16 Şubat 2024 Cuma
3 Şubat 2024 Cumartesi
31 Ocak 2024 Çarşamba
20 Ocak 2024 Cumartesi
7 Ocak 2024 Pazar
2 Ocak 2024 Salı
28 Kasım 2023 Salı
23 Kasım 2023 Perşembe
19 Kasım 2023 Pazar
20 Ekim 2023 Cuma
14 Eylül 2023 Perşembe
2 Eylül 2023 Cumartesi
‘’Zen ustaları Tanzan ve Ekido bir zamanlar çamurlu bir yolda birlikte seyahat ederken şiddetli bir yağmur bastırdı. Yolda yürüyemeyen ipek kimonolu ve kuşaklı güzel bir kızla karşılaştılar. Tanzan kızı kollarına alarak çamurlu yolu geçmesine yardım etti. Ekido, o gece bir konaklama tapınağına varana kadar bir daha konuşmadı. Sonra artık kendini tutamadı. Tanzan’a “Biz keşişler kadınlara yaklaşmayız.” dedi, “Özellikle genç ve sevimli olanlara. Bu tehlikelidir. Neden bunu yaptın?” Tanzan şöyle cevap verdi “Ben kızı orada bıraktım. Sen hala taşıyor musun?”. Var olan her şey, her insan, her durum yalnız sen onu zihninde ‘taşırsan’, hayatında var olabilir. Zihninin içinde olmayan şey ‘yok hükmündedir’, hayatında hiçbir şekilde var olamaz. Kızgınlık, acı, üzüntü, kin, nefret, bunları zihninde ‘taşıdığın’ için hala hayatında ‘var oluyorlar’, zira hayatı zihninin içinde yaşıyorsun, dışarıda ‘gerçek bir şey’ yok ki. Biz sadece ‘düşünceden’ ibaretiz. Rumi diyor ki ‘’Ey kardeş! Sen ancak bir düşünceden ibâretsin, ondan başka neyin varsa kemiktir, kıldır.’’. Tüm evren, tüm hayat zihnimizin içinde.. Milyar dolarların olsa da, en güzel imkanlara sahip olsan da, hayatta her şeyi başarmış olsanda ‘zihninin’ içindeki bir huzursuzluk, bütün hayatını mahvediyor, hayatının tadı tuzu kalmıyor. O zaman ne işe yaradı bunca imkan? Demek ki gerçek mutluluk ‘içeride’, mutluluk dışarıda hiç var olmadı ki. Ve mutlululuğun çok basit bir sırrı var, ‘güzel düşünmek’ ve iyi düşünceleri zihinde devamlı olarak tutmak. Çünkü zihnindeki düşünce ne ise yaşamın o düşüncenin ‘rengini alır’. Rumi diyor ki ‘’Gül düşünür, gülistan olursun. Diken düşünür, dikenlik olursun.’.. Yani zihninde sürekli kızgınlık, acı, üzüntü, kin, nefret gibi duyguları barındırıyorsan dıştaki imkanların mükemmel olsa bile ‘dikenlikte’ yaşamak zorunda kalırsın, çünkü hayat ‘zihninde’.. Bu nedenle kadim öğretiler her zaman ‘affet’, kinden uzak dur, kızgınlık duyma, ayıp ört derler, bunları kişiyi üzmüş insanların iyi olması için mi derler? Hayır, kişinin kendisi için derler, çünkü kişi bu duyguları içinde tuttuğu sürece ‘dikenlikte’ yaşayacaktır, isterse milyar dolarları olsun..
.
.
''İyi şeylerden başka bir şey düşünme! Çünkü düşünce, suret
dokumasının ipliğidir. Güzelleşen ve iyi olan düşünceden doğan her suret,
güzeldir. Bir adam belada safa görürse, bela tatlılaşır. Hasta, iyileştiğini
görünce ilaç, kendine hoş gelir. Kötüye yormak ve kuruntu yapmak insanı derdi
yokken bile hasta eder. Onun için olaylara iyi bak. Sen kötü düşünceyi zehirli
tırnak bil. Bu tırnak derinleştikçe can yüzünü tırmalar.'' - Celaleddin-i
Rumi
.
.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
27 Ağustos 2023 Pazar
‘’Bir keşiş manastırdan uzakta tek başına meditasyon yapmaya
karar verir. Kayığa atlar, bir gölün ortasına demir atar ve gözlerini kapatıp
meditasyonuna başlar. Birkaç saat sonra başka bir kayığın kendi kayığına
çarptığını hissederek, içinde oluşan öfkeyle gözlerini açar. Meditasyonunu
yarıda kesmeye cesaret eden kişiye patlamaya hazır bir şekilde gözlerini
açarken çarpan kayığın boş olduğunu görür. Büyük ihtimalle başıboş olduğu için
gölün ortasına sürüklenen bir kayıktır. İşte o anda keşiş benliğinin farkına
vararak aydınlanır. Öfke kendi içindedir, sadece dışarıdan bir etki onu açığa
çıkarır. O andan sonra, ne zaman biri onu öfkelendirse kendisine “diğer insan
sadece boş bir kayıktır.” diye hatırlatır.’’ Tüm dünya ‘boş bir kayıktır’ ve bu
‘boş kayık’ sana ‘her çarptığında’(gezegen hareketleri) içindeki öfke, şiddet, haset,
zalimlik, hırs, kibir, kin, bencillik, merhametsizlik dışarı çıkıyor ve sen
bunu ‘boş kayıktan’(dış dünyadaki insanlar ve olaylar) biliyorsun. Aslında
bunların hepsi senin içinde, senin içinde ‘var olmayan’ bir şey ‘dışarı’ çıkamaz.
Yusuf 53 ‘’Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, Rabbimin
kendisini esirgediği dışında, var gücüyle kötülüğü emredendir.’’ Boş
kayıkta(dış dünyada) hiçbir kötülük ya da düşman yok, ‘gerçek düşman’(nefs)
içinde.. Buna rağmen dış dünyadaki insanları suçluyor ve onların kötülüklerini ayıplıyorsun
ama tüm ‘dış dünya’ sadece ‘senden’ ibaret. Rumi diyor ki ‘’Başkasında bir ayıp
görüyorsan o ayıp sendedir de onda görüyorsun. Zulüm, kin, haset, hırs,
insafsızlık, kibir gibi bütün kötü huylar, sende oldu mu incinmezsin. Fakat
bunları bir başkasında gördün mü incinirsin. Bil ki kendinden ürkmedesin,
kendinden incinmedesin. İnsan, kendindeki çıbandan, yaradan iğrenmez, yaralı elini
yemeğe sokar, parmağını yalar, gönlüne hiç de tiksinti gelmez. Fakat bir
başkasında ufak bir yara görse onun yediği yemekten tiksinir.’’ Ama insan ‘aynaya’
bakmaktadır.. (Dış dünyadaki herkes ve herşey kendi vedik doğum haritasındaki
rolü oynamaktadır). Ta ki ‘boş kayığın’(dış dünyaki her şey) sürücüsünün ‘kendi’
olduğunu anlayana kadar bu ‘illüzyon’ içinde debelenecektir..
©
Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
23 Ağustos 2023 Çarşamba
Konfüçyüs öğrencilerine ders veriyordu, sağ elinde bir vazo vardı. Tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu. Diğer elinde de bir elma vardı. Elmayı vazonun içinde koyduktan sonra, vazoyu yere bıraktı ve şöyle dedi; Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı alabilir. Öğrencilerden biri atıldı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalıştıkça elma elinden kaydı. Bir de elini vazoya sıkıştırdı, bağırmaya başladı: ‘’Elimi çıkaramıyorum!’’ Konfüçyüs; ‘’Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmezsen, elini çıkaramazsın’’ dedi. Öğrenci biraz daha uğraştı, elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda mecburen bıraktı. Elini vazodan çıkardı. Konfüçyüs’e sordu: ‘’Elmayı vazodan çıkarmanın bir yolu var mı?’’ Konfüçyüs, ‘’Nasıl olacağını göstereyim’’ dedi ve vazoyu ters çevirdi. Elma kendiliğinden vazonun içinden yuvarlanıp çıktı. Öğrenciler çözümün bu kadar basit olması nedeniyle gülmeye başladı. Konfüçyüs, öğrencilerine elmayı göstererek dedi ki: ‘’Göründüğü gibi basit değil, bazen bırakabilmek daha zordur. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Hayatın akışında ulaşmak istediklerinize onları yakalamaya çalışarak değil, onların size gelmelerine izin vererek ulaşabilirsiniz. Bazen en doğrusu olayları kendi akışına bırakıp müdahale etmemektir.’’ İstediklerine ulaşman için en büyük engel ‘kendi arzundur’. Arzun istediğin şeyle her daim arana girer. Bu kuantum çift yarık deneyinde başlarında bir gözlemci olduğunda olması gibi hareket etmeyen quarkların halidir, ‘gözlemleme’ arzun bile doğanın olduğu gibi çalışmamasına, isteklerini elde etmene engel olur. Bilge Epiktetos diyor ki ‘’Dar ağızlı bir kaptan incir ve fıstık almaya çalışan çocukların başına şöyle bir şey gelir. Eğer ellerini doldururlarsa, kaptan çıkaramazlar ve ağlamaya başlarlar. Elindeki birkaç şeyi bırakırsan, bir şeyleri çıkarmayı başarırsın. Arzular için de aynısı geçerlidir.’’ O şeyi elde etmeye olan arzun, o şeyin gerçekleşmemesinin ana nedenidir. Herşeyi akışına bırak ve arzudan arın işte o zaman istediğini kolayca elde edersin.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
20 Temmuz 2023 Perşembe
Platon’un ‘mağara alegorisi’ üzerinde ‘tefekkür etmek’ gerek.. Hikaye şöyle; Daha önce dış dünyayı hiç görmemiş ve bu konuda tasavvuru olmayan 3 mahkum mağaranın içinde ‘duvara karşı’ zincirlenmiş şekilde duruyorlar. Görebildikleri tek şey arkadan vuran Güneş ışığı nedeniyle mağara duvarına yansıyan ‘kendi gölgeleridir’ ve duyabildikleri ise dış dünyadaki seslerin ‘yankılarıdır’. Arada sırada dış dünyada Güneş ışığının önünden geçen canlıların gölgeleri (insan, deve, at, kuş vb.) mağara duvarına yansımaktadır ve bu 3 ‘mahkum’ dış dünyayı bu ‘gölgelerden’ ibaret sanmaktadırlar, varlıkların sadece bu formda olduğunu düşünürler. Derken bir gün aralarındaki bir mahkum zincirlerinden kurtulmayı başarır ve hızla mağara dışına çıkar. Mahkum, mağara dışına çıktığında güçlü Güneş ışığından dolayı gözleri kamaşır ama zamanla ‘gerçek’ dünyayı görmeye başlar! ‘Gerçek dünyaya’ bakar ki buradaki canlıların mağara duvarına yansıyan siluetlerle hiçbir alakaları yok, ne sesleri ne de görüntüleri mağarada yaşarken duyduklarına ve gördüklerine benzemiyor. Sonra bir ırmağa rastlar ve orada suya düşen ‘kendi yansımasını’ görür ve görür ki mağara duvarına yansıyan gölgesiyle ‘kendi gerçek görüntüsü’ birbirinden tamamen farklı, işte o zaman ‘büyük bir aydınlanma’ yaşar.. Şimdiye kadar bildiklerinin, gördüklerinin, duyduklarının tamamen bir ‘aldatmaca’ olduğunu kavrar.. ‘Gerçeğin’ mağarada ‘olmadığını anlar’, mağara ‘illüzyon’ göstermektedir(Müddesir 29). Heyecanla ‘bu gerçeği’ arkadaşlarına anlatmak ister. Zincirlerinden kurtulmuş adam diğer iki zincirli mahkumun yanına mağaraya gider ve ‘’Koparın zincirlerinizi dışarıda ‘gerçek’ bir dünya var!’’ der ama bu iki zincirli mahkum, adamın zincirlerinden kurtulduktan sonra delirmiş olduğunu düşünürler ve kendileri de onun gibi ‘delirmemek’ için bunu reddederler.. Hatta ‘kurtulmuş’ arkadaşlarına şiddet uygularlar. Sonrasında ‘kurtulmuş’ olan onları orada yalnız bırakır ve bu iki mahkum hayat boyu ‘mağarada’ zincirli bir şekilde ‘esaret’ altında ve ‘aldanış’ içinde yaşamaya devam ederler.. Fatır 5 ‘’Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'ın vaadi haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın!’’
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan