerede durmalıyım?Karşımdaki insana jest yaptım,bir tane daha yapsam mı,nerde durmalıyım?Karşımdaki insanla çok mu konuştum,nerde durmalıyım?Çok mu soru sordum, nerede durmalıyım?Eğlenceyi fazla mı abarttım,nerede durmalıyım?Çok fazla kıyafet aldım,bir tane daha almalımıyım,nerede durmalıyım?Kendimi tam olarak ifade ettim mi,biraz daha konuşursam karşıdaki insan benden sıkılır mı yada aptal olduğumu düşünür mü,nerede durmalıyım?Şimdi,’nerede durmalıyım’ sorusunu sorabilenler hayatlarını bir seviye üste taşımış insanlardır.Nerede durmalıyım sorusunu hiç kullanmayanların ise daha gidecek çok yolları var. Nerede duracağını, sınırlarını, limitlerini keşfetmiş insana ise ‘Bilge’ diyoruz..Bilgelik işte tam olarak budur ‘Nerede duracağını bilmek’.Bilge insanın şaşmaz bir ‘ölçü’,’karar’ mekanizması vardır.. Rajas enerjisinin getirdiği ‘sınır bilmezlikle’,Tamas enerjisinin getirdiği hareket etme korkusunu dengeleyen insandır ‘Bilge’..Bilge Satwa enerjisini taşır,’nerede duracağını’ bilir,ne zaman başlayacağı ve ne zaman bitireceği konularına hakimdir.Rajas enerjisi taşıyan kişi başlar ama ‘nerede duracağını’ bilemez,Tamas enerjisi taşıyan ‘başlayamaz’ yada korkuyla ilerler,Satwa taşıyan ise başlar, durur ve bitirir..Bütün hayat bundan ibarettir ‘Nerede duracağını bilmek’ ,kendinizi arada kontrol edin bir işe,bir olaya ya da herhangi bir duruma ne zaman başlayıp ne zaman duracağınızı biliyorsanız, artık yavaş yavaş bilgeleşiyorsunuz demektir..(Not:Satwa,Rajas,Tamas enerjilerini bilmeyenler için Youtube kanalımda bu enerjileri açıkladığım videom mevcut) . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

15 Aralık 2020 Salı

Mars ve Venüs
Bir problemi çözmek istiyorsan önce onun ‘nedenini’ bulmalısın.Problemin nedenini bulduğunda artık onu iyileştirmek daha kolaydır.Mars,Vedik Astroloji’de evliliğin en büyük düşmanı olan gezegendir ve ‘bekarlığı’ simgeler.O zaman güçlü ve sağlam bir evlilik sürdürebilmek için kişi,Marsın simgelediği herşeyden evlilik yaşamında kaçınmalıdır.Mars öncelikle sinirdir,agresiflik,bencillik ve sürekli kendini düşünmedir demek ki evlilik yaşamında bunlardan kaçınmak lazım.Mars ‘dikbaşlılıktır’,’düşüncesizce’ davranmaktır,zorbalıktır,suçlamadır, zorla dikte ettirmektir demek ki evlilik yaşamında bunlardan da kaçınmak lazım.Mars nerede yücelir yani en iyi çalıştığı yer neresidir Oğlak,demek ki Oğlak temalarını tatbik etmek evlilik hayatını bitirir.Nedir Oğlak temaları?Kariyer hayatını evliliğinin önüne koymak, üiçki,sigara alkol vb. zararlı maddelere bağımlılık,düzenli karamsarlık, melankoliklik, kendine acıma bunların herbirini evlilik yaşamında tatbik ettiğinizde evlilik hayatınız mahvolur.Vedik Astroloji’de evliliğin temsilcisi Venüstür.Venüs nerede yücelir yani en iyi çalışır?Balık burcunda..Demek ki kişi evlilik yaşamında Balık temalarını deneyimlerse evliliği en iyi şekilde sürer.Nedir Balık temaları?Karşılıksız verme,merhamet,sadakat, anlayış, kendinden çok karşındakini düşünme,tolerans, hoşgörü,aşk, duygularını karşı tarafa belli etme,ben değil biz olma ve fedakarlık.. Demek ki bunların olduğu bir evlilik her zaman mutlu bir şekilde var olur..Mars ve Oğlak temalarının baskın olduğu bir evlilikte ise Balık temalarına dönüş olursa kurtuluş vardır .. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

6 Aralık 2020 Pazar

Büyük Üstad Pisagor
Astroloji ile Felsefe doğrudan ilişkilidir çünkü iki ilimde İlahi düzene yönelmiştir. Şüphesiz İlahi düzene dayanan ilimlerin Avrupa kıtasındaki en büyük üstadı olan Pisagordur.Bugün muhteşem felsefeleriyle anılan Platon,Sokrates,Aristotales gibi bilgeler büyük üstad Pisagordan sonra yaşamışlardır ve sadece onun bıraktığı 'bilgi kırıntılarıyla' bu yüksek felsefeleri oluşturmuşlardır.Pisagor tarihin gördüğü en bilge insanlardan biriydi,evrenin matematik üzerine kurulu olduğu görüşünü savunuyordu. Harfler,notalar, gezegenlerin hepsinin matematik ile bağlantısı olduğunu keşfedip bunu öğretilerinde inisiye olmuş öğrencilerine aktarıyordu.Pisagor her şeyin matematikle ilgili olduğuna, sayıların nihai gerçek olduğuna, matematik aracılığıyla her şeyin tahmin edilebileceğine ve ölçülebileceğine inanmıştır. Pisagor'un öğrencileri kendilerini Pisagorcular olarak adlandırıyorlardı. Pisagorcular'ın çiğnenmesi halinde cezanın ölüm olduğu bir sessizlik kuralları vardı. Çünkü bir insanın sözlerini genellikle dikkatsizce söylediğine inanıyorlardı ve bir insan eğer ne söyleyeceği konusunda şüphe duyarsa susmalıydı. Diğer bir kural ise acısı çoğalırken bir adama acısını unutması konusunda ısrar etmemekti, çünkü kaygısızlığı desteklemek büyük bir suçtu.Ayrıca Pisagorcular biri öfkeyle evden çıktığında öfkesinin uşağı olmasın diye geri dönmemesini söylerlerdi. Bu aksiyon onlara Matematik, Tanrı ve Evren hakkında hiçbir şeyi öğrenmemenin yine bunlar hakkında çok az bir şey bilmekten daha iyi olduğunu anlatıyordu.Pisagora göre sağlık, yaş, kuru, soğuk ve sıcak gibi güçlerin dengede kalması vasıtasıyla korunmalıydı.Aralarından birinin "tek başına egemenliği" hastalığın nedenidir, çünkü bunlardan birinin tek başına egemenliği zararlıdır. Hastalığın kaynağı mizaçtaki aşırı sıcak ya da soğuk olup, nedeni de aşırı ya da az yemektir.Bu Vedik Astroloji Kapha,Vata,Pitta prensipleriyle anlatılır. Pisagorculuk derin İlahi bilgilerin zekayla harmanlaması işiydi,tabiki her zaman ‘cehalet’(Satürn) bilgeliğe(Jüpiter) karşıdır.Pisagorun ve müridlerinin okulunun İtalyanın Crotone şehrinde yakılması da bunun sonucudur.Yine de ışık perdelenebilir ama engellenemez. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem

5 Aralık 2020 Cumartesi

Ayna
Satürn Vedik haritada karmayı yönetir.. Karma,kısaca bir kişinin bu hayatta yaptığı davranışların toplam sonucudur diyebiliriz. Vedik Astroloji’de karmadan sorumlu gezegen Satürndür.Kişinin yaptığı karmaların iyi yada kötü sonuçlarını Satürn işleme koyar.Yani Satürn iyi ya da kötü geri döndürür..Ne gariptir ki materyal yaşamda Satürnünün simgesi ‘Ayna’dır..Aynanın önüne ne koyarsan,yansımasını sana geri verir.Hayat bir yansımadır.Ne yaparsan,geri gelir.Ne ekersen,onu biçersin.Ne verirsen, onu alırsın.Başkalarında ne görüyorsan, aynısı sendedir.Hatırla hayat bir yansımadır!Her zaman sana geri döner..O zaman sadece iyilik ver.O zaman sadece iyilik yap..Öteki türlü kendi kötü karmalarının kurbanı olursun..Örneğin toprağa zehirli bir bitki diktin,karşılığında büyüyecek olan sadece zehirli bir bitkidir,zehirli bir bitki ekmen karşılığında hayatın sana zeytin ağacı vermesini bekleme..Karmanın bir diğer simgesi ‘eller’dir..Kişinin ‘elleri’ kişinin ‘yaptıklarını’ simgeler..’Ellerini’ temiz tut ki kendini ve etrafını kirletmeyesin..Bir çok dilde olmayan ama bizim dilimizin zenginliğinden ileri gelen bir söz olan ‘Vicdan’ sözü de karmayla ilişkilidir.Çinliler insanın uyuyabileceği en rahat yastığın ‘rahat bir vicdan’ olduğunu söylerler.Vicdan rahat değilse,eller temiz değildir..Ve ‘Ayna’ her zaman ‘eksiksiz’ yansıtır..Aynadan korkmak yerine ‘ellerini’ temizle.. . . © Kadim Astroloji Analisti Erdem