28 Kasım 2023 Salı
23 Kasım 2023 Perşembe
19 Kasım 2023 Pazar
20 Ekim 2023 Cuma
14 Eylül 2023 Perşembe
2 Eylül 2023 Cumartesi
‘’Zen ustaları Tanzan ve Ekido bir zamanlar çamurlu bir yolda birlikte seyahat ederken şiddetli bir yağmur bastırdı. Yolda yürüyemeyen ipek kimonolu ve kuşaklı güzel bir kızla karşılaştılar. Tanzan kızı kollarına alarak çamurlu yolu geçmesine yardım etti. Ekido, o gece bir konaklama tapınağına varana kadar bir daha konuşmadı. Sonra artık kendini tutamadı. Tanzan’a “Biz keşişler kadınlara yaklaşmayız.” dedi, “Özellikle genç ve sevimli olanlara. Bu tehlikelidir. Neden bunu yaptın?” Tanzan şöyle cevap verdi “Ben kızı orada bıraktım. Sen hala taşıyor musun?”. Var olan her şey, her insan, her durum yalnız sen onu zihninde ‘taşırsan’, hayatında var olabilir. Zihninin içinde olmayan şey ‘yok hükmündedir’, hayatında hiçbir şekilde var olamaz. Kızgınlık, acı, üzüntü, kin, nefret, bunları zihninde ‘taşıdığın’ için hala hayatında ‘var oluyorlar’, zira hayatı zihninin içinde yaşıyorsun, dışarıda ‘gerçek bir şey’ yok ki. Biz sadece ‘düşünceden’ ibaretiz. Rumi diyor ki ‘’Ey kardeş! Sen ancak bir düşünceden ibâretsin, ondan başka neyin varsa kemiktir, kıldır.’’. Tüm evren, tüm hayat zihnimizin içinde.. Milyar dolarların olsa da, en güzel imkanlara sahip olsan da, hayatta her şeyi başarmış olsanda ‘zihninin’ içindeki bir huzursuzluk, bütün hayatını mahvediyor, hayatının tadı tuzu kalmıyor. O zaman ne işe yaradı bunca imkan? Demek ki gerçek mutluluk ‘içeride’, mutluluk dışarıda hiç var olmadı ki. Ve mutlululuğun çok basit bir sırrı var, ‘güzel düşünmek’ ve iyi düşünceleri zihinde devamlı olarak tutmak. Çünkü zihnindeki düşünce ne ise yaşamın o düşüncenin ‘rengini alır’. Rumi diyor ki ‘’Gül düşünür, gülistan olursun. Diken düşünür, dikenlik olursun.’.. Yani zihninde sürekli kızgınlık, acı, üzüntü, kin, nefret gibi duyguları barındırıyorsan dıştaki imkanların mükemmel olsa bile ‘dikenlikte’ yaşamak zorunda kalırsın, çünkü hayat ‘zihninde’.. Bu nedenle kadim öğretiler her zaman ‘affet’, kinden uzak dur, kızgınlık duyma, ayıp ört derler, bunları kişiyi üzmüş insanların iyi olması için mi derler? Hayır, kişinin kendisi için derler, çünkü kişi bu duyguları içinde tuttuğu sürece ‘dikenlikte’ yaşayacaktır, isterse milyar dolarları olsun..
.
.
''İyi şeylerden başka bir şey düşünme! Çünkü düşünce, suret
dokumasının ipliğidir. Güzelleşen ve iyi olan düşünceden doğan her suret,
güzeldir. Bir adam belada safa görürse, bela tatlılaşır. Hasta, iyileştiğini
görünce ilaç, kendine hoş gelir. Kötüye yormak ve kuruntu yapmak insanı derdi
yokken bile hasta eder. Onun için olaylara iyi bak. Sen kötü düşünceyi zehirli
tırnak bil. Bu tırnak derinleştikçe can yüzünü tırmalar.'' - Celaleddin-i
Rumi
.
.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
27 Ağustos 2023 Pazar
‘’Bir keşiş manastırdan uzakta tek başına meditasyon yapmaya
karar verir. Kayığa atlar, bir gölün ortasına demir atar ve gözlerini kapatıp
meditasyonuna başlar. Birkaç saat sonra başka bir kayığın kendi kayığına
çarptığını hissederek, içinde oluşan öfkeyle gözlerini açar. Meditasyonunu
yarıda kesmeye cesaret eden kişiye patlamaya hazır bir şekilde gözlerini
açarken çarpan kayığın boş olduğunu görür. Büyük ihtimalle başıboş olduğu için
gölün ortasına sürüklenen bir kayıktır. İşte o anda keşiş benliğinin farkına
vararak aydınlanır. Öfke kendi içindedir, sadece dışarıdan bir etki onu açığa
çıkarır. O andan sonra, ne zaman biri onu öfkelendirse kendisine “diğer insan
sadece boş bir kayıktır.” diye hatırlatır.’’ Tüm dünya ‘boş bir kayıktır’ ve bu
‘boş kayık’ sana ‘her çarptığında’(gezegen hareketleri) içindeki öfke, şiddet, haset,
zalimlik, hırs, kibir, kin, bencillik, merhametsizlik dışarı çıkıyor ve sen
bunu ‘boş kayıktan’(dış dünyadaki insanlar ve olaylar) biliyorsun. Aslında
bunların hepsi senin içinde, senin içinde ‘var olmayan’ bir şey ‘dışarı’ çıkamaz.
Yusuf 53 ‘’Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, Rabbimin
kendisini esirgediği dışında, var gücüyle kötülüğü emredendir.’’ Boş
kayıkta(dış dünyada) hiçbir kötülük ya da düşman yok, ‘gerçek düşman’(nefs)
içinde.. Buna rağmen dış dünyadaki insanları suçluyor ve onların kötülüklerini ayıplıyorsun
ama tüm ‘dış dünya’ sadece ‘senden’ ibaret. Rumi diyor ki ‘’Başkasında bir ayıp
görüyorsan o ayıp sendedir de onda görüyorsun. Zulüm, kin, haset, hırs,
insafsızlık, kibir gibi bütün kötü huylar, sende oldu mu incinmezsin. Fakat
bunları bir başkasında gördün mü incinirsin. Bil ki kendinden ürkmedesin,
kendinden incinmedesin. İnsan, kendindeki çıbandan, yaradan iğrenmez, yaralı elini
yemeğe sokar, parmağını yalar, gönlüne hiç de tiksinti gelmez. Fakat bir
başkasında ufak bir yara görse onun yediği yemekten tiksinir.’’ Ama insan ‘aynaya’
bakmaktadır.. (Dış dünyadaki herkes ve herşey kendi vedik doğum haritasındaki
rolü oynamaktadır). Ta ki ‘boş kayığın’(dış dünyaki her şey) sürücüsünün ‘kendi’
olduğunu anlayana kadar bu ‘illüzyon’ içinde debelenecektir..
©
Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
23 Ağustos 2023 Çarşamba
Konfüçyüs öğrencilerine ders veriyordu, sağ elinde bir vazo vardı. Tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu. Diğer elinde de bir elma vardı. Elmayı vazonun içinde koyduktan sonra, vazoyu yere bıraktı ve şöyle dedi; Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı alabilir. Öğrencilerden biri atıldı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalıştıkça elma elinden kaydı. Bir de elini vazoya sıkıştırdı, bağırmaya başladı: ‘’Elimi çıkaramıyorum!’’ Konfüçyüs; ‘’Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmezsen, elini çıkaramazsın’’ dedi. Öğrenci biraz daha uğraştı, elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda mecburen bıraktı. Elini vazodan çıkardı. Konfüçyüs’e sordu: ‘’Elmayı vazodan çıkarmanın bir yolu var mı?’’ Konfüçyüs, ‘’Nasıl olacağını göstereyim’’ dedi ve vazoyu ters çevirdi. Elma kendiliğinden vazonun içinden yuvarlanıp çıktı. Öğrenciler çözümün bu kadar basit olması nedeniyle gülmeye başladı. Konfüçyüs, öğrencilerine elmayı göstererek dedi ki: ‘’Göründüğü gibi basit değil, bazen bırakabilmek daha zordur. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Hayatın akışında ulaşmak istediklerinize onları yakalamaya çalışarak değil, onların size gelmelerine izin vererek ulaşabilirsiniz. Bazen en doğrusu olayları kendi akışına bırakıp müdahale etmemektir.’’ İstediklerine ulaşman için en büyük engel ‘kendi arzundur’. Arzun istediğin şeyle her daim arana girer. Bu kuantum çift yarık deneyinde başlarında bir gözlemci olduğunda olması gibi hareket etmeyen quarkların halidir, ‘gözlemleme’ arzun bile doğanın olduğu gibi çalışmamasına, isteklerini elde etmene engel olur. Bilge Epiktetos diyor ki ‘’Dar ağızlı bir kaptan incir ve fıstık almaya çalışan çocukların başına şöyle bir şey gelir. Eğer ellerini doldururlarsa, kaptan çıkaramazlar ve ağlamaya başlarlar. Elindeki birkaç şeyi bırakırsan, bir şeyleri çıkarmayı başarırsın. Arzular için de aynısı geçerlidir.’’ O şeyi elde etmeye olan arzun, o şeyin gerçekleşmemesinin ana nedenidir. Herşeyi akışına bırak ve arzudan arın işte o zaman istediğini kolayca elde edersin.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
20 Temmuz 2023 Perşembe
Platon’un ‘mağara alegorisi’ üzerinde ‘tefekkür etmek’ gerek.. Hikaye şöyle; Daha önce dış dünyayı hiç görmemiş ve bu konuda tasavvuru olmayan 3 mahkum mağaranın içinde ‘duvara karşı’ zincirlenmiş şekilde duruyorlar. Görebildikleri tek şey arkadan vuran Güneş ışığı nedeniyle mağara duvarına yansıyan ‘kendi gölgeleridir’ ve duyabildikleri ise dış dünyadaki seslerin ‘yankılarıdır’. Arada sırada dış dünyada Güneş ışığının önünden geçen canlıların gölgeleri (insan, deve, at, kuş vb.) mağara duvarına yansımaktadır ve bu 3 ‘mahkum’ dış dünyayı bu ‘gölgelerden’ ibaret sanmaktadırlar, varlıkların sadece bu formda olduğunu düşünürler. Derken bir gün aralarındaki bir mahkum zincirlerinden kurtulmayı başarır ve hızla mağara dışına çıkar. Mahkum, mağara dışına çıktığında güçlü Güneş ışığından dolayı gözleri kamaşır ama zamanla ‘gerçek’ dünyayı görmeye başlar! ‘Gerçek dünyaya’ bakar ki buradaki canlıların mağara duvarına yansıyan siluetlerle hiçbir alakaları yok, ne sesleri ne de görüntüleri mağarada yaşarken duyduklarına ve gördüklerine benzemiyor. Sonra bir ırmağa rastlar ve orada suya düşen ‘kendi yansımasını’ görür ve görür ki mağara duvarına yansıyan gölgesiyle ‘kendi gerçek görüntüsü’ birbirinden tamamen farklı, işte o zaman ‘büyük bir aydınlanma’ yaşar.. Şimdiye kadar bildiklerinin, gördüklerinin, duyduklarının tamamen bir ‘aldatmaca’ olduğunu kavrar.. ‘Gerçeğin’ mağarada ‘olmadığını anlar’, mağara ‘illüzyon’ göstermektedir(Müddesir 29). Heyecanla ‘bu gerçeği’ arkadaşlarına anlatmak ister. Zincirlerinden kurtulmuş adam diğer iki zincirli mahkumun yanına mağaraya gider ve ‘’Koparın zincirlerinizi dışarıda ‘gerçek’ bir dünya var!’’ der ama bu iki zincirli mahkum, adamın zincirlerinden kurtulduktan sonra delirmiş olduğunu düşünürler ve kendileri de onun gibi ‘delirmemek’ için bunu reddederler.. Hatta ‘kurtulmuş’ arkadaşlarına şiddet uygularlar. Sonrasında ‘kurtulmuş’ olan onları orada yalnız bırakır ve bu iki mahkum hayat boyu ‘mağarada’ zincirli bir şekilde ‘esaret’ altında ve ‘aldanış’ içinde yaşamaya devam ederler.. Fatır 5 ‘’Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'ın vaadi haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın!’’
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
3 Temmuz 2023 Pazartesi
23 Haziran 2023 Cuma
13 Haziran 2023 Salı
6 Haziran 2023 Salı
19 Mayıs 2023 Cuma
14 Nisan 2023 Cuma
31 Mart 2023 Cuma
Şimdi çok önemli bir ilahi emrin vedik doğum haritamıza yansımasına bakalım. Bir vedik doğum haritasında toplamda 12 ev bulunur. Bunlardan 9. ev Yüce Allah’ın ihsanının vedik doğum haritamıza giriş noktasıdır. 9. ev başka neyi temsil eder? İnancımız, şansımız, zenginliğimiz, ahlakımız, adalet duygumuz 9. Evin kontrolündedir. Ek olarak burası ‘vermenin’(zekat, sadaka) evidir. En başta ne dedim 9. ev, Yüce Allah’ın ihsanının kişinin vedik doğum haritasına ‘giriş’ noktasıdır, yani burası ‘korunma’ evidir. 9. Ev(Yüce Allah’ın ihsanı) bizi neden ‘koruyor’? Sekar’ın ateşinden(Hud 113), karma borçlarımızdan(Şura 30) bütün musibetlerden(Enfal 25).. Şimdi birleştirelim 9. Ev ‘vermenin’(zekat, sadaka) ve ‘korunmanın’(9.ev) evi, yani ne oldu? Bir insanın dünya üzerinde ‘vermeden’(9.ev) ‘korunması’(9.ev) kesinlikle mümkün değildir. Kazandıklarınızdan(zenginlik 9. Ev), vermediğiniz(9. Ev) sürece koruma kalkanınız(9.ev) devre dışı kalacaktır ve Enfal 25 ‘‘Sadece zalim kişilere isabet etmeyen fitneden(imtihandan) sakının’’ ayeti devreye girecektir. Yüce Allah bu nedenle Kur’an’ın 40 dan fazla ayetinde ‘verin’ diyor, çünkü koruma kalkanımız (9.ev) ancak bu şekilde aktive oluyor.. Şimdi gelelim asıl noktaya, bir kişi düzenli olarak zekat ya da sadaka vermiyorsa yani zorda olanlara düzenli olarak yardım yapmıyorsa 9. evi(verme) zarar görmüştür, bu sefer ne olacaktır? Kişinin vermediği(9.ev) yardımlar ilahi sistem tarafından kişiden ‘zorla’ tahsil edilecektir, ilahi sistemin bu ‘zorla alışı’ kişinin hayatında büyük finansal kayıplar(zarar görmüş 9.ev), devasa masraflar(zarar görmüş 9.ev), yanlış finansal kararlar(zarar görmüş 9.ev) ile ortaya çıkacaktır. Ar’af 156 ‘’Rahmetime gelince, o her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu; sakınıp korunanlara, zekâtı verenlere, ayetlerimize iman edenlere yazacağım.".. Yani verin, verdikçe arınırsınız(9.ev), verdikçe temizlenir(9.ev) ve korunursunuz(9.ev) hem bu dünyada(sekarda) hem de ahirette.. Tegabun 16 ‘’Kim nefsinin cimriliğinden kurtulursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir’’.. Bakara 195 ''Allah yolunda infak edin, kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.'''
24 Mart 2023 Cuma
Bir vedik doğum haritasında 4.-8.-12. evler kişinin tekamül
yolculuğunu gösterir.. 4. ev kişinin ‘kalbidir’, 8. ev kişinin ‘karma
borçlarıdır’, 12. ev ise kişinin hayat sonu ve tekamüldür. Yolculuk her zaman ‘kalp’(4.ev)
ile başlar.. Tekamül yolculuğunun en büyük kuralı ise ‘temizliktir’, kişi ancak
temiz bir kalbe(4.ev) sahip olursa, bir sonraki aşamaya yani karma
borçlarını(8.ev) temizlemeye geçebilir.. Çok enteresan olarak 4. Ev aynı
zamanda kişinin ‘hayat mutluluğudur’, kişinin kalbi(4.ev) ‘kirli’(zarar görmüş
4. Ev) ise kişinin ‘hayat mutluluğu’(4.ev) yok olacaktır. Kalp(4.ev) insanda
Yüce Allah’ın girdiği yerdir, Enfal 24 ‘’Bilin ki ALLAH kişi ile kalbi arasına
girer ve O'nun huzuruna toplanacaksınız.’’ Yüce Allah nereye girmez? ‘Kirli’
olan yere(içinde negatif duygular olan kalp).. Yüce Allah’ın en büyük
isimlerinden biri ‘Kuddüs’tür, bu isim ‘bütün kirliliklerden münezzeh olan’,
tertemiz, pak olan demektir.. Bir kalpte(4.ev) ‘kir’ (negatif duygular) varsa ‘Kuddüs’
oraya girmez.. Bu nedenle tasavvufta, hırs, kin, kıskançlık, nefret, kibir,
intikam, öfke, şehvet ya da herhangi bir negatif duygunun ‘kalbi kirlettiği’
söylenir. Kalbinde(4.ev) ‘kir’(negatif duygunun her türü) barındıran ‘tekamül’(4.-8.-12.
Evler) yolunda başarılı olamaz aynı zamanda hayat mutluluğu(4.ev) yok olur..
Her şartta kalbimizdeki negatif duygulardan arınmak ve ‘temizlenmek’ gerekiyor,
çünkü kalpte barınan ‘kirler’(negatif duygular) hem tekamül yolumuzun
yıkılmasına(4.-8.-12. Evler) hem de mutluluğumuzun(4.ev) yok olmasına neden
olur. Sürekli ‘arınmak’(tövbe) gerekiyor, çünkü Tevbe 108 ‘’Allah arınanları
sever’’. Ve fıtratı gereği insan negatif duygularla birlikte yaratılmıştır,
çünkü ilahi sistem bunları ‘aşmamızı’ istemektedir, bu bir sınavdır. İnsan
zalimdir(İbrahim 34), nankördür(Hac 66), kıskançtır(Felak 5), öfkelidir(Al-i
imran 134), arzusunu ilah edinir(Furkan 43), cimridir(İsra 100), açgözlüdür (Al-i
İmran 14). İnsan fıtratını aşıp bu ‘kirlerden’ kalbini (4.ev) arındırabilirse
tekamül kapısı açılır, Kuddüs’e ulaşır.. Şuara 88-89 ‘’Öyle bir gündür ki o, ne
mal fayda verir ne çocuklar. Yalnız temiz bir kalple Allah'a varan
kurtulur."
.
.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
15 Mart 2023 Çarşamba
Kötülük olarak ne yaptında karşılığını görmedin? Kötülük
yaptığını görüp ilahi sistem tarafından kötülüğü cezalandırılmamış tek bir
insan gördün mü? ‘‘Tabi ki gördüm! Birçok insan kötülüklerine karşılık
cezalandırılmıyorlar!’ diyeceksin ki bu senin içinde bulunduğun büyük bir
‘aldanış’, çünkü ‘ceza’ nedir bilmiyorsun ki.. Yüce Allah, Şura 30’da ‘’Size
gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir. Allah birçoklarını
da affediyor’’ demiyor mu? Yüce Allah’ın sözü kesindir, yani yaptığımız kötü şeyler,
bize musibet olarak ‘kesinlikle’ gelir çatar. Ama bu ceza halinin çeşitli
şekilleri var, insanlar bu yüzden kötü insanların cezalandırılmadıklarını
düşünüyorlar. İşlediğiniz her bir günah etherik bedeninize günahın büyüklüğü
oranında işlenir ve ‘borcu’ kişiden tahsil edilmeye başlar. Günahın karşılığı
kişide korku, endişe, depresyon, hastalık ya da fiziksel ceza olarak
belirecektir. Kişinin günahları ne kadar büyükse hayatı o kadar korku, endişe,
evham içinde geçmeye başlar, her anı zehir olur, dışardan onu gören ve ilahi
sistemi bilmeyen kimseler ‘‘Bu kadar kötülük yaptı bak hiçbir şey olmuyor’’
derler cahilce, halbuki kişi içinde küçük bir ‘cehennem’ hali yaşamaktadır,
onca malı mülkü olsa bile kişi için bunların önemi yoktur. Çünkü Yasin 8-9
‘’Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik. Bukağılar çenelere dayanmıştır da
bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır. Biz önlerinde bir sed, arkalarında
bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.’’ Kelepçeler
‘etherik’ bedene geçmiştir, günahın bedeli ödenmedende çıkmayacaklardır.
Kişinin ne mal, mülk, safa içinde yaşaması önemlidir artık ne de dışardan ‘iyi
halli’ görünmesi.. Sekar’ın ‘ateşine’ her an maruz kalmaktadır, bu nedenle Yüce
Allah bize şöyle diyor Hud 113 ‘’Zalim kişilere meyletmeyin, yoksa size ateş
dokunur.’’ Çünkü günah içinde kalmış kişi her an ‘yanmaktadır’.. Tövbe/af
dışında kalan her günah ‘tahsil edilir’. Kalem 15-16 ‘’Ayetlerimiz ona
okunduğunda şöyle der: "Daha öncekilerin masallarıdır bu!’’, yakında biz
onun hortumu üzerine damga basacağız.".. Hortum=Astral Bağ..
Şimdi Rumi'nin bu konuda neler söylediğine bakalım;
Sana gelip çatan şu can sıkıntılarının, şu karanlıkların, şu
hoşa gitmeyen şeylerin, birisini incitmen, kırman, bir suç işlemen
yüzünden meydana geldiğini bilesin diye karşılığı gelip-çatar. Ne ettin, ne
yaptın, etraflıca hatırında değildir amma karşılığından çok kötü bir iş
yaptığını anla; onun kötü olduğunu ya bilgisizliğinden, ya gafletinden, yahut
da suçları kolayca sana yaptıran bir eş-dost yüzünden suç saymıyorsun,
bilmiyorsun onu; fakat karşılığına bak da ne kadar ileri gittiğini, ne kadar
sıkıldığını anla. Kesin olarak can sıkıntısı, suç karşılığıdır; gönül
ferahlığı ise ibâdet ve itaat karşılığı.
Celaleddin-i Rumi
Ulu Tanrı, iyiliğin-kötülüğün karşılığını kıyamette vermeyi
vâdetmiştir amma peşin olarak da onun örneği, dünya yurdunda soluktan-soluğa,
bakıştan-bakışa belirip durmadadır. Bir insanın gönlüne bir neş'e, bir sevinç
gelse bu neş'e, bu sevinç, birisini neşelendirmesine, sevindirmesine karşılıktır.
Sıkılır, gamlanırsa da birisini sıkmıştır, birisini gamlandır mıştır. Bunlar,
öbür dünyanın armağanlarıdır; ceza gününü gösterir; şu azıcık şeyler o çok şeyi
anlatır; hani buğday dolu bir ambardan bir avuç buğday gösterirler ya, tıpkı
onun gibi.
Celaleddin-i Rumi
Hırsız, insanların mallarını çaldı mı bir iç sıkıntısı,
bir darlık gönlünü tırmalamaya başlar. O, ‘’bu sıkıntı, bu darlık nedir ki?’’
der. Şerrinden ağlayan mazlum yok mu? İşte onun sıkıntısı, onun darlığı.
Bu darlığa, bu sıkıntıya pek aldırış etmezse bu inadının rüzgarı ateşini üfler.
Hulâsa gönül sıkıntısı, memurların sıkıştırması hâline gelir, o mânalar,
duyulur, görülür bir hâle gelip meydana çıkar. Dertler, zindan ve çarmıh olur.
Dert; köktür, kök; dal budak verir. Kök gizliydi, meydana çıktı. Sen de
darlığını, ferahlığını bir kök bil. Kötü kökse hemencecik, çabucak onu sök ki
çimenlikte çirkin bir diken çıkmasın. İç sıkıntısı görünce ona bir çare bul.
Çünkü dallar, hep kökten meydana gelir. Genişlik gördün mü de onu sula, yetişip
meyve verince dostlara dağıt.
Celaleddin-i Rumi
.
.
© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan
14 Mart 2023 Salı
Beyaz ve siyah.. ‘Denge’ hayatın özüdür.. Uzakdoğu felsefesine yin-yang şeklinde geçmiş.. İslam’ın bize verdiği temel kuraldır bu ‘dengeli olmak’ tanımı. Kur’an’ın başında bulunan ve tüm Kur’an’ın özeti olan Fatiha suresindeki en büyük emirlerden biridir. Fatiha 6 ‘’Bizi sırat-ı müstakime eriştir’’. Sırat-ı müstakim, ‘dosdoğru yol’, ‘dengeli yol, ‘orta yol’ anlamlarına gelir.. Siyah ve beyazı(Yin-Yang) eşitlemek ve ‘ortasından’ yürümek.. Yani ne dünyayı bırakmak ne de ahireti bırakmak, ikisi arasında ‘orta bir yol’(Fatiha 6) tutmak.. Kur’an’ın her yerinde sırat-ı müstakim, ‘dengeli yol’ vurgusu yapılır, yani hayatta ve yaptığımız tüm işlerde ne aşırı gidilmeli ne de tamamen el çekilmeli, böylece ‘denge’(sırat-ı müstakim) sağlanır, ne siyahın beyaza üstünlüğü olur ve ne de beyazın siyaha(ki ikiside bir yerde birleşir çünkü ikiside ‘aynıdır’).. Örneklere bakalım İsra 26 ‘’Akrabaya hakkını ver! Yoksula ve evsize de. Fakat saçıp savurma!’’ yani ‘ver’ ama aşırıya kaçma = Sırat-ı Müstakim = Dengeli Yol. İsra 110 ‘'Namazında/duanda sesini yükseltme, kısma da. İkisi ortası bir yol tut.’’ = Sırat-ı Müstakim. Furkan 67 ‘’Onlar, harcamalarında ne isrâf eder ne de kısarlar; bu ikisi arasında orta bir yol tutarlar.’’ Lokman 19 ‘’Yürüyüşünde dengeli ol, sesini de alçalt.'’ Savaşta dahi ‘sırat-ı müstakim’, Bakara 190 “Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın, fakat aşırılığa sapmayın; Allah aşırılığa sapanları sevmez.".. ‘Orta yol’ siyah ve beyaztan oluşan bu dualite dünyasında, ‘birliğe’ yani ‘vahdete’ erişmek ve ‘aynı’ olan siyah ve beyazı birleştirip ‘renksizlik alemine’ erişmek içindir. Orada sadece ‘Allah’ın boyası’ vardır, Bakara 138 ‘’Allah'ın boyası... Allah’dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz O'na kulluk edenleriz.’’ Siyah ve beyaz birleşmeli ve asıl ‘boyaya’(Bakara 138) ulaşılmalı. İşte ancak Allah’ın boyasına ulaştığında ‘orta yolu’ aşıp, şu ayetteki 3. kategoriye geçebilirsin, Fatır 32 ‘’Sonra, kullarımız arasından seçtiklerimizi Kitap'a mirasçı kıldık. İçlerinden nefsine zulmedenler var(1), orta yolda gidenler var(2), Allah'ın izniyle hayırlarda yarışanlar var(3). İşte bu, büyük lütfun ta kendisidir.’’
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
13 Mart 2023 Pazartesi
Milattan sonra 529 yılında Çin’de yaşamış Zen rahibi Sengcan
anlatıyor; ‘’Kutlu yol sadece ‘ayrım yapıp’ seçenler için zordur, bir şeye
karşı sevgi besleme ya da hiçbir şeyden nefret etme, böylece herşey yolunda
gider. Zerre kadar ayrım yaparsan bir olan dünya ve cennet, birbirinden
ayrılır. Eğer ‘gerçeği’ istiyorsan hiçbir şeye arzu duyma ya da hiçbir şeyi
itme. ‘İstemek’ ya da ‘itmek’ zihnin en kötü sorunudur, ‘yolu’ anlayamayan
zihnin gevezelikleridir bunlar. Kusursuz Yol, tıpkı sonsuz bir boşluk gibidir, sonsuz
boşluk her şeyi içerir ve hiçbir şeyden yoksun değildir. Ayrım yapıp, seçtiğin,
sevip ya da nefret ettiğin için bu yolun devasalığını göremiyorsun. Ne dünyaya
kapıl, ne de kendi içindeki ‘boşluğa’.. ‘Her şeyin birliği’ içinde huzurlu hisset.
Ve böylece dualite yok olacaktır. Her şey ‘Bir’in içinde kaybolsun istiyorsun
ama her an başka bir aktiviteyle meşgulsün. Dualiteyle oyalandığın sürece hiçbir
zaman ‘birliği’ bilemeyeceksin. Kalbine güvenmezsen ‘savunma’ ya da ‘inkar’
yoluna gidersin, halbuki bu dünyada ne ‘sen’ varsın ne de ‘senden başkası’. ‘Yol’
ile uyum içinde olmak için, tüm benliğini bırak. ‘Dualitenin’ dünyasını inkâr
etmek, onu savunmaktır; ‘birliği’ savunmak ise onu inkar etmektir, ‘yol’
hakkında ne kadar çok konuşur ve düşünürsen, o kadar çok yolunu kaybedersin. Özüne
dönmek ‘manayı’ bulmaktır, suretlerin peşinden koşmak ise özden uzaklaşmaktır. Aydınlandığın
vakit işte o an doğru ve yanlışın ötesine geçtiğin andır. Zihin, kendi hayal ettiği
dünyaya sıkı sıkı tutunur ama bu dünyaya gerçek demesi sadece cehaletindendir.
Gerçeği aramana gerek yok, o seni ‘bulacaktır’, sadece bu dünya hakkında kafanda
oluşan düşünceleri besleme yeter. ‘Mutlak’ olanla uyumlu bir zihine sahip
olduğunda bencilliğin yok olur. Tüm zincirlerden özgürleşirsin artık en ufak
bir korkun olmadan evrene tamamen güvenebilirsin. Bu aşamadan sonra varolan her
şey mükemmel ve kusursuzdur. Herşey olması gerektiği gibidir, ne gözleyen ne de
gözlenen vardır. Bütün bu mükemmelliğin özünü anlatmak istersen en iyi tarif
şudur; ‘Çift değil!’. ‘Çift-olmayan’ bu evrende hiçbir şey birbirinden ayrı
değildir. Herşey ‘Birdir’.’’
.
.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan