14 Eylül 2022 Çarşamba

Bakış Açısı

 

Sekar’da(Dünya) her şey aldatmaya programlı.. Ve buraya ‘aldanmamızın’ sebebi ise sadece ‘bakış açımız’, yani vizyonumuz.. Kocaman bir arabanın önündesin bakıyorsun büyük bir jeep, kim bilir kaç tondur ne kadar da heybetli görünüyor.. Bir gökdelenin 25. Katına çıktığında o heybetine hayran kaldığın arabaları aşağıda ‘oyuncak araba’ olarak görüyorsun, biraz daha yükselirsen ‘karıncaya’ benziyor o ‘heybetli araba’.. Büyük ‘gökdelenler’ sen onların yanında olduğunda yukarı bakmaktan başın dönüyor ne ‘heybetli’ diyorsun nasıl muazzam bir yapı böyle.. Ama o heybetli gökdelenler, uçaktan baktığında ‘küçücük’ görünüyorlar, bazen nokta gibiler ki o ‘dev’ yapıları yukarıdan ‘zor’ görüyorsun.. Dağlar, çok heybetliler bir insan olarak onların önünde o kadar aciz duruyoruz ki ama gökyüzünden baktığında dağların küçük ‘kum tepelerinden’ farkları yok.. Demek ki problemli olan bakış açımız, demek ki bizi ‘aldatan’ bakış açımız.. Bakış açımız ne kadar ‘alçaktaysa’ bu Sekar herşeyiyle o kadar ‘heybetli’,’çekici’, ‘yenilmez’ ve ‘üstün’ duruyor.. Ama nefsimiz arınıp, temizlenip bakış açımız otomatik olarak ‘gökyüzüne’ yöneldiğinde bu Dünya’nın her ‘heybetli’ öğesi küçülüp bir ‘karınca’ boyutuna geliyor.. Yani bir arabanın, gökdelenin ya da dünyasal herhangi bir şeyin heybetine, muazzamlığına kapılıyorsan, ‘aşağıdan’ bakıyorsun demektir, yukarı çık! Yukarı çıktığında heybetinden etkilenip ‘çok kudretli’ olduğunu düşündüğün şey(dünya hayatının her öğesi) çok küçük, basit ve önemsiz hale geliyor.. ‘Aşağıdan’ bakarak onlara bu ‘kudreti’ veren sadece senin bakış açın. Senin bakış açını ne aşağıya çeker? Günahlar(Temizlen!), zararlı bağımlılıklar, kötü huylar, nefsinin etrafında kümelenmiş karma katmanları bunlar nefsini ‘aşağıya’ çekiyor.. Bunlardan nefsine ne kadar daha eklersen nefsin ‘ağırlaştığı’ için bakış açın ‘yerde’ kalacak ve buradaki(Sekar) her öğeye hayran olup, yenik düşeceksin.. Nefsini ne hafifletir? Vermek(zekat, sadaka), iyi işler (nefsinin etrafındaki günah katmanları yok olur – Nisa 146), inanç (Allah deyince bile kafan gökyüzüne dönüyor) ve ‘temiz’ bir hayat yaşamak.. A’la 14 ‘’Arınanlar gerçekten kurtuluşa ermişlerdir’’.

.

.

©Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan


10 Eylül 2022 Cumartesi

Levh-i Mahfuz İnsanın İçinde

 

İnsan ‘Levh-i Mahfuz’ kayıtlarına ulaşabilir mi? Cevap evet.. Bütün öğretilerin ‘kendini bil’ demesi işte bundandı.. Yüce Allah insana ‘ruhundan üfledi’(Hicr 29), bur ruh İsra 13. Ayetteki herkesin ‘kuşunu’ boynuna bağladık dediği ‘kuştur’ (detaylı bilgi için bkz. Emrah Eryılmaz - ‘Hakikat Kitabı’), yani bu kuş(ruh) nefsimizi(biz) öldüğünde onu ya yukarı katlara taşıyacak ya da Araf’tan tekrar Sekar’a(dünya) geri indirecek olan kuş. Yanımızda bir de ‘Cin’ var vesvese veren o, kıyamet gününde aleyhimize tanıklık edecek olan o, Kaf 23 ‘’Yoldaşı şöyle der ‘’İşte yanımdaki hazır’’, Kaf 27 ‘’Yoldaşı dedi ki: "Rabbimiz, onu ben azdırmadım. Onun kendisi, dönüşü olmayan bir sapıklık içindeydi.". Yani biz ‘nefsiz’ ve iki yoldaşımız var. Birincisi ‘Ruh’(Kuş-İsra 13) o rehberimiz, gönlümüze iyi düşünceler ve evrenin bilgisi ondan geliyor, çünkü Yüce Allah onu ‘ruhundan üfledi’. İkincisi yanımızdaki ‘Cin’(Kaf 23-27) gönlümüze bütün kötü düşünceler ve vesveseler ondan geliyor. Biz hayatımız boyunca Ruh ile Cin arasında bocalıyoruz. Ve ‘Ruh’(kuş) çok yaşlı(yaratımın başı) milyarlarca yıl yaşında ve evrenin her alanına ‘giriş’ izni var ve bizimle gözlerimizi kapattığımızda ‘sembollerle’ konuşuyor. Rumi bunu farketmiş ‘’Burda biri gizli, kendini yalnız sanma; kulağı pek keskindir, kötü sözler söyleme. Gönül kaynağına bir ayak bağıdır atmış o peri; hayaline gelen her sûret, o perinin yüzünden geliyor.’’ Yani gözlerini kapattığında gözlerinin önüne gelen her sembol ‘Ruh’un(Kuş) seninle konuşması(Soru sor ona!), aslında gözlerini kapattığında ‘gerçekten’ görmeye başlıyorsun, çünkü gözlerin ‘açıkken’ gördüğün hiçbir şey gerçek değil, hepsi bir illüzyon. Yanındaki ‘Ruh’un’ (kuş) evrendeki her ‘bilgi’ noktasına giriş izni var, ‘Levh-i Mahfuz’a bile.. Rumi’yi dinleyelim ‘’İyi adamın gönlüne kötü bir düşünce geldi mi bu, boş değildir, bir aslı vardır bunun. O anlayışı vehim sayma, Allah'tan gelen anlayış bil. Gönüldeki nur, onu külli levhten okumuş, anlamıştır.’’ Yani çok ama çok güçlüyüz, ama ‘Birileri’(A’raf 27), ‘gözümüzü’ kapatmamızı ve içimize dönmemizi istemiyor(Tv, Internet, Pc, Medya ile). Gözünü kapat ki ‘gerçek’ önünde açılsın!.

.

.

©Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

5 Eylül 2022 Pazartesi

İllüzyon ve Gerçek

 


Gece vakti, çok açsın adeta miden kazınıyor bir şeyler yemek istedin ama kendini frenledin, yemedin ve uyudun.. Sabah kalktığında o açlık hissinden eser yok, hiç olmamış gibi, hatırlamıyorsun bile ama bu ‘his’ dün yatmadan önce seni açlıktan kıvrandırıyordu? Kalktığın gibi hemen yemek yemeye koşman gerekmez miydi ama bunu hatırlamıyorsun bile? Cinsel arzular için de böyle, cinsel arzuların uyandı ama sen uyumayı tercih ettin kalktığında bir bakmışsın ki o ‘his’ yok olmuş o ‘çekim’ hiç olmamış gibi ama uyumadan önce bu his seni ciddi bir şekilde esir almıştı? Gam, keder, ıstırap içindesin, ruh halin mahvolmuş bir durumda ve sen zor da olsa uyudun.. Kalktığında bu duygular nerede? Sanki yenilenmiş gibisin dün yatmadan önce seni esir almış olan ‘üzüntü’ hissi yok, halbuki bu ‘hisler’ dün seni mahvediyordu, nasıl kalktığında bu ‘ağır’ hislerin etkileri üzerinde olmaz? Ben söyleyeyim nasıl.. Bu hislerin hiçbiri gerçek değil, hepsi bir ‘illüzyon’, uyuyup uyandığında ‘gerçek’ olmayan hiçbir şeyin etkisi üzerinde kalamaz da ondan.. Sekar denen bu ‘aşağıların aşağısında’ (Tin 4-5) hepimiz beş duyumuzun esiriyiz ve beş duyumuz an be an zihnimizi tutulmaya uğratmakta. Yaşadığımız ruh hallerinin %99,99 u bu illüzyondan oluşuyor, aslında gerçek değiller. Açlık, cinsellik, üzüntü, kaygı, neşe, sevinç aklınıza gelen herhangi bir ‘his’ gerçek değil, bu nedenle ‘uykuya dalıp’ üst boyutlara yani ‘gerçek aleme’ geçtiğimizde bu ‘hislerin’ hiçbirinin etkisi üzerimizde kalamıyor.. Tek bir gerçek ‘his’ var, o da ‘aşk’.. ‘Aşk’ bu hiçbir ‘gerçek’ bulunmayan beş duyu hapishanesinden çıkmayı sağlayan tek ‘araç’.. Aşk’ın ‘küçük hali’ olan iki insan arasındaki ‘aşkta’ bile, insan hormonlarında inanılmaz değişimler olur, kişi beş duyunun esaretinden kurtulmaya başlar.. Bilirsiniz aşık olan kimse yemeden-içmeden kesilir, dünyaya dair hiç bir şeye önem vermez, sadece ‘sevdiğini’ ister.. Bunun bir üst oktavı ise Allah aşkıdır ki, bu tamamen beş duyu esaretine son verip İnsan-ı Kamil olmak demektir.. Beş duyunun esaretinden nasıl kurtulunup ‘aşka’ ulaşılır? Meryem 96 ‘’İman edip iyi/güzel işler yapanlar ise, Rahman onlar için bir ‘sevgi’ kılacaktır.’’

.

.

©Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

21 Ağustos 2022 Pazar

Aradığın da Seni Arıyor


‘‘Aradığın da seni arıyor’’ der Rumi. Gerçekten de ‘aradığın’ her an seni ‘aramakta’.. Peki sen aradığının ne olduğunu biliyor musun? Çoğu zaman ‘bilmeden’, farketmeden ‘arıyorsun’ ve bulduğun sonuçlar seni üzünce ‘ben böyle bir şey aramadım ki’ diyorsun.. Bir şeyi ‘aramak’ nasıl olur? ‘Onu’ zihninin içine aldığında ya da ‘onun’ hakkında sözcükler söylediğinde ‘arama süreci’ otomatik olarak başlar ve ‘aradığında otomatik olarak seni aramaya’ başlar. Örneğin ‘soygun’ ya da ‘hastalıkla’ ilgili bir film izledin, bu filmi ve onun öğelerini ‘zihninin içine’ aldın, işte ‘arama sürecini’ başlatmış oldun! ve ‘aradığın da’ otomatik olarak seni aramaya başladı.. Sonra ‘aradığın’ şey gelip sana çattı! Bundan sonra ‘neden böyle bir şey oldu?’ diye sorman anlamsız.. Kural neydi ‘Zihninin içine ne girerse bu aradığın şeydir!’.. Acı, hayal kırıklığı, üzüntü, ihanet vb. zehirli öğeler içeren bir şarkı söyledin ya da ‘dinledin’ ve bunları zihninin içine alarak ‘arama sürecini’ başlatmış oldun, sonunda ‘aradığın’ şey seni bulup ilişkin mahvolunca, ‘neden böyle oldu?’ diye soruyorsun.. Ama ‘arayan’ sendin sadece ‘aradığın’ seni buldu.. Zihnine ne girerse o ‘aradığın’ şeydir unutma, ‘aradığın şey’ kesinlikle seni ‘bulacaktır’.. Yani zihnimize alacağımız düşüncelerin ne kadar ama ne kadar önemli olduğunu anlıyor musun? Rumi diyor ki ‘’Bu dünya bir dağa benzer. Nasıl seslenirsen, onun yankısı sana geri gelir.. Bu dağa bülbül sesi gönderip te eşek anırması duyman imkansızdır.. Eğer eşek anırması duyuyorsan bil ki bunu dağa gönderen sensin’’.. ‘Dağa seslenmek’ nasıl olur? ‘Öğeleri’ zihnimize alarak ve bunları cümle içinde kurarak.. Özellikle yerli-yabancı yapılan şarkıların çoğunluğunun sözlerinin ne kadar ‘korkunç’ olduğunu görmüyor musunuz? Bunları zihninize aldığınızda ya da söylediğinizde hemen ‘arama süreci’ başlıyor ve ‘aradığınız da’ sizi aramaya başlıyor.. Peki ya o yerli-yabancı filmler/diziler? İhanet, çarpık ilişkiler, cinayet, kan, açgözlülük ve bir çok zararlı öğe.. Ve maalesef hepsi ‘zihninize’ giriyor ve ‘aradığınız’ şeye dönüşüyorlar ki ‘onlar da’ sizi ‘aramaya’ başlıyorlar.. Kendinizi koruyun.. İyi şeyler ‘arayın’..

.

.

©Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

20 Ağustos 2022 Cumartesi

Dr. Neslihan İskit ile Kadim Nefes Teknikleri ve Astroloji'ye Dair Sohbet

Evet sürpriz bir video ile karşınızdayım. ‘Kadim Astroloji Analisti’ Youtube kanalımda sevgili Dr. Neslihan İskit ile nefes teknikleri ve astroloji konu başlığı altında güzel bir sohbet yaptık. Sohbetimizde kadim nefes sırlarından tutun da bir çok enteresan konuya değindik. İşte sevgili Dr. Neslihan İskit ile yaptığımız sohbetten bazı konu başlıkları;


✅ Tüm hayatımız boyunca alacağımız nefes sayısı önceden Yüce Allah tarafından belirlenmiş mi? Yani nefesimiz sayılı mı?

✅ Yaşamımızı yönetmek neden nefesimizi yönetmekten geçiyor?

✅ Bize ait 5’li beden yani zihin, akıl, duygu, ve ruhumuz arasında ki köprü nefes mi?

✅ Bütün kadim medeniyetler neden ‘nefese’ çok önem vermişler?

✅ Nefes teknikleri öğrenerek anksiyete, depresyon, panik atak gibi hastalıklar önlenebilir ya da şifalandırılabilir mi?

✅ Stresin vücudumuza olan etkileri ve nefes teknikleri ile hayatımızdan stresi tamamen çıkarmak.

✅ 'Anuloma Viloma' nefes tekniği nedir ve nasıl tatbik edilir? Bu tekniğin insana faydaları nelerdir?

✅ Nefesinizin akma hızı bile vedik doğum haritanızdan görülebilir mi?

Erdem Çalışkan

16 Ağustos 2022 Salı

Dhana Karaka - Jüpiter

 


Dhana karaka.. Sanskritçe’de ‘dhana’ zenginlik demektir, ‘karaka’ ise temsilci demektir, bu gezegen naisargika karaka yani doğal temsilci olarak her vedik harita için Jüpiter’dir. Jüpiter vedik haritada kişinin birikmiş zenginliğini ve şansını kontrol eder. Vedik doğum haritasında Jüpiter ‘zenginliğin’ her türünü kontrol eder, en büyük zenginlik ise ‘yaptığımız güzel işler’ yani ‘ellerimizin kazandıklarıdır’. İşte bir kişinin vedik doğum haritasında Jüpiter kişinin tüm yaşamlarında toplamış olduğu iyi ‘karmanın’ sonuçlarını kişinin hayatına yansıtmakla görevlidir.. Kişinin vedik doğum haritasında Jüpiter’in konumlandığı ev ve burç konularında kişi de ‘her açıdan’(manevi-maddi) bir 'zenginleşme' görülür, kişi bu alanlarda kolaylık yaşar ve bu konularda şanslıdır. Örnek vermem gerekirse bir kişinin vedik doğum haritasında Jüpiter’i Akrep burcunda konumlanmış olsun.. Bu konum ile kişi tıp bilgisi, astroloji bilgisi açısından zenginleşecektir, bu manevi yöndür. Maddi yönden ise ‘borçların’ burcu olan Akrep’te zenginliğin temsilcisi olan Jüpiter kişinin borçlarını kolayca ödemesine ve ‘borçsuz’ kalmasına neden olacaktır ki bunun anlamı ‘zenginliktir’, aynı zamanda miras açısından da şanslı olacaktır..  Jüpiter, kişinin vedik doğum haritasında konumlandığı ev ve burç konularında kişiye maddi-manevi zenginliğin kapısını açar, tabi ki bunu yapan Jüpiter değildir, bu sonuç kişinin tüm hayatlarda ellerinin kazandıkları tarafından belirlenmiştir zira Yüce Allah kuluna zulmetmez(Yunus 44).. Leyl 5-6-7 ‘’Kim verir ve erdemli davranırsa ve iyiyi, güzeli doğrularsa, biz ona iyice kolaylaştırırız’’ ve Leyl 8-9-10 ‘’Ama kim cimriliğe sapar ve kendisini tüm ihtiyaçların üstünde görür, ve iyiyi, güzeli yalanlarsa, onu da zora yöneltiriz.’’.. Özetle vedik haritanızda şans ve zenginlik gezegeni Jüpiter güçlü mü yerleşmiş yani şanslı ve maddi açıdan rahat mısınız? Bu sizin tüm hayatlarda ‘ellerinizin kazandıklarının’ (Şura 30) iyi olduğunu gösteriyor ve bu hayatta Leyl 5-6-7 ‘nin söylediği gibi ‘kolay olana’ yönlendiriliyorsunuz, peki ellerinizin kazandıkları olumsuz mu(Jüpiter haritada zarar görmüş)? Bu sefer Leyl 8-9-10 devreye giriyor..

.

.

© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

11 Ağustos 2022 Perşembe

Ellerimizin Kazandıkları


 

Fatır 43 ‘’Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgâhladılar. Oysaki tezgâhlanan kötülük, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın sünnetinde asla değişme bulamazsın!’’. Yüce Allah’ın ayette koyduğu yasa şudur ‘’Tezgahlanan kötülük sahibinden başkasını kuşatmaz’’, yani yapılan/planlanan bir kötülük bunu yapandan başkasına zarar vermez/kuşatmaz, ayetin sonunda geçen ‘’Allah’ın sünnetinde asla değişme bulamazsın’’ ibaresi Yüce Allah’ın koyduğu yasanın kıyamete kadar geçerli olduğunu bildirir bize. Kötü bir şey planlayan bir kimse aslında ‘kendine karşı’ bir kötülük planı hazırlamaktadır. Kişi kötü niyetli bir plan yaptığında zihni tutulma (Rahu-Vesvese-Şeytan) altındadır ve işte burası kişinin sistem tarafından ‘şaşırtıldığı’ yerdir. Bu aşamadan sonra şu ayet devreye girer Al-i İmran 54 ‘’Onlar hile yaptılar, Allah’ta hile yaptı, Allah hile yapanların en hayırlısıdır’’. Sistemde insanların ‘hileleri’ ve bunların sonuçları kendilerine geri döndürülür. Ve bunlara insanların ‘ellerinin kazandıkları’ denir, Şura 30 ‘’Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir. Allah birçoklarını da affediyor.’’, Rum 41’’İnsanların ellerinin kazandıkları yüzünden denizde ve karada bozgun çıktı. Böylece, dönerler diye yaptıklarının bir kısmını onlara tattırıyor.’’ Yunus 52 ‘’Kazandıklarınız dışında, bir başka şeyle mi cezalandırılacaktınız?".. Vedik felsefe de Yüce Allah’ın ‘ellerimizin kazandıklarını’ bize döndürmesine ‘karma’ denir. Bir vedik doğum haritasında 3. ev kişinin fiziksel olarak ‘ellerini’ gösterir aynı zamanda bu ev kişinin ‘elleriyle’ yaptığı tüm işlerden(parakrama), karmadan, efordan sorumludur. Yani ‘ellerimizle kazanacaklarımız’, neye efor sarfedeceğimiz ve bize neyin ‘geri döneceğini’ gösteren ev vedik haritadaki 3. evdir ve burası aynı zamanda fiziksel ellerimizden de sorumlu, tesadüfe bakın! Ki Yüce Allah’ın sisteminde tesadüfe yer yoktur, her şey en ince ayrıntısına kadar planlanmıştır.. Ellerimizin kazandıkları bize ya ‘musibet’ ya da ‘ihsan’ olarak hayatın her saniyesi geri dönecek, çünkü Fetih 23 ’’Allah’ın sünnetinde bir değişme bulamazsın!’’..

.

.

© Kadim Astroloji Analisti-Erdem Çalışkan

5 Ağustos 2022 Cuma

Beş Duyu

 


Çok sevdiğim Sri Ravi Shankar şöyle diyor ‘’Dünya’yı beş duyumuz ile deneyimleriz. Gözlerimiz çok fazla şey gördüler.. Kulaklarımız çok fazla şey duydular.. Burnumuzla aldığımız günlük havanın ne kadar olduğunu biliyor musunuz? Her gün 10.000 litre.. Ağzınızla her gün yaklaşık 2 kilo kadar yemek yiyorsunuz.. Bu 1 yılda toplam 700-800 kg civarında yemek yediğinizi gösterir.. Yani 40 yaşına ulaşmış bir insanın ağzından yaklaşık 32 ton yiyecek geçmiş demektir.. Peki şu an nerede bu gördüklerimiz, duyduklarımız, aldığımız kokular, yediklerimiz, dokunduklarımız? Yoklar.. Dokunduğun güzel şeyler, zevkli şeyler, zevksiz şeyler, nerdeler? Yoklar.. Beş duyunun bize verebileceği tek şey koca bir ‘boşluk’. Beş duyuyla deneyimlediğin herşey anlamsız çünkü kalıcı değil. Örneğin çok güzel bir manzara gördün, bundan geriye bir şey kaldı mı? Gözlerin ayna gibidir, içinde hiçbir şey kalamaz.. Beş duyu aleminde herşey gelir ve gider.. ‘Ayna’(gözler) hiçbir şeyi kayıt altına alamaz, sadece yansıtır.. Beş duyunun tamamı da ‘aynadır’, beş duyuyla deneyimlediğin hiçbir şey seninle kalmaz.. Bunların hepsinin kocaman bir boşluk olduğunu bilerek içine dön, kalbine git.. Çünkü tek gerçek olan şey senin ‘kalbin’, o seninle kalır.. ‘Kalp’ derken fiziksel olanı kastetmiyorum, derinlerde yatan, o saf ve güzel ‘duygudan’ bahsediyorum.. Tavuşkuşunun tüyleri bu illüzyona örnektir. Görünüşte çok güzel, gösterişli ve heybetlidir ama onun tüyünü tuttuğunda çok ama çok hafif olduğunu görürsün. Beş duyu alemi de böyledir, güzel göründüğüne şüphe yok ama ‘kalıcı’ değil! Kalıcı olan ‘sensin’, içindeki sevgi, merhamet duygusudur gerçek olan.. Bu aynı ilişkilerde olduğu gibidir, ilişki de çift fiziksel zevklere sahip olsa da, bu yetmez daha ‘derin’ bir şey ararlar.. Eğer ilişki de ‘aşk’ yoksa bu hiçbir zaman tatmin edici bir ilişki değildir.’’ Üstad’ın belirttiği gibi beş duyu alemi de böyledir, istediğin zevki yaşayabilirsin ama tatmin yoktur, tatmin olman için ‘gerçek duygular’(inanç, sevgi) gerekir.. Yoksa gerçek ortadadır, Ankebut 64 ‘’Bu dünya hayatı bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise gerçek hayattır; bir bilselerdi.’’

.

.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

27 Temmuz 2022 Çarşamba

Arayan, Bulur


 

‘Dışta’ olanla ‘içi’ tatmin edemezsiniz, dıştaki ‘bedeninizin cinsinden’, içte ise ‘ruh’(nefs) var.. ‘Dışta olana’ sevinen ‘bedendir’, ‘ruh’(nefs) değil.. Dünyadaki bütün zenginliklere ulaşsanız da, bütün zevkleri tatsanız da içeride ‘tatmin’ olmayacak bir şey var o da ‘ruhunuz’(Hicr 29). Nefsiniz(ruh) ‘bir şey’ arıyor ama ifade edemiyor, çünkü ruhani planda sözcükler yetersizdir.. Elde ettikleriniz, yani parayla satın alınabilen her şey ya da dünyaya, toprağa ait olan her şey ufak bir mutluluk hissinden sonra insan da daha fazla bir ‘susuzluk’ hissi yaratırlar.. Bu şeylerin verdiği ‘geçici’ mutluluklar o kadar yetersiz ve o kadar tatmin edici değildirler ki, insan ufacık bir mutluluk hissi yaşamak için materyal şeylere bağımlı olur, ama sonu hüsrandır.. Çünkü su götürmez gerçek, maddesel olan hiç bir şey ‘ruhu’ kandıramaz, tatmin demez, mutlu edemez.. Çünkü kişinin sadece ‘bedeni’ maddeden yani topraktandır, dıştaki her şey ‘bedene’ hitap eder, ruha(nefse) hiç bir şekilde etkili olamazlar.. Ama insan ‘ruhtan’(nefs) başka bir şey değil ki, bedenin sevdiği dünya nimetlerini ne yapsın? Ruhun(nefsin) bir şey arıyor.. Rumi’yi dinleyelim ‘’İnsanın araması, şudur; insan bulamadığı şeyi arar, gece gündüz onu araştırır durur. Fakat bulduğunu, maksadına erdiği hâlde arayıp istemesi, şaşılacak bir şeydir. Bu çeşit arayış, insanın aklına sığmaz; insan bunu düşünemez bile. Çünkü insanın arayışı, bulmadığını elde etmek içindir. Bulduğunu arayıp isteyiş, Hak Teâlâ’nın arayıp istemesidir. Çünkü Hak Teâlâ, her şeyi bulmuştur; her şey onun kudretindedir, “Ol der, olur”(Mü’min 68). Bulandır, yüceler yücesidir. Bulan ona derler ki her şeyi bulmuştur. Bununla beraber Hak Teâlâ, “Odur isteyen, odur üst olan” dediği gibi isteyendir de. Bu sözden maksat şudur öyleyse: Ey insan, sen, şu sonradan meydana gelen isteklere düşmüşsün ya, bu isteklere düşüş, insanlık huyudur. Fakat böylece de maksattan uzaksın sen. İsteğin, Hak Teâlâ isteğinde yok oldu mu, Hak Teâlâ’nın isteği kavrar, kaplar seni; o zaman Hak Teâlâ isteğiyle isteyen bir hâle gelirsin.’’ Yani ‘maddesel’ isteği yok edersek, Rahmani istek gönlümüzü kaplar, böylece ‘Arayan, bulur’.

.

.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

21 Temmuz 2022 Perşembe

Sabır Ancak Yüce Allah'ın Yardımıyladır

 


Sabır, bulunduğumuz Sekar sisteminde kişinin ‘mutlak kurtuluşa’ ermesi için gereken en önemli özelliklerin başında geliyor.. Tohum ekiyorsun, bekliyorsun, sabrediyorsun zaman geçiyor, tohum sabırla ‘ürüne’ dönüşüyor.. Sabrettiğin şey sonunda ‘altına’ dönüşüyor.. Sabır çok güçlü bir ‘ateş’ demiri dövmeye yardımcı oluyor, sonunda ‘kılıç’ oluyorsun, sabır bu sistemde mükemmel bir şekilde işe yarıyor.. Yüce Allah diyor ki Al-i İmran 142 ‘’Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri ve sabredenleri ayırt etmeden cennete girebileceğinizi mi sandınız?’’.. Sabır ‘imtihanı’ geçmek için ‘anahtarlardan’ biri.. Bakara 155 ’’Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!’’ Yüce Allah’ın gün be gün bizi sınadığı aşikar bu sınamanın oktavı insanların ‘ellerinin kazandıklarına’(Şura 30) bağlı olarak artıyor ya da azalıyor ama bu sınamanın düzenli olduğu su götürmez bir gerçek.. Mearic 5 ‘’Öyleyse sen güzel bir şekilde sabret!’’.. Sabreden insan aynı ‘bilen insan’(Zümer 9) gibi Allah katında farklı bir yerdedir, Ankebut 58-59 ‘’İşte onlar, sabretmiş olmalarına karşılık yüksek konaklarla ödüllendirilirler..’’ Sekar sisteminde çoğu imtihan bizim sabrımızı denemek içindir, sabır yaratılmışların en üstün özelliklerinden biridir, ona ‘sahip’ olanlar ayırt edilir, Al-i İmran 146 ‘’...Allah yolunda başlarına gelen sıkıntılardan dolayı gevşemediler, zaafa düşmediler ve boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever.’’ Yüce Allah her an sabrımızı test ediyor, Furkan 20 ’’.. Biz sizi birbiriniz için imtihan aracı yaptık. Sabrediyor musunuz? Rabbin her şeyi görmektedir.‘’ Sabredenler ‘kazanacak’ olanlardır,  Asr suresi ‘’Asra yemin olsun ki, gerçekten insan ziyandadır. Ancak iman edip salih işler yapanlar, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.’’ Sabret.. Mü’minun 111 ‘’Bugün ben, onlara sabretmelerinin karşılığını verdim. Başarıya erip kurtulanlar, onlardır.’’ Rad 24 "Selam size, sabrettiğiniz için! Ne güzeldir şu sonsuzluk yurdu!" Peki sabır nasıl elde edilir? Yüce Allah’tan isteyerek (dua ve doğru namaz), Nahl 127 ‘’Sabret! Sabrın ancak Allah'ın yardımıyladır.’’

.

.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

19 Temmuz 2022 Salı

Zihnindeki Kötü Düşüncelere Sebep Günahların

 


Epiktetos demiş ki ‘’İnsanı endişelendiren kendi düşünceleridir..’’ Bu cümle içinde çok derin bir mânâ içeriyor.. Bizi kendi düşüncelerimizden başka bir şey rahatsız edebilir mi? Kötü bir şey düşünüp huzursuz olduğunuzda o anda dışarıda bir düşman mı bekliyor? Yoksa o ‘düşman’ kendiniz misiniz, kendiniz mi kötü düşüncelere gark olmanıza sebep oldunuz? Yönetim mekanizması sizin zihniniz, anahtar siz de, ama işlediğiniz günahlar ya da yaptığınız hatalar zihninizin ‘bariyerinin’ kırılmasına endişelere, sıkıntılara, depresyona gömülmenize neden oluyor.. Nasıl mı? Açıklayayım.. Bir vedik doğum haritasında 4. ev kişinin zihnini gösterir, kişinin zihni burdadır. 6. ev ise kişinin günahlarını, kişini zihnine saldıran bütün negatif düşünceleri, ihtilafları, düşmanlıkları, depresyonu temsil eder.. Bir de bunların arasını ayıran 5. ev var burası da ‘mantra bhava’(mantra ‘dua’ demektir ‘bhava’ ise ev), yani dua/tövbe evidir.. Bir günah işlediğimizde(6.ev), eğer bu günahı hemen telafi etmez(5.ev) ya da tövbe etmezsek(5.ev), 6.ev (günahlar, bütün negatif düşünceler, depresyon) zihnimize (4.ev) saldıracaktır.. Yani 4. ev(zihin) ve 6.ev(günahlar, negatif düşünceler, depresyon) arasında 5.evin (dua/zikir/namaz/tövbe) evinin olması tesadüf değildir.. Rumi diyor ki ‘’Sana gelip çatan şu can sıkıntılarının, şu karanlıkların, şu hoşa gitmeyen şeylerin, birisini incitmen, kırman, bir suç işlemen yüzünden meydana geldiğini bilesin diye karşılığı gelip-çatar. Ne ettin, ne yaptın, etraflıca hatırında değildir amma karşılığından çok kötü bir iş yaptığını anla; onun kötü olduğunu ya bilgisizliğinden, ya gafletinden, yahut da suçları kolayca sana yaptıran bir eş-dost yüzünden suç saymıyorsun, bilmiyorsun onu; fakat karşılığına bak da ne kadar ileri gittiğini, ne kadar sıkıldığını anla. Kesin olarak can sıkıntısı, suç karşılığıdır; gönül ferahlığı ise ibâdet ve itaat karşılığı.’’ Yani zihninin(4.ev) bariyerini(5.ev) günah vesilesiyle sadece sen ‘kırabilir’(6.ev-günah) ve sadece sen ‘tamir edebilirsin’ (5.ev-Tövbe). Şura 30. ayet ‘’Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir. Allah birçoklarını da affediyor.’’

.

.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

13 Temmuz 2022 Çarşamba

En Üstün Özellik

 

Yunus 100 ‘’Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanların üzerine bırakır.’’ Bu ayette Yüce Allah iman etmek ile akletmek kavramlarını bir tutuyor ve insanın ‘akletmemesini’ büyük bir suç olarak görüyor.. Düşünmek, akletmek insana verilmiş en üstün özelliklerden biridir.. Beynimiz tüm evrenin bilgisini kaydedebilecek kadar yüksek kapasitededir.. Kişi eğer akletmiyorsa, düşünmüyorsa teknik olarak ‘yaşamıyor’ demektir..Maalesef günümüz insanlığının çoğu aklını kiraya vermiş durumda, herhangi bir konuda başkaları ne düşünmüşse doğru/yanlış sorgulamadan benimsemeyi seçiyor, başkalarının kendi yerine düşünmesini yadırgamıyor, akletmiyor, düşünmüyor..Ama Yüce Allah Kur’an’da yüzlerce ayette belirterek akletmeyi, düşünmeyi üzerimize farz kılmadı mı? Sahip olduğumuz beyin müthiş bir makinedir, ama insanların çoğu onu kullanmaktan çekiniyor ki bu da bir imtihan.. İnsanların çoğunluğu genel-geçer bilgileri kabul etmiştir, sorgulamaz ve bunları aynen benimseyerek yaşar.. Birey bir toplumun içine doğduğunda ‘aklını kullanmadığı takdirde’ o da doğru/yanlış her şeyi aynı çoğunluk gibi benimseyecektir(En’am 116). Avrupa’da 6 kişiyle bir deney yapılmış, 5 kişi deneyin parçası ve deneyden habersiz 1 kişi. 5 kişiye denilmiş ki size söylenen ‘yanlış’ bilgileri ‘doğru’ gibi onaylayın ve diğer deneğin ne yapacağına bakalım. 6 kişi oturmuşlar diğer 5 kişi yanlış olan bilgileri ‘doğru’ olarak onaylıyorlarmış altıncı kişi(denek) bu söylenenlerin yanlış olduğunu biliyormuş başta itiraz etmiş ama sonra diğer 5 kişi bu yanlış bilgilerin ‘doğru’ olduğuna ısrar edince bir süre sonra altıncı kişi de yanlış bilgilere ‘doğru’ demeye başlamış..Bu, insanın kendini çoğunluğa adayıp ‘düşünce’ tembelliğine geçmesinin bilimsel kanıtıdır ki Yüce Allah bu davranışı Kur’an’ın her yerinde kınıyor..(Bakara 170, Lokman 21,Maide 104 ).. Bir vedik doğum haritasının ‘tahtı’ kişinin Yükselenidir, çünkü burada kişinin ‘aklı’ vardır, yani akıl = taht.. Yüce Allah insana ‘taht’(akıl) bağışlamış, insan bu ‘tahtı’(akıl) başkalarına kiralıyor.. Akletmek lazım.. Ne demiş Sokrates ‘’Sorgulanmayan bir hayat yaşamaya değmez!’’..

.

.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

16 Haziran 2022 Perşembe

Ne Yersen Osun
Binlerce yıllık Vedalar’ı yazan bilgeler ‘İnsan yediğine dönüşür’ derler.. Biz ne ile besleniyorsak ona dönüşürüz, zihnimiz, duygularımız yediğimizin şeklini alır.. Peki nasıl oluyor bu durum? Vedik astrolojide Ay kişinin beslenmesini, kişinin yediği yiyecekleri, kişinin zihnini ve kişinin duygularını yönetir. Yani kişinin yediği yiyecekler (Ay) ve duyguları (Ay) aynı şey! Çünkü ikisi de aynı gezegenin kontrolü altında.. Onun için duygusal(Ay) boşluk yaşayanlar çok fazla yemek yemeye(Ay) eğilimli olurlar, onlarda eksik olan duyguyu(Ay), yiyecek(Ay) ile doldurmaya çalışırlar çünkü bilinçaltımız için ikisi de aynı şey, zihnimiz yediğimiz yiyeceklerle, duygularımızı birbirinden ayırt etmiyor.. Yani şöyle söyleyeyim, ne yerseniz yiyin(Ay), vücudumuz onu anında duyguya(Ay) çeviriyor.. O zaman beslenme konusunun hayati önemini kavrayabiliyor musunuz? Hangi gıdayı tüketiyorsanız, zihniniz ve duygularınız ona göre şekillenecektir, ona dönüşecektir.. Peki ya tükettikleriniz çok kötü şeylerse? Birçok zararlı kimyasal içeren şeyler ya da şeytani sıvılar(kara içecek) bunların zihninize ‘duygu’ olarak yansımasının ne kadar feci ve sarsıcı olacağını tahmin edebiliyor musunuz? Milyonlarca insan depresyondan kırılıyor nedeni ne acaba?. Bir de ‘canlı su’ meselesi var ki ona hiç girmeyeyim.. Su elementi de Ay’ın kontrolündedir, yani zihniniz(Ay), duygularınız(Ay), yiyecekleriniz(Ay) ve içeceklerinizin(Ay) hepsi aynı şey! Hepsi Ay tarafından yönetiliyor.. İlgilenenler Youtube’da ‘Suyun Sırrı’ adlı videomdan ‘canlı-ölü su’ nedir izleyebilirler.. Kısaca siz ne yer ne içerseniz O’sunuz.. Doğal şeyler(müdahale edilmemiş şeyler) tüketin ki, zihniniz güzel duygular üretsin, her daim ruh haliniz iyi olsun, zira yiyecek, içecek ile duygu aynı şey.. Siz vücudunuza bir yiyecek ve içecek verdiğinizde vücudunuza ‘’Benim için bir duygu üret!’’ emrini vermiş oluyorsunuz.. Vücudunuz da aldığı besine göre ‘duyguyu’ üretiyor.. Yediklerimize ve içtiklerimize dönüşüyoruz bu kaçınılmaz, duygularımız ve zihnimiz vücudumuza besin olarak ne girerse ona göre şekilleniyor.. ‘Kirli’ olanı bırakın…Bakara 172 ‘’Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin.’’ . . © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

4 Haziran 2022 Cumartesi

Devrilmiş Ağaç

 


Yüce Allah’ın ayetleri her an yaşıyor, hayatın her alanındalar, her birisi bir ‘arketiptir’.. ‘İLLA’ kitabımı okuyanlar bilirler konulardan birinde ayetlerin sürekli yeryüzünde döngü halinde olduklarına dair bir çok örnek vermiştim.. İbrahim 26 ‘’Kötü bir söz de, yerden koparılmış köksüz kötü bir ağaç gibidir.’’ Şimdi bu ayetin yeryüzündeki muhteşem bir yansımasına bakalım.. Çok uzaklara büyük okyanusun ortalarına gidelim, Solomon Adalarına.. Solomon Adaları, büyük okyanusun ortasında 900 den fazla küçük adacığın oluşturduğu bir ada ülkesi.. Burada ilkel yaşam koşullarında yaşayan(kim daha ilkel tartışılır) yerli kabileler bulunuyor.. Çok kalın gövdeli büyük ağaçları kesmek için (dünya üzerinde bir ağaca zarar vermek kadar korkunç olan pek az şey vardır, ağaçlar çok değerli varlıklardır, onlara saygı duyulmalıdır ve kıllarına bile zarar verilmemelidir, bunun hakkında yazım var onu okuyun) büyük testereleri, modern elektronik aletleri olmadığı için ağaçları başka bir yöntemle deviriyorlar.. Üfleyerek!.. Evet yanlış duymadınız eni 2-3 metre kalınlığa ulaşmış ağaçları sadece ‘üfleyerek’ deviriyorlar.. Peki nasıl yapıyorlar bunu? Kabile üyeleri kocaman heybetli bir ağacın önüne geçerek kolkola giriyorlar ve ağaca hep bir ağızdan ‘kötü ve incitici sözler’ fısıldamaya başlıyorlar.. Bunu yapmalarının amacı ise ağacın bir ruhu olduğuna (ki var) inanıyorlar ve ruhun bu kötü, incitici sözlerden gücenip ağacı terketmesini bekliyorlar.. Ve şaşırtıcı olan şey, bir süre daha bu işlemi tekrarladıktan sonra ağaç kurumaya başlıyor.. Düzenli şekilde yapılan bu işlemden sonra kuruyan 2-5 tonluk ağaca doğru yerliler bir kuvvetli şekilde üflüyorlar ve bu heybetli ağaç devriliyor.. İbrahim 26 ‘’Kötü bir söz de, yerden koparılmış köksüz kötü bir ağaç gibidir.’’ Şimdi ayeti görüyor musunuz? ‘İnsanın’ da o masum ağaçtan farkı yok, insanın düzenli maruz kaldığı, kırıcı, incitici, kaba, küfürlü sözcükler tıpkı o heybetli ağaç gibi yıkılmasına sebep olur.. Üstelik insanın 2-5 tonluk bir ağırlığı da yok.. Ayetler her an yaşamaktalar ama farkedenler az.. Yusuf 105 ‘’Göklerde ve yerde nice deliller var ki yanlarından dikkatsizce geçerler.’’

.

.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

26 Mayıs 2022 Perşembe

Düşünce

 

Her ‘düşünce’ bir tohumdur, elbet yeşerip meyve verecektir.. Ne düşündüğünüze dikkat edin! Rumi diyor ki ’’Önce düşünce vardır. Sonra bu düşünce eyleme dönüşür. Dünyanın kuruluşunu ezelden beri böyle bil. Meyveler, önce düşüncede tohum halindedir. Sonra meyve olarak ortaya çıkarlar. Sen bir işe girişip bir meyve fidanı dikince, sonunda meyvenin meydana gelmesi yolunda ilk harfi okudun, yani ilk adımı attın. Her düşünce, sonuca götüren bir araçtır. Işık gök gürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelir. İkbal'in söyleyişiyle, “Bak tefekkür işe yol gösterir. Şimşek çakar, arkasından gök gürler." Her saniye zihninizde ‘tohumlar’ saçıyorsunuz, bunların hepsi olgunlaştıkça bir bir ‘meyve’ verecekler.. O zaman bu ‘ağır’ mesuliyetinizin farkında mısınız? Tohumu eken biziz, tohumu seçen yine biz.. O zaman ‘iyi’ tohumları seçmeliyiz.. Rumi diyor ki ‘’İyi şeylerden başka bir şey düşünme! Çünkü düşünce, suret dokumasının ipliğidir. Güzelleşen ve iyi olan düşünceden doğan her suret, güzeldir. Bir adam belada safa görürse, bela tatlılaşır. Hasta, iyileştiğini görünce ilaç, kendine hoş gelir. Kötüye yormak ve kuruntu yapmak insanı derdi yokken bile hasta eder. Onun için olaylara iyi bak. Sen kötü düşünceyi zehirli tırnak bil. Bu tırnak derinleştikçe can yüzünü tırmalar.’’ İyi düşüncenin sonucu iyi, kötü düşüncenin sonucu ‘kötüdür’.. Düşünceleriniz ruh halinizin genel sonucudur, eğer ruhunuzun seviyesini (frekans) her daim yüksek tutabilirseniz, zihininiz vasıtasıyla saçacağınız tohumlar da ‘iyi tohumlar’ olur.. Peki ruh nasıl yüksek seviyede (yüksek frekansta) tutulur? Beslenerek.. Ama fiziksel bir beslenmeden bahsetmiyorum (yine de sağlıklı şeyler tüketin, ‘sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’), farklı bir beslenme bu.. Muhyiddin Arabi diyor ki ’’İnsan, diğer canlılar gibi sadece topraktan beslenen bir canlı olmamalıdır. ’İnsan’ dediğin ‘gökten’ beslenmesini bilendir..’’ Peki ‘gökten’ nasıl beslenilir? ‘Göğün Sahibine’ yönelerek, iyi işler yapmak, arınmak, doğru namaz ve sürekli Rahman ile iletişim(dua-zikir) halinde olarak.. Ruhun/zihnin düzenli olarak güzel düşünce ‘tohumları’ saçması için ‘gök gıdası’ bu şekilde elde edilir..

.

.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan


21 Mayıs 2022 Cumartesi

Oyun


3 boyutlu bir bilgisayar programının, bir ‘oyunun’ (Ankebut 64) içindeyiz ve oyunun sahibi ise Yüce Allah.. Biz bir ‘hiç’iz.. Rumi diyor ki '' Dünya bir hiçtir, biz de hiçleriz. Dünya da, biz de hayalden, rüyadan ibaretiz! İş böyleyken, dünya malı için çırpınır dururuz! Uyuyan kişi uykuda olduğunu bilseydi, rüya gördüğünü anlasaydı, hiç üzülür müydü?’’ Bu ‘bilgisayar oyununda’ kişinin alt etmesi gereken tek düşman ‘kendisi’.. Çünkü baş düşman Şeytan’ın biz ona ‘izin’ vermeden bizi etkileme gücü yok(Nahl 99).. Bu bilgisayar oyununda tek düşman, tek rakip yine kendimiziz, kendi yaptıklarımız bu ‘oyundan’ başarılı ya da başarısız olarak çıkabileceğimizi belirleyecek.. Rumi diyor ki ‘’Şeytan; dünya hırsı, para sevgisi, yüksek mevki arzusu, hiddet ve şehvet yemlerini saçar durur. Yemler meydandadır fakat bu yemlerin başımıza getireceği felaketler gizlidir; o görünmez.’’.. Şeytan’ın görevi insanı saptırmak ama bunları ‘kabul ederek’ ona ‘izin veren’ kim? İnsanın ta kendisi.. En büyük düşman kendi içimizde.. Biz bu dünya kavramlarına itibar ettikçe, ‘oyun’ içinde daha başarısız hale geliyor, daha ‘körleşiyoruz’.. Rumi diyor ki ‘’Dünya malına aşırı düşkünlük, maddeye karşı duyulan tamah seni kör eder. Hakk yolunda yürümenin şartı mizacın değişmesidir. Yani, insanda bulunan hayvanlık tabiatının insanlık tabiatına çevrilmesidir. Sen kendi kendini kontrol eder de,manen arınır temiz olursan ey Hakk yolcusu, işte o zaman iyiliklere, lütuflara nail olursun.’’ Kişi kendi nefsi üzerinde egemen olamayıp ‘bilgisayar oyunundaki’ sahte öğelere ne kadar kapılırsa o kadar ‘ruhu’ geriye gider, herşeyin dış görüşüne önem verir, mânâsına önem vermez.. Rumi diyor ki ‘’Surette, şekilde ileri olanlar mânâda geri bulunanlardır..’’Bu sahte ‘Bilgisayar oyununu’(Sekar) ‘sevenler’ sürekli onun içinde kalacaklardır(Zuhruf 74).. Tek düşman kendimiziz, ‘Sekar’dan(bilgisayar oyunu) çıkmak için kendi üzerimizde ‘egemen’ olmalıyız. Bilge Lao Tzu diyor ki ‘’İnsanları bilen akıllıdır, kendini bilen ise bilgedir. Başkasını yenen güçlüdür, kendini yenen ise ‘egemen’..’’Peki gezegenler bu ‘oyunun’ neresinde? Onlar ‘oyunu’ çalıştıran ‘bilgisayarın’ ta kendisi..


© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

19 Mayıs 2022 Perşembe

Saçmalayan İnsanlık

 


Yüce Allah’ın Kur’an’da belirttiğine göre yeryüzünde ‘doğru yolda’ olanlar çok çok ‘az’ bir kısım.. Örneklere bakalım.. Fatır 45 ‘’Eğer Allah, insanları, kazandıkları yüzünden hesaba çekseydi, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar ertelemektedir. Allah, kullarını iyice görmektedir.’’ Sebe 13 ‘’. Ey Dâvûd ailesi, şükür olarak iş yapın! Kullarım içinden şükredenler o kadar az ki!‘’ En’am 116 ‘’Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece zanna uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.’’.. Yüce Allah’ın Kur’an’da belirttiği gibi, yeryüzündeki insanların çoğunluğunun ‘yanlış yolda’ olduklarını ve ‘saçmaladıklarını’ bilmek kişiye ne gibi bir yarar sağlar? Kişi çoğunluğun itibar ettiği öğelere karşı ‘tedbirli’ yaklaşmayı öğrenir, örneğin ‘Moda’, ‘Trend’, ‘Akım’, ‘Envai çeşit yenilik adı altında servis edilen şeytani kavramlar’, ‘eski güzel ahlak ve kültür kavramlarını yok etmek için dizayn edilmiş şeytani ‘yeni’ hoşgörü ve ‘yeni’ ahlak kuralları’ ve ‘popüler kültür’.. ‘Popüler’ demek ‘çoğunluğun’ rağbet ettiği demek (En’am 116) ve Yüce Allah’ın dediğine göre çoğunluk ‘saçmalıyor’! Zaten kültürün ‘popüleri olmaz’ gerçek ‘kültür’ rafine bir kavramdır, herkes rağbet etmez, yani ‘popüler kültür’ kavramı ‘cehaleti’ yüceltmek ve illüzyon amacıyla üretilmiş kavramdır.. Kişi tüm bu kavramlara karşı ‘mesafeli’ olmalıdır.. İnsanların ‘çoğunluğunun’ yanlış yolda olması durumunu vedik astrolojide toplum hayatını düzenleyen iki gezegene bakarak anlayabiliriz Rahu ve Ketu.. Bunlar Ay düğümleridir ve Ay ‘toplumu’ simgeler. Toplumdaki bütün gelişmeler,ilerlemeler ancak Güneş-Ay tutulmaları ile mümkün olurlar Rahu ve Ketu tutulmaları oluşturan gezegenlerdir.. Sorun ise Rahu-Ketu gezegenleri vedik astrolojide ‘kötücül’ gezegenlerdir, her tutulmadan sonra teknoloji ve toplum yaşamının ilerlemesine rağmen ahlak ve inanç kavramları yozlaşır.. Yani her tutulmadan sonra dünya biraz daha ‘yozlaşıyor’, insanlar biraz daha fazla ‘saçmalıyor’.. Dünya üzerinde yozlaşmış ve ‘saçmalayan’ insan ırkının onayladığı bir çok ‘kavrama’, ‘olguya’ şüpheyle bakmak gerekiyor..

.

.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

17 Mayıs 2022 Salı

Kur'an ve Sümer Tabletleri

 

Bu yazımı kafasında Kur'an'a karşı şüphe olanlar için yazıyorum. Özellikle şunu çok duyuyorum, Sümer tabletlerinde Kur'an'da bulunan aynı bilgiler yazıyor, keza Hint eski çağ metinleri olan Vedalar'da da aynı bilgiler var, başka kültürlerde çıkan eski belgelerde de Kuran'ın içerdiği bilgiler var.. Bu nedenle Kur'an'a karşı şüpheye düşüyor insanlar.. Ama farketmedikleri nokta, bu mükemmel bir şey! Sümer tabletlerinde ya da Vedalar'da Kur'an ile aynı bilgilerin bulunması Kur'an'ı tamamen doğrular! Çünkü Yüce Allah Kur'an'da diyor ki ; Fatır 24 '' Şu bir gerçek ki, biz seni hak ile bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun.'' .. Yani Yüce Allah'ın yasalarının gitmediği tek bir kavim bile yok! Ve insanlığın başlangıcından itibaren hep aynı din olan 'İslam' tebliğ edilmiştir. Al-i İmran 67.ayet '' İbrahim ne Yahudi idi ne de Hristiyan;o tektanrıcı bir müslümandı. Hiç bir zaman ortak koşanlardan olmadı.''.. Örneğin İbrahim peygamber ve onun soyundan olan tüm peygamberler 'Müslümanlardır', başlangıçta Adem atamız ve ondan sonra gelen peygamberler de öyle..Ve insanlığın en başından itibaren hep 'Müslümanlık' yani 'Teslimiyet' tebliğ edilmiştir keza Yüce Allah'ın yasaları değişkenlik göstermez. Şura13 ''Daha önce Nuh'a buyurduğu dini size yasa olarak belirledik. Sana vahyettiğimiz gibi İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da öğütledik: "Bu dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin." Fakat kendilerini çağırdığın şey, ortak koşanlara ağır gelmektedir. ALLAH dileyeni kendine seçer ve kendisine yöneleni doğruya ulaştırır.'' Fetih 23 '' Öteden beri uygulanan ALLAH'ın sünneti (sistemi) budur. ALLAH'ın sünnetinde bir değişme bulamazsın.''.. Ahzab 62 ''Öncekilere uygulanmış ALLAH'ın sünneti (yasasıdır). ALLAH'ın sünnetinde herhangi bir değişme bulamazsın.'' İsra 77 ''Senden önce gönderdiğimiz tüm elçiler için öngördüğümüz sistem (sünnet) budur. Sistemimizde herhangi bir değişiklik göremezsin.'' Yani Kur'an'da bulunan bir bilgi eski, kadim bir medeniyetin kalıntılarında da bulunuyorsa bu muhteşem bir şey! Allah'ın sünneti hiç değişmedi ve kıyamete kadar da böyle gidecek! Her kavme bir uyarıcı geldiğine göre dünya üzerine binlerce peygamber gelmiştir. Bu peygamberlerin tebliğlerinden dolayı bu eski medeniyetlerde bulunan bilgilerin direk Kur'an'la uyuşması sadece Yüce Allah'ın büyüklüğünü ve yasasının 'azametini' gösterir.. Düşünmek lazım.. Bir de Kur'an'ı okuyup 'anlamak' lazım..

Şuara suresi 192-196 ''Kesin olan şu ki, o âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir. Onu senin kalbine Ruh’ül Emin indirdi, uyarıcılardan olasın diye. Açık-seçik Arapça bir dille. O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var.''

Mü'minun 68 ''Onlar, yine de o sözü (Kur'an'ı) gereği gibi düşünmediler mi, yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?''

Fussilet 43 ''Sana söylenen şeyler, senden önceki elçilere söylenenden başkası değildir. Şüphesiz, Rabbin, hem elbette mağfiret sahibidir, hem de acı bir azab sahibidir.''

 © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

14 Mayıs 2022 Cumartesi

Gerçek Zenginlikten Haberin Var mı?

 


Zengin olmak kişinin tekelinde mi sizce? Para kişiyi zengin bir şekilde yaşatabilir mi? Çok fazla mal, mülk sahibi olması kişinin zengin olduğunu gösterir mi? Ben söyleyeyim, hayır göstermez ve bunu söylerken spiritüel değil ‘fiziksel’ bir mânâdan bahsediyorum. Dünya üzerinde herkes çabaladığı takdirde para kazanabilir, hatta çok çabalarsa zengin olabilir, işte Yüce Allah’ın şerhi tam burada başlıyor.. Yüce Allah herkese para kazanma imkanı vermiş ama kazanılan parayı ‘harcama’ imkanını ‘pek az’ insana veriyor.. Kişi ben ‘zenginim’ diyor ama kişinin içinde Allah tarafından konulmuş bir ‘mühür’ var ve devasa bir zenginliğe sahip olmasına rağmen o parayı harcayamıyor, adeta kuruşları sayıyor, bu çok fazla gördüğüm bir örnektir.. Kişi dünya kadar ‘zengin’ ama konu sevdiği, istediği bir şeyi almaya gelince içerisindeki ‘set’ çalışmaya başlıyor, kişi o kadar malın, mülkün içinde o sevdiği şeyi almaktan imtina ediyor, sırası geliyor hasta oluyor, ‘kendi sağlığı’ için hastaneye para vermekten imtina ediyor.. Ama bu insan ‘zengindi’? Bu insanın evleri,arabaları, büyük miktar bir parası vardı? Hmm demek ki dışarıdan görünen ‘zenginlik’ aslında zenginlik değil.. Demek ki herkes para kazanabilirmiş ama herkes o parayı harcama ‘iznine’ sahip değilmiş.. Bir başka gördüğüm örnek kişi çok zengin ama yediği yiyecekler çok zararlı, yaşam tarzı düzensiz ve yıpratıcı, kişi çok zengin ama dar gelirli birinin mutluluk duyduğu kavramların yanına bile yaklaşamıyor.. Çünkü sahip olduğu zenginliğin ona ‘sağlıklı, mutlu, bilinçli’ bir yaşam getirmesine Yüce Allah tarafından izin yok.. Bir başka ‘zengin’ türü sahip olduğu zenginliği kendi ruhunu ‘zincirleyen’ zararlı bağımlılıkları (israf,kumar,alkol,madde bağımlılıkları) sürdürmek için kullanıyor, şimdi bu kişi o kadar paraya rağmen zengin mi? Çok para kazanmayı ‘zenginlik’ olarak gösteren ‘dünya sisteminin’ sakladığı şey, herkesin zengin olabileceği ama pek az kimsenin o zenginliği ‘harcamak’ için Yüce Allah’tan izin alabileceği, çok az kişinin bu zenginliği ‘doğru yolda kullanmak’ için ‘izni’ olduğu gerçeğidir.. Zengin olursun ama o paradan ‘fayda’ görebilir misin, o ‘izne’ tabii işte..

.

.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

12 Mayıs 2022 Perşembe

Verebilmek Asalettir!

 


Yüce Allah Kur’an’da cimriliği bir çok kere lanetlemiştir, cimrilik insan özelliklerinin en ‘kötülerindendir’. Muhammed 38 ‘’ Sizler, ALLAH yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz, ancak bir kısmınız cimrilik etmektedir. Kim cimrilik ederse kendisine karşı cimrilik etmiş olur. ALLAH zengindir, siz ise yoksulsunuz.’’. Teğabun 16 ‘’O halde, gücünüz ölçüsünde Allah'tan sakının, dinleyin, itaat edin. Ve kendi yararınız için infakta bulunun. Nefsinin cimrilik ve doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.’’ Leyl 8-9-10 ‘’Ama kim cimriliğe sapar ve kendisini tüm ihtiyaçların üstünde görür,ve iyiyi, güzeli yalanlarsa, onu zora yöneltiriz.’’ Tevbe 35 ‘’Gün gelir o biriktirdikleri altınlar ve paralar cehennem ateşinde ısıtılarak onlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanır:Kendiniz için biriktirdiğiniz işte budur. Biriktirdiğinizi tadın.".. İşte böyle.. Bakara 195’’ ALLAH yolunda harcayın, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın! İyilik edin. ALLAH iyilik edenleri sever.’’ Rumi’yi dinleyelim ‘’Yoksul, nasıl ihsana ve ihsan sahibine âşıksa ihsan sahibi de yoksula âşıktır. Yoksulun sabrı çoksa ihsan sahibi onun kapısına gelir. İhsan sahibinin sabrı fazlaysa yoksul, onun kapısına varır. Fakat yoksulun sabrı, kemalidir, ihsan sahibinin sabrı ise onun noksanıdır.Cömertlik, yoksul gibi, yoksullara muhtaçtır. Cilalı ve tozsuz ayna arayan güzeller gibi cömertlik de yoksul ve zayıf kişileri arar. Güzellerin yüzü ayna ile güzelleşir. Onlar aynaya bakıp bezenirler. İhsan ve keremin yüzü de yoksula bakmakla görünür. Bundan dolayı Hak “Vedduhâ” sûresinde “ Ey Muhammed, yoksula bağırma” buyurdu. Mademki yoksul, cömertliğin aynasıdır, iyi bil ki ağızdan çıkan nefes aynayı buğulandırır. Tanrı’nın bir çeşit cömertliği, yoksulları meydana çıkarır, bir başka cömertliği de onlara bol bol ihsanda bulunur. Şu halde yoksullar, Tanrı cömertliği aynalarıdır. Hak ile Hak olan ve varlıktan tamamı ile geçen hakikî yoksullarsa mutlak nur olmuşlardır. Bu iki çeşit yoksuldan başkaları (yani varlığı olmayanlarla varlıktan geçenlerden başkaları) esasen ölüdür. Bu çeşit adam bu kapıda değildir, perdedeki, nakıştan, suretten ibarettir.’’


© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan