Bugün kendin için ne yaptın? Muhtemel cevapların ‘güzel bir yemek yedim!’,’arkadaşlarımla kahve içtim!’,’kendime yeni kıyafetler aldım!’ ya da bunların türevleridir..Ama sorumu yanlış anladın..Ben dedim ki bugün ‘kendin’ için ne yaptın? Sen bedenine ne yaptığını söylüyorsun,bu beden ‘sen’ değilsin ki..Bedenin bir gün ölecek ve çürüyecek,bedenin içinde bulunan ‘ruhun’ işte ‘sen’ O’sun,sonsuz olan,hiç ölmeyecek olan o..Ama yaptığın şeylerin %99’u sadece bedenine yönelik,sürekli bedenini besliyorsun,’kendini’ beslemiyorsun ki.. İnsan sürekli bedenini beslemekle,bedeninin gıdasıyla uğraşır,ama ‘kendini’ (ruhunu) beslemeyi çoğu zaman unutur..Bedenin gıdası yiyeceklerdir,peki ruhun gıdası nedir?Ruhun gıdası Yaratıcıyla günün belli vakitlerinde buluşmak ve Yaratıcı’dan bu ‘gıdayı’ temin etmektir.Yüce Allah Kuran’da namazı insana farz kılmıştır ama O’nun bu kıldığımız namaza ihtiyacı yoktur o zaman neden namaz kılmamızı istiyor? İşte olayın önemli kısmı burada.Allah ile günün belli vakitlerinde buluşup ona ‘secde’ edersek Allah bize ‘ruhumuzun gıdasını’ veriyor,nasıl fiziksel beden yemek yiyince genişliyorsa,ruhumuzda Allah’tan ‘gıdasını’ aldığında alabildiğince genişliyor..Beden ancak 0 ila 300 kg aralığında bir boyuta çıkabilirken,ruhumuz günlük olarak namazlarda ‘beslendiğinde’ bir ülke,bir kıta hatta ‘dünya’ boyutu ve fazlasına erişecek bir hale gelir..Nasıl mı? Cebrail kanatlarını açtığında ‘dünyayı’ kapladığı söylenir ki,Allah’ın melekleri bile devasa boyutlardadır,keza kıyamet gününde milyarlarca galaksi Allah’ın avucunda dürülü olarak kalacaktır.Zümer 67 ‘’ Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edip tanımadılar. Kıyamet gününde bütün dünya O’nun avucundadır; gökler de O’nun kudret elinde dürülüp bükülmüştür. Allah, müşriklerin koştukları ortaklardan uzaktır ve yücedir.’’ Bu ne demek oluyor? Namaz ile alacağımız günlük ‘gıdalarla’ ruhumuzun boyutları ‘semayı’ aşacak duruma gelir.Yani Allah Alak 19’da ‘‘Secde et ve yaklaş!’’ derken bunun sadece manevi anlamını kastetmiyordu, ‘fiziksel’ anlamını da kastediyordu! Namazın ne kadar önemli olduğunu kavrayabiliyor musun? Namaz olmazsa,bedenin tok,ruhun ise ‘aç’ olarak yaşarsın..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
26 Ocak 2022 Çarşamba
10 Ocak 2022 Pazartesi
Dünya durağan görünüyor değil mi? Bedenin sabit,gördüğün objelerin hepsi sabit,somutlar değil mi? Durum böyle değil..Rahman Suresi 29. Ayet ‘’ Göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister.O, her an yeni bir iş ve oluştadır.’’ ‘Halik’ ismiyle Allah evrende sürekli yaratım halindedir ve bu sürekli yaratım gözle görülemeyecek kadar hızlıdır,bedenimiz bile her nefeste,göz açıp kapanıncaya kadar ‘yenileniyor’..Mevlana diyor ki ‘’Her nefeste dünya yenilenir.Fakat biz,dünyayı öylece durur gördüğümüzden bu yenilenmeden haberdar değiliz.Ömür su gibi yeniden yeniye akıp gider. Fakat bedende bir daimîlik gösterir.Elinde hızlıca oynattığın ucu ateşli bir sopa nasıl upuzun ve tek bir ateş hattı gibi görünürse ömür de pek çabuk akıp geçtiğinden daimî bir şekilde görünür.Ateşli çöpü sallasan ateş gözüne upuzun görünür.Bu ömür uzunluğu da Allah’ın tez tez halk etmesindendir. Allah’ın yeniden yeniye ve süratle halk etmesi, ömrü öyle uzun ve daimî gösterir.’’,diğer bir büyük alim Muhyiddin Arabi diyor ki ‘’Görülen varlığın,görülebilmesi için geçen zaman o kadar kısadır ki,bu zaman algılanamaz.İnsan her an yeniden yaratıldığının farkına varamaz.’’ Her an her nefeste yeniden yaratılıyoruz peki bu bilgiyi nasıl kullanabiliriz?Düşün her nefeste yeniden ‘halk’ ediliyorsan,her nefeste kendini yenileme ve şifalanma şansın var demektir.Şifalanma sadece hastalıklara karşı olmaz,kişi en başta ‘ejderha’ olan nefsini şifalandırmalı ve sakinleştirmelidir.Her nefeste ‘nefsin’ tekrar oluşuyor..Nefes teknikleri önemli..Düşünsene vücudunda karaciğerin var,böbreğin var,kalbin var,bağırsakların var hangisinin üstünde kontrol sahibisin,vücudunda neyi kontrol edebiliyorsun? Vücudunda tek kontrol edebileceğin şey ‘nefesin’,demek ki ‘anahtar’ da o..Vedik Astroloji’de kişinin ‘ömür uzunluğunu’ yöneten Satürn gezegeni hava elementine mensuptur ve ‘nefes’ Satürndür,yani ‘doğru nefes’ ömrü uzatır.. Her nefeste ‘yeni’ bir perde açılıyor hayatında..Eğer bilinçsiz nefes almayı bırakıp ‘nefes teknikleri’ öğrenirsen (Sufi Nefesi,Pranayama) bir süre sona hayatında açılan ‘yeni sayfaların’ farkında olursun,nefsini dizginlersin,zihnin ve vücudun her nefeste şifalanır..
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
7 Ocak 2022 Cuma
İsra 36. Ayet ‘’Bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulağın, gözün ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.’’ Kuran’ın muhteşem öğüdü,bilinmezliğe atlama çünkü sonrasında vücudundaki her organ ve ‘gönlün’ dahil hesap verecek..Ama nasıl olur?Günümüzde her şey tamamen bilinmezlik içinde ve insanların bununla hiçbir sıkıntıları yok.. ‘Yeni trend var katılmalıyım!’,’Moda buymuş uygulamalıyım!’,’Yeni bir teknolojik gelişme olmuş hemen deneyimlemeliyim!’,’Bunun yenisi çıkmış almalıyım!’..Dur!..Tedbir ve ihtiyat nerde kaldı?Yeni bir ‘gelişme’ olduğunda hemen bu iyi mi kötü mü diye sorgulamadan insanlar içine atlıyor,yeni bir ‘kavram’ üretildiğinde insanlar hiç düşünmeden bu kavramı benimsiyorlar..Sorgula! Zira bu senin için çok önemli..Ahiret gününde göz gördüğünden hesabı verecek,kulak duyduğundan,ağız konuştuğundan kabul ettiğimiz,peşine düştüğümüz her şeyden vücudumuzun her zerresi sorumlu tutulacak.. Fussilet 20.Ayet ‘Nihayet oraya geldiklerinde vaktiyle yaptıklarından dolayı kulakları, gözleri ve derileri onların aleyhine şahitlik ederler.’ Hayatımız keşmekeş içinde,dünya eskisi gibi değil,her gün gözlerimizi açtığımızda bir ‘kavram’ eskimiş yerine yenisi gelmiş oluyor,her gün yeni bir teknolojik gelişme oluyor ya da her gün yeni bir öğe işgal ediyor hayatımızı..Sorgulamayı unuttuk,tedbir ve ihtiyat gitti elimizden,insanlar tedbire ve ihtiyata sahip olmazlarsa kendilerini hiçbir zaman ‘kötülükten’ koruyamazlar.. ‘Yeni’ iyi değildir! Kim yeninin ‘iyi bir şey’ olduğunu benimsetti bu insanlara,hem de bu kadar kısa süre içinde..İhtiyat ve tedbir,’güvenli’ bir yaşamın anahtarıdır..Mevlana diyor ki ‘Allah hangi kuşa ihtiyat ve tedbir duygusu vermişse o kuş o taneye, o tuzağa aldanıp gelmez.İhtiyatsızlık, tedbirsizlik, pişmanlıktan ibarettir.İhtiyat ve tedbir ona derler ki kötü zannı gideresin, kaçıp kötülüklerden kurtulasın.Tedbirsiz insan, adamakıllı âciz kalır. Çünkü ahmaklığından dolayı ne önünü görür, ne ardını!’’ Tedbirin olmazsa,gözü kandırırlar,kulağı şaşırtırlar..Sonra insan şu ayete konu olur Nur 24 ‘’ O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder."
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
28 Aralık 2021 Salı
Bu bir Anadolu meselidir. Anadolu’da ‘meseller’ aynı masallar gibi öğüt verici,ders veren halk hikayeleridir.. Eski zamanlarda devler varmış.. Dünya üzerindeki herşeyi yiyip bitiriyorlar yine de doymuyorlarmış. Devin biri kocaman filleri bir lokma da yutuyormuş ama yedikçe daha da aç hissediyormuş,açlığını baskılayamıyormuş.. Derken burnuna ilerideki köyden bir yemek kokusu gelmiş.Hemen o bitmez tükenmez açlık hissiyle oraya doğru yönelmiş.Kokunun geldiği yerde bir köylü evinin önünde ateş yakmış,küçücük bir tencerede yemek pişiriyormuş.Dev demiş ki köylüye ‘’ O yemeği bana ver ben çok açım!’’,buna karşılık sakin görünen köylü ‘‘Bu küçücük tenceredeki yemek sana yeter mi ki?’’ diye cevap vermiş. Dev dayanılmaz açlığın verdiği hisle ‘’Ver,bana o yemeği yemek istiyorum!’’ diye haykırmış.Bunun üzerine köylü düşünerek şöyle demiş ‘’Tamam sana yemeği veririm ama bir şartım var,bunu yerine getirmelisin.Yemeği yemeğe başlamadan önce ‘Bismillahirrahmanirrahim’ diyeceksin’’ demiş..Dev hiddetle reddetmiş ‘‘Kesinlikle demem!’’,köylü ısrar edince Dev tekrar ‘‘söylemem!’’ demiş..Köylü sonunda kızmış ve Dev’e ‘‘neyi söylemezsin be dev!’’ demiş ve Dev karşılık vermiş ‘’ Bismillahirrahmanirrahim demem kesinlikle!’’..Köylü demiş ki ‘’İşte oldu..söyledin,al bakalım tencereyi..’’..Başı göklere kadar uzanan dev o küçücük tenceredeki yemekten bir lokma alınca,doymuş,bütün açlığı yok olmuş,sonra bütün dev arkadaşlarını çağırmış ve 1000 tane dev o küçücük tenceredeki yemek ile karınlarını doyurmuş ve bitmez tükenmez açlık hissinden kurtulmuşlar..Bu meseldeki Dev ‘insandır’..İnsan,paraya,mala,mülke,dünya nimetine,şana,şöhrete, mevkiye karşı bitmez tükenmez bir açlık hisseder ve bu uğurda önüne gelen ne varsa silip süpürür..Ama her yeni elde ettiği dünya nimetinde,zenginlikte,mevkide,şöhrette ‘açlığı’ biraz daha fazlalaşır,öncekinden daha ‘aç’ hale gelir ve bu eziyet ile hayatı boyunca kıvranır..İnsan, bu peşinden koştuklarının hiçbir zaman açlığını gideremeyecek ‘sahte’ şeyler olduğunu ancak ‘’Bismillahirrahmanirrahim’’ deyip Allah yoluna girdiğinde anlar..Bu aşamadan sonra küçücük bir ‘ekmek parçası’ insana 1000 yıllık ‘tokluk’ verir..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
21 Aralık 2021 Salı
“Gerçekten de gönülden gönüle pencere vardır. İki insan birbirine gönülden bağlanınca, artık onlar, birbirinden ayrı değillerdir. Bedenleri birbirinden uzak düşse de gönülleri beraberdir.” diyor büyük Veli Mevlana.. Çok değerli halk ozanımız Neşet Ertaş da ‘’Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez.’’ der..İkisine de Allah rahmet eylesin. Gerçekten de durum böyledir.Gönüllerden gönüllere gizli pencereler vardır, gönüller birbirlerini yansıtan aynalardır.Tabi kiminin ‘aynası’ karadır üzerini toprak bağlamıştır, kiminin aynası ise cam gibidir, pas parlaktır.Gönüller sürekli ‘gizli’ bir iletişim halindedirler.Çok yaşanılan bir örnek vereyim.Evde otururken birini düşünürsün,o anda telefon çalar ve o kişinin aradığını görürsün.Bilinenin aksine sen onu düşündüğün için o seni aramadı,o seni aramaya ‘niyet ettiğinde’ onun bu niyeti senin gönlüne aksetti ve o aramadan önce onu düşünmeye başladın!Yani sen onu düşündüğün için seni aramadı, o seni aramaya ‘niyet ettiği’ için onun gönlündeki niyet senin gönlüne aksetti,olay bundan ibaret!Gönüller sürekli iletişim halindedirler,ama bazısı kendisinin düşünüldüğünü,kendisi hakkında niyet edildiğini anlayamaz bunu sezemez..İşte bu kişilerin gönül aynalarının üstünü toprak(dünya hırsı,şehvet,para hırsı,mevki hırsı,dedikodu,yalan) kaplamıştır..‘Aynanın’ üzerindeki toprak temizlenmeden aynaya(gönüle) bir şey ‘yansıması’ mümkün değildir..Fazlaca dünya hayatına batmış kimselerin ‘aynalarını’ (gönülleri) zift kaplamıştır,hissedemezler, sezemezler,empati kuramazlar ve ‘anlayamazlar’..Peki gönül aynasını ‘tertemiz’ tutmak, temizlemek için ne yapmak lazım..Bu aynayı İlahi ‘su’ ile yıkamak lazım.. İlahi su nasıl elde edilir ? Düzenli namaz,düzenli zikirler ile pas tutmuş aynalar(gönüller) bile diriltilebilir..Ayna (Gönül) temiz olunca kişi herkesi,herşeyi sezmeye başlar,herşey içine akseder..Gönlüne herkesin kendi hakkında ne düşündüğü aks eder,herkesin onun hakkındaki niyetlerini sezer, insanlar bu kişiden hallerini ve niyetlerini saklayamaz..İşte Mevlana gibi Veliler pas parlak bir aynaya (gönüle) sahiptirler..Bu gibi Velilerin önünde hiçbir şey saklayamazsın..Bu Velilere ‘gönül ehli’ denir..
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
18 Aralık 2021 Cumartesi
Kehf suresinde Hızır Aleyhisselam ile Hz. Musa arasında meşhur bir konuşma geçer..Konuşmanın başında Hz. Hızır, Hz. Musa’ya ‘’ Sen benimle birlikte olmaya sabredemezsin’’(Kehf 67) diyerek uyarıyor.Ve arkasından ‘okyanus’ gibi bir cümle geliyor Kehf 68 ‘’ “İç yüzünü bilmediğin, hakikatini kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin?” dedi.’’..Bu cümle de birçok ‘ibret’ vardır.. Evet, içyüzünü anlayamadığın ‘hakikatini’ kavrayamadığın hiçbir şeye sabredemezsin, bunun için emek harcamazsın ve bu konular senin için ‘atıl’ kalır. İnancın,dinin hakikatini kavrayamazsan, ibadet için sabrın olmaz..Ana-baba sevgisinin hakikatini kavrayamazsan ana-babana saygı duymaya sabrın olmaz..Aşkın,evliliğin ‘hakikatini’ kavrayamazsan,aşkı,evliliği sürdürmeye sabrın olmaz,eşine saygın olmaz..Helal kazancın ‘hakikatini’ kavrayamazsan ‘helal kazanmak’ için sabrın olmaz.. İyilik yapmanın ‘hakikatini’ kavrayamazsan, iyilik yapmak için sabrın olmaz.. Allah rızasının ‘hakikatini’ kavrayamazsan,Allah rızası motivasyonuyla birşeyler yapmak için sabrın olmaz.. Öğrenmenin ‘hakikatini’ kavrayamazsan öğrenmek için sabrın olmaz.. Peki bir konunun hakikatine nasıl erişilir? Birincisi o konu hakkında ‘bilgi’ sahibi olarak ikincisi o konuyu ‘kalbinde’ irdeleyerek..Bu iki aşamadan geçmemiş hiçbir ‘kanı’ gerçek bir ‘kanı’ değildir.. Bunlar olmazsa kişi dış görünüşe,surete takılı kalır,kişi olayın dış görünüşüne takılı kaldığı için de “İç yüzünü bilmediğin, hakikatini kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin?.’’ hükmü geçerli olur.. Dış görünüşe, surete göre verilen bütün kararlar sonunda kişinin ‘sabırsızlığının’ hışmına uğrarlar.. Bir konuda sabretmek o konu hakkındaki bilgine ve hislerine bağlıdır, o konu hakkında herhangi bilgin ya da hissettiğin bir şey yoksa,sabır da senle değildir..İşin kötü yanı ‘sabır’ olmadan hayatta hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi başarmak mümkün değildir..Bu nedenle insanın bilgisiz şekilde,hissetmeden ‘üstünkörü’ olarak değer verdiği bütün konular kendi sabırsızlığının ‘hışmına’ uğramaya mahkumdur..Olayların ‘hakikatini’ anlayın,sadece surette,dış görünüşte kalırsanız eninde sonunda o konuda sabırsızlaşır,başarısız olursunuz..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
10 Aralık 2021 Cuma
Çok uzak zamanlarda Hindistan’da milattan önce 3137 yılına tarihlenen yani bundan tam olarak 5158 yıl öncesine tarihlenen Mahabharata Savaşında (Mahabharata Destanı) bilgelerin aktardığı karakterler arasında çok enteresan bir diyalog geçer.. Savaş sırasında bir Hint Kralı olan Dhritarashtra,baş danışmanı olan Sanjay’a ‘’Dünya uzaydan nasıl görünüyor?’’ diye sorar..Baş danışman Sanjay şöyle cevap verir ‘ Dünya,uzaydan iki tane kutsal hint inciri(Peepal) ağacının yaprağının birleşimi ve bir tavşan olarak görünür!’ Mahabharata’da uzaydan görülen dünya modelinin milattan sonra 1017’de Hintli bir Filozof olan Ramanuja tarafından çizimi yapıldı..Şimdi ekrandaki fotoğrafı baş aşağı çevirin ne görüyorsunuz? Evet, tam bir dünya haritası,etkileyici değil mi ..Bir de bundan 5158 yıl önce bilindiğini düşünürsek.. Ama bu tarih bile çok komik çünkü Hint Vedaları,Mahabharata ve Ramayana gibi destanları milyonlarca yıl ötesinden gelir, sadece kağıda geçirilmeleri son 10.000 yılda olmuştur. Bundan önce bu binlerce sayfalık kutsal metinler Vedik bilgeler tarafından öğrencilerine ezberletilirdi ve gelenek yoluyla,ses ile,kulaktan kulağa aktarılarak yüz binlerce yıl saklanmıştır. Örneğin Ramayana destanında, kötü karakter olan Kral Ravana’nın sarayını koruyan fillerin öne doğru 4 adet uzayan dişlerinin olduğu yazılır,şu andaki fillerin ise öne uzatan 2 adet dişleri var.. Arkeozooloji uzmanları öne doğru 4 uzun dişe sahip fillerin 1.8 milyon yıl önce nesillerinin tükendiğini belirlemiştir.. Varın Hint Vedaları,Mahabharata ve Ramayana gibi destanlar ne kadar uzak bir çağa uzanıyor siz düşünün.. Günümüz batı medeniyetleri ise herşeyi kendilerinin bulduklarını iddia ediyorlar ve her bir icadın ‘nedense’ batılı bir mucidi var..Gerçekte olan ise..Batı medeniyetlerinin yeryüzünde henüz tozu bile bulunmazken ilim her zaman ‘doğudaydı’..Hala da aynı şekilde devam etmektedir.Vedik Astrolojiye göre bütün ilimlerin kaynağı olan Güneş (Allah tarafından böyle görevlendirilmiştir.) doğudan ‘doğar’,batıda ise ‘batar’..Batı ne konuda iyidir söyleyeyim mi? Göz boyama,illüzyon ve manipülasyon,çünkü Rahu(illüzyon) Vedik haritanın batı tarafında çok güçlüdür..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
8 Aralık 2021 Çarşamba
Nerede o güzel ‘niyet’ ? Bir kaç yıldır ‘ofansif’ mizah diye bir akım çıktı Amerika’da yıllardır var olan bir akım buralarada sirayet etti .. İnsanları kırarak, aşağılayarak, canlarını acıtarak yapılan şakalar ve bunu ‘gülünecek’ bir şey olarak kılmak.. Trajedilere,fakirliğe, yaşlılığa gülmek .. İnsanlar saflıklarını kaybettikçe eğlence tarzları da zalimleşiyor .. Amerikan filmlerinde yıllardır ‘belalı’ , ‘sorun çıkaran’ tiplerin ‘çok havalı’ gösterilmeleri gibi.. Amerikan ve Türk televizyonlarında para konusunda biri kendini övdüğünde ‘alkışlanması’ gibi.. Eskiden paradan,varlıktan bahsetmek ayıp değil miydi? Ne zaman herşey bu kadar ‘çiğliğe’ erişti.. Tabi ama bu doğal şimdi .. Eski değerler? Neredeler ? Hiç var olmamış gibiler.. Popüler kültür, ‘tek dişi kalmış canavar’ elinden geldiğince saldırıyor insanların ‘özüne’.. İnsanlar ‘sanal dünyalar’ ile ilgilenmekteler, artık ‘normal dünyanın’ pek bir önemi kalmadı.. İnsanlar para ile ilgilenmekteler artık ahlakın bir önemi kalmadı.. İnsanlar kolay yoldan kazançla ilgileniyorlar artık ‘alın teriyle’ çalışmanın bir önemi kalmadı.. Koskocaman bir emir burda duruyor ama hala Necm 39 ‘’ İnsan ancak çalıştığını elde eder..’’ ‘Emri veren’ de her an izlemekte.. Daha çok ama çok fazla şey yazmak istiyorum .. Bu nedenle üzerinde uzun zamandır uğraştığım kitabımı bekleyin.. Tasavvuf,hakikat ve Vedik Astrolojinin birleşimiyle içinde bulunduğumuz her an ‘sahteleşen’ dünyanın çarklarından çıkıp ufkunuzu genişletecek bir kitap olacak..Basım işleri Aralık ayının sonuna yetişirse Aralık ayı sonunda yayınlayacağım yoksa Ocak ayının başında yayında olacak kitabım.. İşin en kötü yanı nedir söyleyeyim mi? İnsanlar artık ‘sahteleşmiş’ şeyleri ‘orjinalinden’ , ‘Hakk’ olandan ayırd edemez oldular.. Ne doğruydu, ne yanlıştı kimse doğru düzgün hatırlamıyor artık .. Az da olsa hatırlayanlar var, ‘sahteliğin’, sahte değerlerin, sahte olan herşeyin ‘kötü’ olduğunu bilenler var, selam olsun onlara .. Zaten insanlığın geleceği de her alanda ‘sahtelikten’ kaçınanlara bağlı.. İnsanlık ‘sahteleştikçe’ insanlığın geleceği de ‘sahteleşiyor’..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
27 Kasım 2021 Cumartesi
‘Put’ nedir? Putlar sadece Kuran’da anlatılan inançsızların taptıkları, sahte ilahlar değildir..’Put’ çok geniş bir tanımdır.Peygamberler ise ‘put kıranlar’ olarak tanınırlar.. Put bir kişinin inandığı ve sıkı sıkıya bağlandığı ‘sahte ‘değerlerdir. Kişi ‘ahiret’ yokmuşcasına yaşıyorsa,‘dünya hayatı’ onun için puttur. Kişi paranın herşeyi satın alabildiğine ya da paranın herşeye yeteceğine inanıyorsa para kavramı kişi için ‘puttur’.Kişi Allah’tan başkasından yardım istiyorsa,dileklerini evliyalardan,meleklerden ya da Allah’tan başka herhangi bir varlıktan istiyorsa bütün bunlar onun için ‘puttur’.. Haç suresi 73. Ayet ‘’Ey insanlar! Size bir misal verilmekte; dinleyin onu: Allah’tan başka kendilerine yalvarıp yakardıklarınız var ya, hepsi bunun için bir araya gelseler bile bir sinek yaratamazlar! Hatta sinek onlardan bir şey kapsa, onu dahi ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de! ‘’.İnsan sadece ‘kariyeri’ için bütün hayatını feda ediyorsa ‘kariyer’ kişi için puttur..Putun aslı nedir biliyor musunuz? İnanmayanlar putları ‘topraktan’ heykelcikler şeklinde yaparlardı..İşte ‘toprak’ dediğimiz şey ana ‘puttur’.. Çünkü insan ‘putlarını’ hep topraktan çıkan şeylerin üstüne oluşturur.. Para,ev,araba,telefon,yiyecek,içecek hepsinin ham maddesi ‘topraktandır’.. Putlar ‘topraktan’ gelir.. Vedik Astroloji’de toprak elementine mensup tek gezegen Merkür’dür,Merkürün temsil ettiği herşey insanlar tarafından putlaştırılır. Merkür’ün başlıca temsilciliği para, kariyer ve topraktan çıkan bütün dünya nimetleridir.Demek ki kişinin inancı zayıflarsa ‘put’ olarak hemen bu ‘temaları’ hayatının başköşesine yerleştirecektir. Merkür aynı zamanda ‘nefs’ (rajas) gezegenlerinden biridir. Peygamberler ‘toprağın’ (Merkür-Nefs) bu illüzyonuna karşı defalarca insanları uyardılar..İnsan Allah’tan ve inançtan uzaklaştı mı hemen ‘kendine’ bir put bulur,çünkü şu ayet meydandadır. Zuhruf 36. Ayet ‘Kim Rahman'ın Zikri'ni görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona yoldaş olur.’İnanç zayıfladığı an ‘put’ kapıda beklemektedir.. Putları eski Mekke’de kaldı sanmayın..Putlar her an etrafınızda..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
26 Kasım 2021 Cuma
1146 yılında doğmuş İranlı Mutasavvıf Feridüddin Attar ‘Esrarname’ adlı kitabında şöyle diyor ; ‘’Birisi yolda yırtık pırtık giysi görse, alırdı.Onun işi yırtık giysi toplamaktı.Paçavra dolu evine bir gece,bir kor ateş düştü.Paçavralar yanarken o da yandı.İki dünyada da kim üzülür buna? Hey yırtık toplayan! Neden paçavra toplarsın? Ne zamana kadar paçavra içinde oturacaksın? Gözlerin yolda paçavra arar.Hem sen yanarsın ansızın hem paçavralar, ölünce kurtulacağını sanıyorsun.Musibete düşmüşsün; nasıl kurtulursun. İyi bil bunu; canın çıkınca zerre zerre tufan gelecek başına. Her bir zerre seni boş bırakmayacak. Her zerren can çekişmeye başlayacak.Mezarından seni kaldırdıklarında zorla.Yalın ayak, baş açık, mahşer sahrasında.Kendi harmanını böyle ateşe verdin ya.Ne yaptığını bilmiyorsun kendi bedenine. Nefsinin gulyabaniliği ne kadar sürecek? Dünya düşkünlüğün ne kadar sürecek? Ömrünü yitirdin sen boşu boşuna. Kendi haline ağlarsan, yeridir.Dünyada kıymetli olan bir nefes var. İşte o bir nefesin kıymetini bilmelisin.Gaflet içinde umursamadın onu.Sen bilmiyorsun bir nefesin değerini. Bazen mucize bazen kanıt gösterdiler.Bazen Tevrat, bazen Kur’ân gösterdiler.İyiden kötüden seni haberdar ettiler.Senin için Hakk’a giden yolu kısalttılar.Anlattılar sana neyi, nasıl, niçin yapacağını, İsteklerinin gözüne mil çek; Tanrı’ya ibadete koyul. Bunca zahmet, bunca rica, senin kibirlenmen için değildi.Böbürlenme pazarında salınıyorsun.Kimse sana ne ad vereceğini bilemiyor.Buruş kırış bir elbise giyersin.Çulu, kefeni hiç düşünmezsin.Elin, ayağın kırılmadıkça,doymazsın ekmeğe, giysiye, makama.Senin böyle başın, böyle ayağın oldukça,her şeyin zararını, kârını hesapladıkça.Sen toprak tabiatlı, bunca zan içindeyken.Başını koyup öldün mü, bırakacaksın her şeyi. Mutlusun, gurur rüzgârına kapılmışsın.Ama ellerin bomboş kalacak.Uykuda olduğun için sözden anlamıyorsun. Kefene sarıldığın vakit de anlamayacaksın. Sözden anlıyorsan, git, çalış, çaba göster.Bu âlemden azığını yanında götür.Bir ibadetle kurtulduğunu sanıyorsun.Gafletinden boş boş oturuyorsun,dostum, bu halin sana hiç yakışmıyor, dünyayı terk ederken temiz olmak gerek .Feryadın susmanın faydası yoktur.’’
.
.
Feridüddin Attar
''Ey boş yere kendini gamlara kaptıran, elde edemediği dünya malı için üzülüp duran gafil! Kur'ân'ı aç da; "Sizden önce gelen insanlar nice akarsular, nice bahçeler terk edip gittiler" âyetini oku! ''
.
. Celaleddin-i Rumi
24 Kasım 2021 Çarşamba
İnsan olmak o kadar kolay mı ? İnsan ‘su’ dur çünkü insan bedeninin %75 lik bir bölümü sudan oluşur..Youtube kanalımda ‘suyun sırrı’ adlı bir video yapmıştım,izlemeyenler varsa izlesinler ne demek istediğimi anlayacaklardır..Su her şeyi ama her şeyi hafızasına kayıt eder.. ‘Su’ geçtiği, gördüğü, dokunduğu , duyduğu herşeyi hafızasına sonsuza kadar kayıt eder..Su,ne duymuşsa,neye dokunmuşsa,neyi görmüşse kendini ona göre kodlar ve o prensiplerle çalışır..Gelelim işin özüne.. Sevdiğiniz bir şarkıyı hayatınız boyunca binlerce kez dinlersiniz ve şarkı söylemeyi seviyorsanız sevdiğiniz şarkıyı binlerce kez söylersiniz..Ya şarkıdaki sözler kötüyse? Şarkının İngilizce olması ve sizin İngilizce bilmemeniz de önemli değil,çünkü bilinçaltınız dünyadaki bütün dilleri anlıyor..Kötü sözlere örnek ‘ölüyorum’,’yanıyorum’, ‘ağlıyorum’,’vur beni’,’hastayım’,’yaşamak istemiyorum’ vb. örnekleri çoğaltabiliriz..İnsanın beyni bile suyun içinde yüzüyor,binlerce kez bu şarkı sözlerini dinlediğinizde ya da söylediğinizde vücudunuzun %75’nini oluşturan suyu kodladığınızda ne olacak sanıyorsunuz ? Beyin zaten düzenli olarak dinlenen ve söylenen kelimeleri emir olarak kabul edip aynen uygular.. Şimdi gelelim ‘görme’ meselesine.. Suya baktığınızda bile su molekülleri kendini değiştiriyor ve ona ne şekilde ‘bakılırsa’ o hissi alıp kayıt ediyor ve o ‘his’ gibi davranıyor.. İsmini vermek istemediğim bir dijital platform var ve oradaki o ‘korkunç’ dizileri izlerken vücudunuza bir şey olmuyor mu zannediyorsunuz ? Korkunç,kan,vahşet sahneleri,çarpık ilişkiler,gayrimeşru ilişkiler,ahlaksızlığın her türü ve çok daha fazlasını burada izlerken vücudunuzdaki ‘su’ nasıl kodlanıyor ? Gördüğünüz her ‘zerre’ vücudunuzda %75 alan kaplayan suya kayıt ediliyor ve davranışlarınız siz bilmeden bu şekilde yönlendiriliyor..Dünyada suç oranları patladı..İnsanlık büyük bir gaflet içinde..Böyle giderse yani insanlar sürekli bu zararlı şeylerle kendilerini kodlamaya devam ederlerse yakın zamanda dünya üzerinde ne ahlak, ne inanç ne de içi dolu tek bir ‘insanlık değeri’ kalmayacak..Çok geç olmadan,geri dönüş yolu kapanmadan insanlık aklını başına almalı..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
14 Ekim 2021 Perşembe
Firavun da içimizde Musa da..Kuran’da anlatılan kıssalar Allah’ın bize gösterdiği ‘insan’ arketipleridir.Doğru olan insan arketipleri Peygamberlerdir,yanlış olan arketipler ise Peygamberlere karşı çıkmış olan insanlardır.Peygamberlerin karakterleri,yaptıkları işler Kuran’da anlatılmıştır,demek ki insanda da bu güzel özellikler vardır.Peygamberlere karşı çıkan insanların özellikleri de Kuran’da aktarılmıştır demek ki insanda da bu kötü özellikler mevcuttur,çünkü Peygamberlere de karşı çıkanlar ‘insan’ değil miydi ? Yani insan mecazen Musa da olabilir,Firavun da olabilir..Bu durum hangi yolu seçtiğine bağlıdır..Nasıl mı ? Beynimiz sağ beyin ve sol beyin olarak ikiye ayrılır.Sağ beynimiz Venüs’ün kontrolü altındadır,sol beynimiz ise Jüpiter’in kontrolü altındadır.Vedik Astroloji’de bu ikisi de ‘bilgi’ taşıyan ‘Brahman’ yani ‘Öğretmen’ gezegenlerdir.Venüs(Sağ Beyin) tüm materyal dünya bilgilerini taşır,bunlar nelerdir ? Eğlence,nerde yenir,nerde içilir,en iyi tatil nasıl olur,en zevkli işler nelerdir,hayattan nasıl tad alınır,cinselliğe dair bilgiler,lüks yaşam,para harcama yani dünyaya ait tüm bilgiler Venüs’ün yani sağ beynin konusudur.Sol beyin ise Jüpiter tarafından kontrol edilir,Jüpiter bütün ruhani bilgileri kontrol eden gezegendir,Allah inancı,din,ahlak,sorumluluk,doğru insan olmak,ilim,eğitim,tekamül konularını kontrol eder,dünya hayatına dair bilgi barındırmaz. Motivasyon olarak Jüpiter,Satwa(Denge,Doğruluk,İyilik Saflık)enerjisini taşırken Venüs,Rajas(Nefs,açgözlülük,hırs,ego) enerjisini taşır.Yani kişi de sol beyin(Jüpiter) baskın olursa kişi ‘Musa’ olur,kişi de sağ beyin(Venüs) baskın olursa kişi ‘Firavun’ olur..Kişiyi ‘nefs’(Venüs-sağ beyin) ele geçirdiğinde Firavunun da yaşadığı gibi kendini ‘Tanrı’ zannetmeye kadar uç noktalara götürür.Kişi de ‘ruhaniyet’(Jüpiter-Sol Beyin) egemen olduğunda kişi şeytani ‘nefsini bilir’ ve gözü Hz. Musa gibi Allah’tan başkasını görmez..Tabi Hz. Musa da,Firavun da normal insanlar için uç örneklerdir ama her halükarda kişi Sağ Beyin-Sol Beyin aktivitelerini eşitlemelidir ki uçlara gitmesin bu da öncelikle namaz ile,ardından da Pranayama yani nefes teknikleri ile mümkündür..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
6 Ekim 2021 Çarşamba
Celaleddin-i Rumi’nin Mesnevi’sinde sabır kavramı;’‘Yunus, balık karnında pişti.Yunus Peygamber, bu belâdan ancak tespihle kurtuldu.Balık karnında tespih etmeseydi kıyamete kadar o hapiste, o zindan da kalırdı.Yunus,balıktan Tanrı’yı tespih ederek azad oldu. Tespih nedir? Elest gününün nişanesi.Eğer can tespihini unutursan şu balıkların tespihini dinle.Tanrı’yı gören Tanrı’ya mensuptur; o denizi gören, o balıktır.Bu cihan denizdir, ten balık..Ruh da sabah nurundan mahcup Yunus.Yunus Tanrı’ya tespih ettiği için balıktan kurtuldu, yoksa hazmolur, yok olup giderdi.Bu deniz, can balıklarıyla dopdoludur. Sen görmüyorsun ama etrafında uçuşup duruyorlar.O balıklar, sana kendilerini çarpmaktalar. Gözünü aç da apaçık gör.Balıkları görmüyorsan bile bari kulağın, tespihlerini duysun.Sabretmek, canının tespihleridir. Sabret, asıl doğru tespih odur.O derecede hiçbir tespih yoktur. Sabret, “ Sabır,sıkıntının, darlığın anahtarıdır.”Sabır, sırat köprüsüne benzer, cennet ise öbür tarafta. Her güzelin bir çirkin lalası(dadısı,öğretmeni) vardır.Laladan çekinirsen başarmana imkân yok.Çünkü lala,gözlerden ayrılmaz.Ey azıcık bir şeyden kırılan sırça gönüllü, sen sabrın zevkini ne bilirsin? Hele O güzeller güzeline ulaşmak için çekilen sabrın lezzetini!’’.Burada ki sabır Allah yolunda kişinin nefsinin terbiye etmesi için gereken sabırdır.Az yemek,az uyumak,kötü konuşmamak,düzenli ibadet etmek bunların hepsi nefsi terbiye etme yolunda edinilmesi gereken özelliklerdir ki her biri sabır ve katlanma gerektirir.Rumi’nin ’’Balıkları görmüyorsan bari kulağın,tesbihlerini duysun’ demesi varolan tüm maddelerin Lafza-i Celal’i yani ‘’ Allah’’ adını zikretmelerinden bahsediyor.İnsan hariç yaratılmış herşey dağlar,taşlar tüm maddeler atom altı alan dahil ‘Allah’ zikrini aralıksız olarak zikrederler.Kişi ancak belirli bir ruhani mertebeye ulaşınca yaratılmış herşeyin bu düzenli ve sürekli zikrini duyabilir.Yol heybetli ve uzun olduğundan ‘sabır’ ve ‘nefis terbiyesi’ bir zorunluluktur ama her yeni mesafe katedildiğinde alınan ruhani hazzın kelimelerle ifade edilmeye imkanı yoktur.Hadid-1 ‘Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih etmektedir…’
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
29 Eylül 2021 Çarşamba
Celalledin-i Rumi’nin Mesnevi’sinden bir hikaye: ‘’Sâf bir adam, bir kuşluk çağında koşa koşa Süleyman’ın adalet sarayına erişti. Yüzü gamdan sararmış, dudakları morarmıştı.Süleyman,ona “Söyle ne oldu?” dedi.O “Azrâil, bana öyle bir hışımla,öyle bir kinle baktı ki…” dedi Süleyman “Peki, şimdi ne diliyorsan dile bakalım” dedi.O dedi ki:“Ey Padişah! Rüzgâra emret; Beni tâ Hindistan’a götürsün; belki oraya gidince canımı kurtarırım.”İşte insanlar fakirlikten böyle korkar.Onun için insanlar hırs,emele lokma olurlar.Fakirlikten korkmak,tıpkı o adamın ölümden korkmasına benzer.Hırsı,çalışmayı da sen Hindistan farzet!Süleyman rüzgâra emretti; rüzgâr da onu derhal Hindistan’da bir adaya götürdü. Ertesi gün Süleyman, divan vakti halkla buluşunca Azrâil’e dedi ki:”O Müslümana ne sebeple hışımla baktın? Ey Allah elçisi, bana anlat!Acaba bu işi,o adamı evinden,barkından avare etmek için mi yaptın?Azrâil,cevaben dedi ki “Ey zevalsiz padişah!O ters anladı; ona hayal göründü.Ben ona hışımla ne vakit baktım?Onu yol sapağında görünce şaşırdım.Çünkü Hak bana “Haydi bugün var,onun canını Hindistan’da al” buyurdu.Şaşkınlıkla “Yüz tane kanadı olsa Hindistan’a gitmesi yine uzak” dedim.”İşte sen dünya işlerini hep buna kıyas et, gözünü aç da gör!Kimden kaçıyoruz,kendimizden mi?Ne olmayacak şey! Kimden kapıp kurtarıyoruz,Hakk’tan mı?Ne boş zahmet!’’.Evet Rumi’nin de dediği gibi nimetin kaynağını yani Hakk’ı unutuyoruz,tüm nimetin Rezzak’tan geldiğini unutuyoruz, sonrasında ‘korku’ bizi esir alıyor..Allah’a şükretmeyince de nimetler kesintiye uğruyor.İbrahim-7 ‘‘Ve Yüceliğim hakkı için şükrederseniz,size bol veririm,eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım şiddetlidir’’. İnsan rızkı verenin 'Rezzak' olduğunu unuttuğu sürece, hikayedeki adam gibi sürekli 'rızık' korkusuyla yaşar.. Gerçek şudur; insan rızkı 'kazanamaz',rızık insana 'verilir' peki neden bu korku?Şu nedenle olabilir mi?Bakara 268 ‘’Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve çirkinliği emreder. ALLAH ise kendi tarafından sizin için bağışlama ve lütuf söz verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir.’’… ‘’Korkma!’’(Taha 68) sen sadece ‘Rızık Verene’ dayan, güven rızkın her şartta sana yetişir..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
27 Eylül 2021 Pazartesi
Yazmaya yeteneğiniz var,iyi bir yöneticisiniz,çok esprilisiniz,iyi bir konuşmacısınız,belki saatlerce yorulmadan spor yapabilirsiniz,iyi bir ticaret yeteneğiniz var..Bunların hiçbiri size ait değil sadece size ‘ödünç’ verildi ? İyi bir özelliğiniz varsa bununla övünmek hiç makul bir davranış değildir,Hadid suresi 23. Ayet’Böyle yapılmıştır ki, elinizden çıkana üzülüp ümitsizliğe düşmeyesiniz ve Allah'ın size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız.Çünkü Allah,kendini beğenip övünenlerin hiçbirini sevmez.’..Peki neden Allah övünenleri sevmez?Allah insanı yarattı ve insan bir taslak halinde hiçbir özelliği olmayan bir yaratıktı.Ve o meşhur ayet Bakara 31 ‘Sonra (Allah) canlı-cansız Evren’deki tüm yaratmış olduklarının isimlerini /yaratılış bilgilerini Âdem’e öğretti /belleğine yükledi.Sonra da onları meleklere gösterip: “Haydi, doğru söylüyorsanız bunların isimlerini bana haber verin” buyurdu.’.Allah,insan hiçbir özelliğe sahip değilken evrendeki bütün isimleri ona öğretti yani evrendeki tüm ilmi,yetenekleri,üstün tarafları insana verdi tabi ‘ödünç’ olarak.. Peki ne için? Bu üstün yetenekler ile tekrar O’na dönebilmenin yolunu bulabilelim diye..Yani çok güzel misin/yakışıklı mısın,bir konuda kabiliyetli misin,birşeyleri başardın mı ? Övünme ! Çünkü o senin özelliğin değil,bütün güzel özellikler sadece Allah’a aittir ve bu özellikler sana sadece doğru yolu bulman için bahşedildiler.İnsanın kendini övmesi şuna benzer,başkasının arabasına binip ‘ne güzel arabam’ var diye hava atmak..Araf Suresi 180. Ayet ’Bütün güzel isimler sadece Allah'a aittir.O'na o isimlerle dua edin…’..Allah’ın isimleri evrenin tümünü kuşatmış olduğu ‘bilgiyi,yetenekleri,ilmi’ içerir ve sadece O’na aittir..Tarih bu isimlerin yani ilmin,yeteneklerin,üstünlüğün,başarının kendine ait olduğunu iddia edip yıkım yaşamışlarla doludur,örneğin ‘Nemrud’..Vedik Astroloji perspektifinden bakarsak örneğin harita da Merkürü 3. Evde bulunan kişinin çok iyi bir yazma yeteneği vardır,şimdi bu kişi bununla övünmeli mi?Görünürde yazma yeteneğini veren Merkür ama Merkürün gezegeninin sahibi kim ?Rum 26.ayet ‘Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmektedir.’
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
24 Eylül 2021 Cuma
Celaleddin Rumi’nin Fihi Ma Fih ve Mesnevi eserlerinden ‘şükretmeye’ dair..‘’Şükretmek avlanmaktır, nimeti bağlamaktır. Şükür sesini duydun mu nimetin çoğalmasına hazırlan.Tanrı bir kulu sevdi mi sınar, belalara uğratır.Sabrederse onu seçer, şükrederse de akranı arasında seçkin bir hale getirir onu. Kimi kullar vardır, kahrı yüzünden şükrederler Tanrıya; kim kullarda vardır, lütfu yüzünden şükrederler Tanrıya; bunların herbiri de hayırlıdır; çünkü şükretmek panzehirdir; kahrı lutfa döndürür. Akıllı, olgun, o kişiye derler ki gizli-açık, cefaya şükreder; öylesine bir kişidir o ki Tanrı, seçmiştir onu,şükür ile maksadına ulaşmayı hızlaştırır.’’ Mesnevi’den ‘’Dünyada da, ahrette de en büyük, en güç şey nedir? Tanrının gazabı dedi. Bundan neyle kurtulunur dediler. Dedi ki; Öfkeni yenmekle, kinini yenmekle. Yolu da bu: Nefis şikayet etmek istedi mi, tersini yapmalı, şükretmeli, şükürde o kadar ileri gitmeli ki içinde, uğradığı şeye, düştüğü derde bir sevgi peydahlansın. Çünkü şükretmek, Tanrıdan sevgi dilemektir.Güzellik ve hüner, şükürsüz kişinin yanından kaybolur gider,öyle ki bir daha asla ondan eser göremez. Sana ayırt ediş gücü verene şükretmezsen, kıble bulma gücün de kaybolur gider. Şükrettiğinde O sana düşmanın tuzak ve korkusundan uzak rızıklar verir. Şükürsüzlük uğursuz ve ayıp olduğundan şükürsüz olanı ateşin dibine götürür. Kudrete şükretmek kudretini arttırır,şükürsüzlük ise nimeti elinden çıkarır. Allah’a şükretme kazancının bir eşini daha göremiyorum. Çünkü Allah’ın rızkına şükür, rızkı artırır. Şükür nimeti,seni gözü tok ve saygın kılar da yoksula yüzlerce nimet saçarsın. Nimet verene şükretmek akılca vaciptir,yoksa Allah, sonsuz gazap kapısını açar.’ Neml 40. Ayet “Yanında Kitaptan bir ilim bulunan kimse de, sen gözünü açıp yummadan ben onu sana getirebilirim, dedi. (Süleyman) tahtı yanına yerleşmiş görünce dedi ki bu, Rabbimin lütfundandır. (Kendisine) şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak istiyor...” Neml 19. Ayet ‘’Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat.”
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
22 Eylül 2021 Çarşamba
Merkür retrosu konusunda hep olumsuz şeyler anlatılır,bunun nedeni ise anlatanların bilgi eksiğinden dolayıdır. Aslında Merkür gerilemeleri yılda bir kaç kere gelen bir şanstır insana ve çok faydalı periyodlardır.Bu süreç içerisinde hiç bir yeni işe,yeni bir girişime başlanmaz,uygun değildir ve başlanan işler/girişimler havada asılı kalır sonuç alınamaz bu yüzden insanlar bu dönemi hiç sevmez.Aslında Merkür retrosu bir hediyedir kişiye,hayatınızda kaç defa uğraşıpta başaramadığınız işlerinizi bu retro altında başarma şansını yakalarsınız,ayrıca geçmişte yaptığınız hataları düzeltme şansı veriilir bu retro altında.İlim öğrenenler,çok uğraşıpta öğrenemediğiniz konulara bu süreçte geri dönerseniz,müthiş bir kolaylıkla o konuları öğrenirsiniz.Bu periyod kaç kere duvara toslayıpta başaramadığınız işleri kolayca halletmenize neden olur.Uzun süredir süren bir hastalığınız varsa ve çaresini-şifasını bulamadıysanız bu periyod önünüze çıkartır,çünkü daha önce denemiş ve başaramamıştınız.Geçmişten gelen bir ihtilafınız varsa bu periyod da çözüme kavuşur.Aslında Merkür retroları olmazsa hayat çok zorlaşır,Merkür senede 2 veya 3 defa her birinde 20 günlüğüne geri gider ve hayatımızı tamir etme şansı verir bize,yeni bir işe başlamaya destek vermemesi de bundandır.Merkür bize der ki önce hayatını tamir et,sonrasında yeni bir işe başlarsın..Düşünün bu periyodlar çok güçlü tamir aralıklarıdır.Bir arabanın yıllarca bakımı yapılmayıp sürekli kullanılması hayati tehlikeler doğurur,keza insan içinde böyledir,sürekli hayatta ilerlerken Merkür retroları sayesinde 20’şer gün tamirata çekilir,başaramadığı,yapamadığı, üstesinden gelemediği olayları başarması sağlanır ya da eksik bıraktıklarını tamamlaması sağlanır.Arabalar gibi insanların da ‘tamirata’ ihtiyacı vardır,bu tamirat da Merkür retroları sayesinde olur.Merkür retroları kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde arttırır.
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
21 Eylül 2021 Salı
‘Bilgi’ olmadan ‘arzu’ olmaz..Kişinin birşeye ‘arzu’ duyması için onun hakkında ‘bilgi’ sahibi olması lazımdır.Reklamcılar bunu çok fazla kullanırlar.Örneğin yeni çıkan bir ürün konusunda hemen size ‘bilgi’ vermeye başlarlar.Yeni bir telefon çıktı diyelim reklam ile onun ‘bilgilerine’ vakıf olduğunuz an ‘arzu’ içinizde harekete geçer ve onu elde etmek istersiniz.En başından bu telefon hakkında herhangi bir ‘bilginiz’ olmasaydı içinizde ‘arzu’ uyanması da mümkün değildi,dolayısıyla satın almayacaktınız.Demek ki ‘bilgi sahibi’ olmak yerine göre iyi,yerine göreyse kötü,çünkü ‘bilgi’ arzuları tetikliyor,peki hangi bilgi bu ? İki türlü bilgi vardır biri sizi özgürleştirir,diğeri ise sizi köleleştirir.Sağ beynimiz Venüs’ün,Sol beynimizin ise Jüpiterin kontrol altındadır.Venüsün bilgileri işte sizi ‘avlayan’,’arzu uyandıran’ dünya hayatına dair her bilgidir.Jüpiter tarafından yönetilen sol beyin ise inanç,ahlak,bilim,din bilgilerinin tümünü içerir ve kişiyi özgürleştirir.Kapitalist düzende her yerden ‘reklam’ bombardımanıyla karşı karşıyayız,‘dünyasal bilgi’ vesilesiyle insan arzularının kontrolden çıktığı bir çağın içindeyiz.’Dünyasal şeyler’ hakkında bilgi sahibi olmak yarardan çok zarar getirir.Bunun en basit örneği; diyelim ki küçük bir çocuk annesiyle birlikte markete girer,mutlu hissederken kasanın yanındaki o ‘renkli’ şekeri görür,onun rengi hakkında,şekli hakkında ‘bilgi’ sahibi olur(arzu başlar) ve annesinin şekeri alması ister.Annesi de o şekeri alamayacağını söyler,sonuç;çocuk ağlamaktadır,çünkü o şekerin rengi,görünüşü,şeklini öğrenene kadar çocukta ona sahip olma arzusu yoktu ama ‘bilgi’ geldiği gibi ‘arzu’ peşinden geldi,mutlu olan çocukta ağlamaya başladı.Vedik Astroloji’de 9 gezegen arasında sadece 2 gezegen Rajas elementine yani dünya hırslarına,nefse,arzuya sahiptir,bunlar Merkür ve Venüstür.Merkür iş hayatı ve para konularını kontrol ederken,Venüs dünyanın tüm komforunu,lüksü,eğlencesi,cinselliği,arzularını kontrol eder.Bu iki gezegen haritanızda tetiklendiği an ‘köleleşmeye’ başlarsınız bunlar Rajas(Günah) oluşturabilen yegane gezegenlerdir.’Dünyasal Arzu’ (Venüs) gelir,arkasından ise ‘günah’ gelir.
.
.
©Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
16 Eylül 2021 Perşembe
‘Herşeyin başı niyettir ! ‘ bu atasözü ‘sırlıdır’.Bir işe başlamak,herhangi bir işe girişmek için hep ‘niyet’ gerekir,’niyet’ insanı tetikler aynı zamanda ‘niyet’ yapılan işin akıbetini de belirler.Oruç tutmadan niyet edersiniz,namaz kılmadan önce niyet edersiniz,bir işe başlamadan önce o işin kazançlı olmasına niyet edersiniz,’niyet’ işlerin ‘başlatıcısı’ ve ‘sonuçlandırıcısıdır’.Yaptığınız her neyse sonucu sizin başında ‘niyet’ ettiğiniz şeydir,bunun aksi İlahi sistemde olamaz.Burada bir ayrım var işte ‘iyi niyet’ ve ‘kötü niyet’.Niyet iyiyse (tohum iyiyse) o işin sonucu da iyi olacaktır,iyi niyetle başlayıp çok kötü sonuçlar elde etseniz bile bu sonuç sizin ‘hayrınızadır’,çünkü ‘iyi niyet’ ile başladınız,sonuç üzüntü ve büyük hüsran olsa bile bu sizin ‘iyiliğinizedir’. Bakara 112. Ayet ‘ Bilâkis, kim güzel niyet ve davranış sahibi olarak kendini Allah’a teslim ederse rabbinin katında onun mükâfatı vardır. Öylelerine korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.’.Ayetle de sabit olduğu üzere formül basittir,iyi niyet,iyilik getirir.Kişinin iyi niyetiyle başladığı bir işin sonucu çok kötü bile olsa ‘böyle’ olması hayırlıdır,iyidir kişi için.Bu ne demek oluyor?‘Kötü niyet’(Kötü Tohum) ile başlanılan herşeyin sonuçları kişi için ‘iyi’ görünse bile çok hayırsızdır ve kişiye büyük zarar verir.Hangi işlere kötü niyetle başlanır?İntikam hırsı,kavga etmek,birine zarar verme isteği,dedikodu yapmak,iftira atmak,ahlakın sınırlarını aşan ilişkilere girmek..Bunların hepsi başarılabilir mi?Tabiki başarılır,ama bunların hepsi ‘kötü niyetten’ dolayı ortaya çıkmıştır,kişi bunları başarıp üstün gelse bile hepsinin hayatına inanılmaz yıkıcı etkileri olacaktır.Sonuç başarı da olsa başarısızlıkta olsa ‘niyet’ (tohum) kötü olduğu sonuç sadece ‘yıkım’ olur.Toprağa ‘zehir’ ekip ‘gül’ bitmesini beklemiyorsunuz değil mi? O zaman her işe ‘iyi niyet’ ile başlayan insanın durumu tek kelime ile ‘mutlak yenilmezliktir’,çünkü ‘iyi niyet’ ile başlanan iş de sonuç iyi de olsa kötü de olsa bu kişinin hayrınadır.İsra 84. Ayet ‘De ki: “Herkes bulunduğu hal ve niyetine göre iş yapar. Bu durumda kimin en doğru yolda olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.”
.
.
© Kadim Astroloji Analisti-Erdem Çalışkan
12 Eylül 2021 Pazar
Eski Hintli bilgelere göre var olan ve yaşayan her canlının içinde 'Prana' vardır yani 'yaşamın nefesi',Prana kişiyi ayakta tutan canlılığının devam etmesini sağlayan 'enerjidir'.Vedik Astroloji'de bu Prana enerjisinin yöneticisi kimdir? Ay ..Ay Vedik Astroloji de başka neyi yönetir?Kişinin zihnini..Yani kişinin zihninin kişinin içinde ki 'nefes' ile ve 'yaşam enerjisi' ile birebir ilişkisi vardır.Bir kişi hızlı hızlı nefes alırsa zihnindeki düşüncelerde bir o kadar hızlanır ve kişinin düşünceleri sürekli değişime tabi olur,kişi düşünceleri üstünde bir hakimiyet kuramaz.Kişi nefesini yavaşlatırsa,zihnini de yavaşlatır,düşünceleri durgunlaşır ve düşüncelerini kontrol etme şansına sahip olur.Bu nedenle bir kişi yoga yada meditasyon yaparken nefesini yavaşlatır,daha derin ve yavaş yavaş nefes almaya başlar,bunu zihnini (Ay) durgunlaştırıp,düşüncelerini kontrol altına almak için yapar.Bizim toplumumuzda da içinden çıkılamayan bir iş hakkında çok sık duyulan bir cümle olan 'Otur sakin sakin düşün' lafı boşuna değildir. Acelecilik,fevrilik,agresiflik ancak zihnin hızlanmasına,hızlı nefes alıp verilmesine ve düşüncelerin kontrol edilememesiyle sonuçlanır.Bu nedenle 'acele' verilen kararlar verimli olmaz,Pranayı dengeleyip,dizginlemek için önemli birşey yapmadan önce sakince oturup düşünmek lazımdır bir tık ötesi ise hayat kararlarımızın iyi ve güçlü kararlar olması sık sık meditasyon yapmak gerekliliğidir..
© Kadim Astroloji Analisti-Erdem Çalışkan