28 Kasım 2023 Salı

Belki
Eski bir 'zen' hikayesi vardır; ''Bir zamanlar, vaktinin çoğunu tarlasıyla ilgilenerek geçiren yaşlı bir çiftçi varmış. Bir gün, bu çiftçinin atı kaçmış. Duruma üzülen komşuları, çiftçiye. “Ne kötü şans, bu çok kötü oldu” demişler. “Belki” diye cevap vermiş yaşlı çiftçi. Ertesi sabah çiftçinin atı, peşine taktığı üç vahşi at ile geri dönmüş. Bu duruma hayret eden komşular “Harika bir şey! Birden fazla atın oldu!” demişler. “Belki” diye yanıtlamış yaşlı çiftçi. Bir sonraki gün, çiftçinin oğlu yabani atlardan birine binmeye çalışırken düşmüş ve ayağını kırmış. Komşular, bu talihsizliğe ne kadar üzüldüklerini dile getirmek için yaşlı adamın evine gelmişler ''İşte bu çok kötü oldu'' demişler. “Belki” demiş çiftçi. Ertesi hafta ülkede savaş çıkmış, köyün erkeklerini orduya almak üzere askerler gelmiş. Çiftçinin oğlunu ise ayağı kırık olduğu gerekçesiyle almamışlar askere. Komşular her şey senin leyhine döndü 'Çok şanslısın' demişler, “Belki” demiş yaşlı çiftçi.'' Buradan alınacak ders hiçbir olayın ya da durumun kesin olarak ‘iyi’ ya da ‘kötü’ olduğuna karar verme. Çünkü iyi olaylarla da kötü olaylarla da 'imtihan' ediliyoruz. Yüce Allah diyor ki; Enbiya 35 ''Her nefis, ölümü tadacaktır. Biz bir imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile de sınıyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.'' Hem 'hayır' ile hem de 'şer' ile sınandığımıza göre olayların asıl gideceği yönü bilmemiz, bizim kısıtlı, insani 'görüşümüz' ile mümkün değildir. Ve insani, yani kısıtlı olan aklımız ile her konuyu çok kolay yargılayıp o olayı hayır ya da şer olarak görebiliyoruz ama buna karşın Yüce Allah şöyle diyor; Bakara 216 ‘’Hoşlanmazsınız, size ağır gelir ama düşmanlarla savaşmak, size farz edilmiştir. Bazı şeyler vardır ki hoşlanmazsınız, fakat hayırlıdır size. Bazı şeyler de vardır, hoşlanırsınız, şerdir size. Allah bilir, siz bilemezsiniz.’’.. Yani ‘iyi’ bir olay mı yaşadın buna karşın senin cevabın ‘Belki’ olmalıdır sonucunun nereye gideceğini bilemezsin.. Ya da kötü bir olay mı yaşadın, şer mi olduğunu düşünüyorsun, senin cevabın bunun karşılığında ‘Belki’ olmalıdır, şer gördüğün olay bir ‘şansa’ bir ‘kutsanmaya’ dönüşebilir.. ©Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

23 Kasım 2023 Perşembe

Kalbi Mühürlü Olanlar
Onlara ‘gerçeği’ söyleyince ‘boş bakışlarla’ karşılaşır insan.. ‘Onlar’ herhangi bir konuda gerçeği görmelerine, duymalarına rağmen ölesiye tartışmak isterler.. Peki kim bunlar? Furkan 43-44 ‘’Kendi istek ve tutkularını ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen, onların çoğunun işittiklerini ya da akıllarını kullandıklarını mı zannediyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır yol bakımından daha şaşkındırlar.’’ O zaman ‘kesinlikle’ onlarla ‘tartışma’, çünkü hiçbir şey işittirmeyi başaramazsın(A’raf 179) ve kendine zarar verirsin!.. Rumi bir hikaye anlatıyor; ‘’Meryem oğlu İsa, hızlıca bir dağa kaçıyordu. Birisi, ardından koşup dedi ki: “Hayrola… peşinde kimse yok, neden kaçıyorsun?” İsa, cevap bile vermedi. Adam, bir müddet İsa’nın peşinden koştu, bağırdı: “Allah rızası için dur. Neden kaçıyorsun. Ardında ne aslan var, ne düşman..’’ İsa dedi ki: “Bir ahmaktan kaçıyorum. Yürü, benim yolumu kesme!”. Adam dedi ki: “Körün gözlerini, sağırın kulağına açan Mesih sen değil misin? İsa “Evet, benim” dedi. Adam “O afsunu ölüye okuyunca ölüyü dirilten padişah sen değil misin!” dedi.. İsa ‘Evet’ dedi. Adam “Peki, öyleyse ey tertemiz ruh, dilediğini yaparken kimden korkuyorsun? İsa dedi ki: “Canı ezelden halk eden Tanrı’nın tertemiz zatına ant olsun.. O afsunu, o İsm-i Âzam’ı köre okudum, gözleri açıldı; sağıra okudum, kulakları duydu. Ölüye okudum dirildi. Varlığı bulunmayan şeye okudum, meydana geldi, bir şey oldu! Fakat ahmağın gönlüne yüz binlerce kere okudum, fayda vermedi. Mermer bir kaya kesildi, ona tesir bile etmedi. Âdeta kuma döndü, ondan bir şey bitmesine imkân yok!”. Adam, “Tanrı adının köre, sağıra ölüye tesir edip de ahmağa tesir ermemesinin hikmeti ne? Onlar da illet, bu da illet... neden onlara tesir ediyor da buna tesir etmiyor?” dedi. İsa dedi ki. “Ahmaklık, Tanrı’nın vurmuş olduğu kahırdır. Hastalık, körlük, kahır değildir, bir iptilâdır… fakat ahmaklık, öyle bir illettir ki ahmağa da zarar verir, onunla konuşana da! Ahmağa vurulan dağ, Tanrı mührüdür. Ona bir çare bulmanın imkânı yok!”.. İsa nasıl kaçtıysa sen de ahmaktan kaç! Ahmakla sohbet, nice kanlar döktü!..’’ . . ©Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

19 Kasım 2023 Pazar

Akaş Elementi
Modern çağda bilinenin aksine toplamda 4 değil 5 element vardır. Ateş, su, hava, toprak ve akaş.. İlk 4 elementin herkes farkında, gözle görülebilen deneyimlenebilen elementlerdir bunlar. 5. Element olan Akaş ise gözle görünmez(belirli bir ruhani mertebeden sonra görünür), bu Yüce Allah’ın evrenin her yerine, evrenin her bir atomuna sızan enerjisidir. 5. Element olan akaş’ın temel özelliği ‘bir arada’ tutmak, ‘birleştirmektir’. 5. Element olan Akaş, Yüce Allah’ın evreni ‘bir arada’ tutan enerjisidir. Eğer Akaş elementi olmasaydı vücudumuzdaki organlar bir arada tutulamaz, dağılırdı. Somut olarak gördüğünüz, herşeyin ‘bir arada’ durmasını, atomlarının ayrışmamasını sağlayan elementtir akaş. Demek ki ‘akaş’ her şeyi ‘birleştirebiliyorsa’ insanların üzerinde de etkisi olması değil mi? Vedik elementlere bakalım. Ateş elementi gezegenleri Güneş, Mars, Ketu’dur. Hava elementi Satürn, Rahu, su elementi Ay, Venüs, toprak elementi Merkür’dür. Akaş elementine ise sadece tek gezegen mensuptur, o da Jüpiter.. Yani Jüpiter insanları ‘bir arada’ tutabilen enerjiye sahip gezegendir. Jüpiter iki burcu yönetir; Yay ve Balık. Demek ki Yay ve Balık burcunun simgelediği her şey insanları bir araya getirebiliyor birleştiriyor. Yay neyi temsil eder? Din, inanç, ahlak ve kanunlar. İnsanların çoğu bu konular konusunda ‘görüş birliğine’ sahiptir. Balık ise son burç olduğu için ölümü simgeler. İnsanlar cenazede(balık-akaş) bir araya gelir. Ya da insanlar bir camide, kilisede bir araya gelir(yay-akaş). Evet din, inanç, kanunlar ve ölüm yani akaş elementinin temsilcisi Jüpiter’in yönettiği her şey konusunda insanlar ‘birleşir’, ‘bir araya’ gelirler. Bunlar insanların ‘birlik’ olmasını sağlar. Ve bir olmak(Jüpiter-akaş) Yüce Allah’ın yolunun temsilcisidir, bu nedenle inanç(akaş), Jüpiter’dir. Ve Yüce Allah birliği bozanlara ‘akılsız’ diyor; Haşr 14 ‘’Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.’’. Birlik(akaş) bozulursa insanlar kalan 4 somut elemente mahkum olur ve Yüce Allah’ın enerjisinden ve Allah yolundan uzaklaşırlar.. ‘Birlik’(akaş) rahmet demektir. . . ©Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

20 Ekim 2023 Cuma

İhtilaflarına Sebep Olan Kendi Zayıflıkların
Bilge Seneca şöyle diyor ‘’İnsanın yaptığı bütün zalimliklerin kaynağı kendi zayıflıklarıdır’’. Şimdi bu konuyu size vedik astroloji perspektifinden açıklayayım. Bir kişinin vedik doğum haritasında toplamda 12 ev bulunur ve bunlardan 6.ev ‘düşmanlar’ evidir. 6. ev kişinin düşmanlarıyla yaşadığı, tartışmalar, ihtilaflarlar ve savaşlarıdır. Kişi 6. evde düşmanlarını cezalandırmaktadır ve ihtilaf yaşamaktadır. Ama 6. ev başka bir konuyu daha yönetmektedir o da şudur; kişinin günahları ve karakterindeki zayıflıkları. Yani kişinin yaşadığı kavgalar, ihtilaflar, savaşlar, kişinin günahları ve karakterindeki zayıflıklarla doğrudan ilişkilidir. Yani kişide günah ve zayıflık varsa bu 6. evini aktive edecek ve otomatikman 6. evin diğer simgeleri olan tartışmalar, savaşlar, ihtilaflar bunun arkasından gelecektir. İnsan kavga ettiği her bir konunun kendi içindeki bir ‘zayıflıktan’ geldiğinin farkına varmalıdır. Örneğin ‘’Bu kişi beni kavga etmeye çok zorladı ben de kavga ettim!’’, buradaki sorun kişinin kendisinde olan ‘sabır’ eksikliğidir, kişi de olan sabırsızlık(6.ev zayıflıklar), kavgaya(6.ev) yol açtı. ‘‘Bu yaptığı bana yanlış geldi, yanlışında diretince kavga ettim!’’, kişinin kendindeki ‘tolere edememe’(6.ev) ve ‘hoşgörü eksikliği’(6. ev karakter zayıflığı) kavgaya(6.ev) yol açtı. ‘’En sevdiğim gömleğimi yırtmış, ben de bu nedenle kavga ettim’’, her şeyin Yüce Allah’tan geldiğini bilmeme(6. ev karakter zayıflığı) ve hoşgörü eksikliği(6.ev karakter zayıflığı) kavgaya(6.ev) yol açtı. İnsanların ihtilafa(6.ev) girme sebepleri her zaman kendi zayıflıklarıdır(6.ev). Peki 6.evi(günahlar-ihtilaflar) ne tamir eder? Sevgi, hoşgörü.. Yüce Allah çareyi vermiş; Fussilet 34 ‘’Güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir.’’. Kişiye göre sorunu çıkartan karşı taraf ama Yüce Allah çarenin ‘kişinin kendisinde’ olduğunu söylüyor ve ‘güzel bir tavırla’ bu durumu savarsa her şeyin düzeleceğini söylüyor. Peki çare ‘kişinin kendi tavrıysa’, gerçekten ihtilafı çıkartan kim? Evet kişinin kendisi.. Tefekkür edin.. ©Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

14 Eylül 2023 Perşembe

Her Şeye Güzel Bak
İki adam bir Zen ustasını ziyaret eder. İlki der ki “Bu şehre taşınmayı düşünüyorum. Nasıl bir yer?” Zen ustası sorar: “Eski şehrin nasıldı?” Adam cevap verir: “Korkunçtu. Herkes nefret doluydu, nefret ettim.” Bunun üzerine Zen ustası şöyle der: “Bu şehir de hemen hemen aynı bence buraya taşınmamalısın.” Birinci adam gider ve bu sefer İkinci adam sorar “Bu şehre yerleşmeyi düşünüyorum. Nasıl bir yer?”. Zen ustası sorar: “Eski şehrin nasıldı?”, İkinci adam; “Harikaydı. Herkes arkadaş canlısıydı ve ben mutluydum. Ama bir değişiklik istiyorum.” Zen ustası şöyle der: “Bu şehir de hemen hemen aynı. Bence burayı seveceksin.”.. Nasıl ‘bakarsan’ öyle ‘görürsün’.. Kural her zaman budur! İnsanlardaki, olaylardaki kusurları, ayıpları görmek için ‘bakıyorsan’ kesinlikle görürsün, ama bundan şikayet etmen yersiz.. Çünkü bu senin tercih ettiğin ‘bakış açısı’. Eğer ‘güzel baksaydın’ güzel görürdün! Rumi diyor ki ‘’Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusur örtmeyi marifet edin kendine. İşte o zaman kusursuz olursun.’’.. Eğer bir kişinin ‘kusurlarını’ görmeyi tercih ediyorsan o kişi senin için çekilmez biri olur, ama güzel taraflarını görmeyi tercih edersen o kişi senin için harika biri olur! Ama kişi yine aynı kişi nasıl böyle iki sonuç olabilir? Durum şu; sonucu gösteren şey sadece senin ‘bakış açın’(senin kalbin).. O zaman bu sonuç bizi nereye götürür? Dış dünyada ‘iyi’ ya da ‘kötü’ diye bir şey yok, sadece senin onlar hakkında olan ‘bakış açın’ var. O zaman kişilere, olaylara ‘çirkin bakarsan’ çirkinleşirsin, ‘güzel bakarsan’ güzelleşirsin, ‘görmeyi tercih ettiğin’ ruh haline bürünürsün. Rumi diyor ki ‘’Ne kusursuz insan ara; ne de insanda kusur. Birincisini zaten bulamazsın. İkincisinde ise bulduğun her kusur, öğrendiğin her ayıp sahibini değil seni çirkinleştirir. Her ikisi de seni mutsuz eder.’’.. ‘Kusur görmeyi’ tercih ederek kendini ‘mutsuz’ eden sensin. Aslında iyi de görsen kötü de şunu anlaman lazım; ‘Nereye bakarsan bak, ‘kendini’ görüyorsun, iyi ya da kötü olarak gördüğün kendi zihnindeki düşüncelerden ibaret.. O zaman çok fazla ‘kusur’ görüyorsan kalbini ‘arındırma’ vakti gelmiş demektir..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

2 Eylül 2023 Cumartesi

Gülistan


‘’Zen ustaları Tanzan ve Ekido bir zamanlar çamurlu bir yolda birlikte seyahat ederken şiddetli bir yağmur bastırdı. Yolda yürüyemeyen ipek kimonolu ve kuşaklı güzel bir kızla karşılaştılar. Tanzan kızı kollarına alarak çamurlu yolu geçmesine yardım etti. Ekido, o gece bir konaklama tapınağına varana kadar bir daha konuşmadı. Sonra artık kendini tutamadı. Tanzan’a “Biz keşişler kadınlara yaklaşmayız.” dedi, “Özellikle genç ve sevimli olanlara. Bu tehlikelidir. Neden bunu yaptın?” Tanzan şöyle cevap verdi “Ben kızı orada bıraktım. Sen hala taşıyor musun?”. Var olan her şey, her insan, her durum yalnız sen onu zihninde ‘taşırsan’, hayatında var olabilir. Zihninin içinde olmayan şey ‘yok hükmündedir’, hayatında hiçbir şekilde var olamaz. Kızgınlık, acı, üzüntü, kin, nefret, bunları zihninde ‘taşıdığın’ için hala hayatında ‘var oluyorlar’, zira hayatı zihninin içinde yaşıyorsun, dışarıda ‘gerçek bir şey’ yok ki. Biz sadece ‘düşünceden’ ibaretiz. Rumi diyor ki ‘’Ey kardeş! Sen ancak bir düşünceden ibâretsin, ondan başka neyin varsa kemiktir, kıldır.’’. Tüm evren, tüm hayat zihnimizin içinde.. Milyar dolarların olsa da, en güzel imkanlara sahip olsan da, hayatta her şeyi başarmış olsanda ‘zihninin’ içindeki bir huzursuzluk, bütün hayatını mahvediyor, hayatının tadı tuzu kalmıyor. O zaman ne işe yaradı bunca imkan? Demek ki gerçek mutluluk ‘içeride’, mutluluk dışarıda hiç var olmadı ki. Ve mutlululuğun çok basit bir sırrı var, ‘güzel düşünmek’ ve iyi düşünceleri zihinde devamlı olarak tutmak. Çünkü zihnindeki düşünce ne ise yaşamın o düşüncenin ‘rengini alır’. Rumi diyor ki ‘’Gül düşünür, gülistan olursun. Diken düşünür, dikenlik olursun.’.. Yani zihninde sürekli kızgınlık, acı, üzüntü, kin, nefret gibi duyguları barındırıyorsan dıştaki imkanların mükemmel olsa bile ‘dikenlikte’ yaşamak zorunda kalırsın, çünkü hayat ‘zihninde’.. Bu nedenle kadim öğretiler her zaman ‘affet’, kinden uzak dur, kızgınlık duyma, ayıp ört derler, bunları kişiyi üzmüş insanların iyi olması için mi derler? Hayır, kişinin kendisi için derler, çünkü kişi bu duyguları içinde tuttuğu sürece ‘dikenlikte’ yaşayacaktır, isterse milyar dolarları olsun..

.

.

''İyi şeylerden başka bir şey düşünme! Çünkü düşünce, suret dokumasının ipliğidir. Güzelleşen ve iyi olan düşünceden doğan her suret, güzeldir. Bir adam belada safa görürse, bela tatlılaşır. Hasta, iyileştiğini görünce ilaç, kendine hoş gelir. Kötüye yormak ve kuruntu yapmak insanı derdi yokken bile hasta eder. Onun için olaylara iyi bak. Sen kötü düşünceyi zehirli tırnak bil. Bu tırnak derinleştikçe can yüzünü tırmalar.'' - Celaleddin-i Rumi

.

.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

27 Ağustos 2023 Pazar

Boş Kayık

 

‘’Bir keşiş manastırdan uzakta tek başına meditasyon yapmaya karar verir. Kayığa atlar, bir gölün ortasına demir atar ve gözlerini kapatıp meditasyonuna başlar. Birkaç saat sonra başka bir kayığın kendi kayığına çarptığını hissederek, içinde oluşan öfkeyle gözlerini açar. Meditasyonunu yarıda kesmeye cesaret eden kişiye patlamaya hazır bir şekilde gözlerini açarken çarpan kayığın boş olduğunu görür. Büyük ihtimalle başıboş olduğu için gölün ortasına sürüklenen bir kayıktır. İşte o anda keşiş benliğinin farkına vararak aydınlanır. Öfke kendi içindedir, sadece dışarıdan bir etki onu açığa çıkarır. O andan sonra, ne zaman biri onu öfkelendirse kendisine “diğer insan sadece boş bir kayıktır.” diye hatırlatır.’’ Tüm dünya ‘boş bir kayıktır’ ve bu ‘boş kayık’ sana ‘her çarptığında’(gezegen hareketleri) içindeki öfke, şiddet, haset, zalimlik, hırs, kibir, kin, bencillik, merhametsizlik dışarı çıkıyor ve sen bunu ‘boş kayıktan’(dış dünyadaki insanlar ve olaylar) biliyorsun. Aslında bunların hepsi senin içinde, senin içinde ‘var olmayan’ bir şey ‘dışarı’ çıkamaz. Yusuf 53 ‘’Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, Rabbimin kendisini esirgediği dışında, var gücüyle kötülüğü emredendir.’’ Boş kayıkta(dış dünyada) hiçbir kötülük ya da düşman yok, ‘gerçek düşman’(nefs) içinde.. Buna rağmen dış dünyadaki insanları suçluyor ve onların kötülüklerini ayıplıyorsun ama tüm ‘dış dünya’ sadece ‘senden’ ibaret. Rumi diyor ki ‘’Başkasında bir ayıp görüyorsan o ayıp sendedir de onda görüyorsun. Zulüm, kin, haset, hırs, insafsızlık, kibir gibi bütün kötü huylar, sende oldu mu incinmezsin. Fakat bunları bir başkasında gördün mü incinirsin. Bil ki kendinden ürkmedesin, kendinden incinmedesin. İnsan, kendindeki çıbandan, yaradan iğrenmez, yaralı elini yemeğe sokar, parmağını yalar, gönlüne hiç de tiksinti gelmez. Fakat bir başkasında ufak bir yara görse onun yediği yemekten tiksinir.’’ Ama insan ‘aynaya’ bakmaktadır.. (Dış dünyadaki herkes ve herşey kendi vedik doğum haritasındaki rolü oynamaktadır). Ta ki ‘boş kayığın’(dış dünyaki her şey) sürücüsünün ‘kendi’ olduğunu anlayana kadar bu ‘illüzyon’ içinde debelenecektir..


© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

23 Ağustos 2023 Çarşamba

Arzular En Büyük Engel

 

Konfüçyüs öğrencilerine ders veriyordu, sağ elinde bir vazo vardı. Tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu. Diğer elinde de bir elma vardı. Elmayı vazonun içinde koyduktan sonra, vazoyu yere bıraktı ve şöyle dedi; Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı alabilir. Öğrencilerden biri atıldı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalıştıkça elma elinden kaydı. Bir de elini vazoya sıkıştırdı, bağırmaya başladı: ‘’Elimi çıkaramıyorum!’’ Konfüçyüs; ‘’Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmezsen, elini çıkaramazsın’’ dedi. Öğrenci biraz daha uğraştı, elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda mecburen bıraktı. Elini vazodan çıkardı. Konfüçyüs’e sordu: ‘’Elmayı vazodan çıkarmanın bir yolu var mı?’’ Konfüçyüs, ‘’Nasıl olacağını göstereyim’’ dedi ve vazoyu ters çevirdi. Elma kendiliğinden vazonun içinden yuvarlanıp çıktı. Öğrenciler çözümün bu kadar basit olması nedeniyle gülmeye başladı. Konfüçyüs, öğrencilerine elmayı göstererek dedi ki: ‘’Göründüğü gibi basit değil, bazen bırakabilmek daha zordur. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Hayatın akışında ulaşmak istediklerinize onları yakalamaya çalışarak değil, onların size gelmelerine izin vererek ulaşabilirsiniz. Bazen en doğrusu olayları kendi akışına bırakıp müdahale etmemektir.’’ İstediklerine ulaşman için en büyük engel ‘kendi arzundur’. Arzun istediğin şeyle her daim arana girer. Bu kuantum çift yarık deneyinde başlarında bir gözlemci olduğunda olması gibi hareket etmeyen quarkların halidir, ‘gözlemleme’ arzun bile doğanın olduğu gibi çalışmamasına, isteklerini elde etmene engel olur. Bilge Epiktetos diyor ki ‘’Dar ağızlı bir kaptan incir ve fıstık almaya çalışan çocukların başına şöyle bir şey gelir. Eğer ellerini doldururlarsa, kaptan çıkaramazlar ve ağlamaya başlarlar. Elindeki birkaç şeyi bırakırsan, bir şeyleri çıkarmayı başarırsın. Arzular için de aynısı geçerlidir.’’ O şeyi elde etmeye olan arzun, o şeyin gerçekleşmemesinin ana nedenidir. Herşeyi akışına bırak ve arzudan arın işte o zaman istediğini kolayca elde edersin.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

20 Temmuz 2023 Perşembe

Mağara


Platon’un ‘mağara alegorisi’ üzerinde ‘tefekkür etmek’ gerek.. Hikaye şöyle; Daha önce dış dünyayı hiç görmemiş ve bu konuda tasavvuru olmayan 3 mahkum mağaranın içinde ‘duvara karşı’ zincirlenmiş şekilde duruyorlar. Görebildikleri tek şey arkadan vuran Güneş ışığı nedeniyle mağara duvarına yansıyan ‘kendi gölgeleridir’ ve duyabildikleri ise dış dünyadaki seslerin ‘yankılarıdır’. Arada sırada dış dünyada Güneş ışığının önünden geçen canlıların gölgeleri (insan, deve, at, kuş vb.) mağara duvarına yansımaktadır ve bu 3 ‘mahkum’ dış dünyayı bu ‘gölgelerden’ ibaret sanmaktadırlar, varlıkların sadece bu formda olduğunu düşünürler. Derken bir gün aralarındaki bir mahkum zincirlerinden kurtulmayı başarır ve hızla mağara dışına çıkar. Mahkum, mağara dışına çıktığında güçlü Güneş ışığından dolayı gözleri kamaşır ama zamanla ‘gerçek’ dünyayı görmeye başlar! ‘Gerçek dünyaya’ bakar ki buradaki canlıların mağara duvarına yansıyan siluetlerle hiçbir alakaları yok, ne sesleri ne de görüntüleri mağarada yaşarken duyduklarına ve gördüklerine benzemiyor. Sonra bir ırmağa rastlar ve orada suya düşen ‘kendi yansımasını’ görür ve görür ki mağara duvarına yansıyan gölgesiyle ‘kendi gerçek görüntüsü’ birbirinden tamamen farklı, işte o zaman ‘büyük bir aydınlanma’ yaşar.. Şimdiye kadar bildiklerinin, gördüklerinin, duyduklarının tamamen bir ‘aldatmaca’ olduğunu kavrar.. ‘Gerçeğin’ mağarada ‘olmadığını anlar’, mağara ‘illüzyon’ göstermektedir(Müddesir 29). Heyecanla ‘bu gerçeği’ arkadaşlarına anlatmak ister. Zincirlerinden kurtulmuş adam diğer iki zincirli mahkumun yanına mağaraya gider ve ‘’Koparın zincirlerinizi dışarıda ‘gerçek’ bir dünya var!’’ der ama bu iki zincirli mahkum, adamın zincirlerinden kurtulduktan sonra delirmiş olduğunu düşünürler ve kendileri de onun gibi ‘delirmemek’ için bunu reddederler.. Hatta ‘kurtulmuş’ arkadaşlarına şiddet uygularlar. Sonrasında ‘kurtulmuş’ olan onları orada yalnız bırakır ve bu iki mahkum hayat boyu ‘mağarada’ zincirli bir şekilde ‘esaret’ altında ve ‘aldanış’ içinde yaşamaya devam ederler.. Fatır 5 ‘’Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'ın vaadi haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın!’’

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan


3 Temmuz 2023 Pazartesi

Tuz
Yemek yapıyorsun. En kaliteli malzemeleri seçtin ve çok güzel bir yemek yaptın. Yemeği tattığında bu seni tatmin etmedi, bir şeyin eksik olduğunu farkettin.. Tuz koymayı unutmuşsun! Yemeğe en kaliteli malzemeleri koyduğun halde yemekte tuz olmaması bütün yemeğin kaderini etkiledi.. Yemekte 10 tane malzeme var ama yemekte ‘tuz’ olmadığından dolayı yemek ‘yarım kaldı’. Peki nedir bu ‘tuzun’ diğer tüm yemek malzemelerine olan üstünlüğü, diğer tüm malzemeleri ‘anlamlı’ kılması? ‘Tuz’ vedik astrolojide Ay’ın yönetimindedir. Ay aynı zamanda vedik astrolojide ‘mutluluk’ temsilcisidir. Demek ki insan hayatında da aynı ‘yemekteki tuz’(Ay) örneğindeki olduğu gibi Ay’ın temsil ettiği öğeler olmazsa, insan ‘mutlu’ olamaz, çünkü Ay kişinin ‘mutluluğundan’ sorumlu. Peki nedir Ay’ın diğer kontrol ettiği öğeler yani insan hayatında mutluluk için olmazsa olmaz(yemekteki tuz) öğeler? Ay vedik astrolojide gerçek sevgiyi, kişinin annesini ve genel olarak ebeveynlerini, ailesini, duygularını kontrol eder. Demek ki gerçek sevgi(Ay), ebeveynler(Ay), evlenip aile kurmak(Ay), duygular(Ay) insanın hayat yemeğindeki ‘tuzları’(Ay) ve bunlar olmadan insanın hayatta mutlu olması(Ay) mümkün değil, bunlar başlıca ‘mutluluk’ kaynakları. Ama günümüzde insana ‘zorla’ empoze edilen şey insanı mutlu edebilen şeylerin para(Merkür) ve eğlence(Venüs) olduğudur.. Para, Merkür’dür, eğlence ise Venüs’tür, her iki gezegende ‘rajas’ elementine mensuptur. Rajas elementi açgözlülük, hırs ve bitmez tükenmek bilmeyen ‘arzudur’. Tüm kadim öğretilerde ‘arzu’ mutsuzluğun ana kaynağıdır. Arzular(Merkür, Venüs) mutsuzluğun ‘ana sebebidir’, çünkü rajas elementi(arzu) hiçbir zaman ‘tatmin’ edilemeyen içine düşüldükçe insanı tüketen ve ‘mutsuz’ eden ana öğedir. Buddha diyor ki ‘’Gökten altın yağsa insanın arzuları doyurulamaz. İsteğin küçük bir zevk verdiğini ve aslında acıya neden olduğunu bilen kişi, bilge kişidir.’’ Bu nedenle ne para(Merkür) ne de eğlence(Venüs) kişiyi mutlu edebilir. ‘Hayat yemeğinde’ tuz (Ay-gerçek sevgi,ebeveynler,aile) olmayan kimse para(Merkür) ve eğlence(Venüs) ile ancak daha da mutsuzlaşır.. Hayatın ‘tadı tuzu’(Ay) kavramı işte buradan geliyor.. . . © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

23 Haziran 2023 Cuma

Temas Ettiğin Şeye Dönüşüyorsun
Yüce Allah’ın Kur’an’da en çok bahsettiği sembollerden biri ‘su’ temasıdır.. İnsan ‘su’ dur ve ‘kesinlikle’ temas ettiği kabın ‘şeklini’ ve ‘rengini’ alır. Örneğin 0-12 yaş arası çocuklar Merkür’ün kontrolü altındadır, bu yaş arasındaki bebekler ve çocuklar Merkür’dür. Peki Merkür nedir? Merkür neşenin, kahkahanın, gülümsemenin gezegenidir, sorumsuzdur ve hayatı ciddiye almaz. Çevrenizde sık rastlamışsınızdır, hiç gülümsemeyen, çevrelerinde ‘sert, soğuk’ olarak bilinen kimseler bile bir bebeğe-çocuğa(0-12 yaş Merkür) denk geldiklerinde bu ‘soğuk insanların’ yüzlerinde bir ‘gülümseme’(Merkür) olduğunu görürsünüz çünkü o anda Merkür’e(bebek-çocuk-neşe-gülümseme) maruz kalmaktadırlar ve huyları olmadığı halde ‘gülümsemektedirler’. Neden huyu dahi olmadığı halde bir bebek ya da çocuk görünce insan gülümser? Çünkü o an haritasındaki Merkür(çocuk-neşe-gülümseme) aktive olmaktadır. İnsan(su) çevresinde ne görürse onun ‘şeklini’ ve ‘rengini’ alır.. Örneğin çok fazla şiddete(Mars), kavgaya(Mars) maruz kaldığınızda yada bunları izlediğinizde haritanızdaki Mars(şiddet, öfke) aktive olur, siz de kavgaya ve şiddete meyletmeye başlarsınız. Çünkü siz ‘su’dan başka bir şey değilsiniz, vücudunuzun bile 3 te 2 si su. Dünya sinemasında-dizilerinde her an size ‘şiddet’(Mars) ve savaş(Mars) temalı filmler-diziler izletiriliyor, boşuna değil her ‘su’(insan) Mars şekline(zorba) ve rengine(hiddet, öfke) dönüşsün diye.. Neye temas ediyorsanız ona dönüşüyorsunuz tıpkı cinsel temalı bir şey gördüğünüzde haritanızda Venüs’ün(cinsellik) aktive olması ve vücudunuzun hemen cinsellikle ilgili hormonları ve sıvıları harekete geçirmesi gibi. Gördüğünüz şeye ‘dönüşmekten’ kaçamazsınız. Sürekli filmlerde, dizilerde aldatanları(Satürn), suçluları(Satürn), katilleri(Rahu) her türlü iğrençliği(Satürn-Rahu) izlediğinizde ne olacak sanıyorsunuz? Hepsini ‘kendinizde’ bulacaksınız, çünkü siz ‘susunuz’ ve ‘temas’ ettiğiniz şeye dönüşmekten ‘kaçamazsınız’. O zaman ‘iyi şeylere’(Jüpiter-bilgi-bilge insanlar-hayırlı işler) temas edin ki ‘iyi şeylere’ dönüşesiniz. Rumi diyor ki ‘’Huy peşinde yürü, iyi huyluyla düş kalk. Gül bağına bak, nasıl gülün huyunu almış.’’ . . © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

13 Haziran 2023 Salı

Örümcek Ağı
Ankebut 41 ‘’Allah'ın dışında veliler(efendiler-koruyucular-otoriteler) edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.’’ ‘Veliler’ kelimesi Arapça, ‘efendiler, koruyucular, otoriteler’ demektir.. Yani Yüce Allah’tan başka kime sırtını dayarsan daya, ‘örümcek ağına’ sırtını dayamış oluyorsun.. Rumi diyor ki ‘’Zenginliği hazineden, maldan-mülkten değil Allah’tan dile; yardımı amcadan, dayıdan değil, Allah’tan iste. Çünkü sonunda bütün bunları bırakıp gideceksin. Kendine gel de o zaman kimi çağıracak, kimden imdat isteyeceksin bir düşün! Aslanlar gibi avını kendin avla! Yabancıya da yüzsuyu dökme, akrabaya da. Başının üstünde bir sepet dolusu ekmek olduğu halde başkasından ekmek istiyorsun. Dizine kadar dereye girmişsin de hâlâ ondan-bundan su isteyip duruyorsun! Başkasına yalvarmayı düşünme; artık o merhamet ve adalet sahibi Allah’tan başkasına yalvarma! Allah’ı düşün, onun huylarıyla huylan da emanetlerin zâyi olmaktan da emin olsun, eksilmekten de! Borçlu bir adam, cömert bir muhtesibin yardımını umarak onun yanına gitmişti. O garip, muhtesibin evine varınca onun öldüğünü söylediler. Bu acı haberi duyan garip ağlamaya başladı; sanki kendisi de muhtesibin ardından can veriyordu. Aklı başına gelince düşündü ve dedi ki: “Yarabbi, suçluyum, insanlara ümit bağladım. Muhtesip çok cömertti, ama cömertlikte hiç de senin eşin olamaz. O külâh bağışlar, sen, akılla dolu baş verirsin. O kaftan verir, sen boy-pos ihsan edersin. O altın verir bana, sen altın sayan el verirsin. O katır verir bana, sen ona binecek akıl. O bana ışık verir, sen aydın göz. O meze verir, sen onu yiyecek kabiliyet. O maaş verir, sen ömür ve yaşayış. Onun vâdettiği şey altındır, senin vâdettiğin, temiz şeyler. O oda verir, sen gök ve yer verirsin. Senin yarattığın ovada onun gibi yüzlercesi yaşar, semirir. Altın senindir; altını o yaratmadı ki! Ekmek senindir, ekmeği bağışlayan sensin. Ona cömertliği, merhameti veren de sensin. Cömertlik eder de neşelenir; bu neşeyi, bu sevinci veren de sensin. Ben onu kendime kıble edindim de asıl kıble edilecek makamı nasıl bıraktım?” © Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

6 Haziran 2023 Salı

Vakit
Rumi diyor ki ‘’Zamanede sana üç yoldaş vardır; biri vefakardır, ikisi gaddar. Biri dostlarındır, öbürü malın mülkün, üçüncüyse iyi işlerdir ve bu vefalıdır. Mal, seninle beraber gelmez, evden dışarı bile çıkmaz. Dost gelir, gelir ama mezarbaşına kadar. Ölüm gününde dost, sana hal diliyle der ki; ''Sana buraya kadar yoldaşım, bundan öteye gidemem. Mezarının başında bir zamancağız dururum.'' Fakat yaptığın işler vefakardır; onlara sarıl ki onlar; mezarın içine kadar seninle gelirler.’’ Bu ilahi sistemde görünmeyen şeyler(aşk, sevgi, mutluluk, duygunun her türü) her zaman görünen şeylerden(para, parayla satın alınan herşey, insan yapımı olan herşey) daha değerlidirler. Bu sebepten dolayı ilahi olan (inanç, mutluluk, aşk, sevgi, aile bağları) yerine yapay olanı (para, kariyer, dünya malı, insan yapımı şeyler) seçen insan ‘hiçbir zaman’ ruhsal tatmin bulamaz sadece hayatta oradan oraya savrulur. Yani maddi olan herşey sadece bir illüzyon(Rahu) ve yalandır(Rahu), bunlar sadece kişiyi oyalayıp bu dünyada ‘çok değerli olan vaktini’ çalar.. Materyal şeyler kişinin ‘yoldan sapması’ için bir ‘sınavdır’. Oysa ki bu dünyada en önemli olan şey ‘vakittir’,hiçbir şey onun değerinde olamaz ve bu ‘bahşedilmiş’ vakit ruhani amaçlar ve iyi işler yapmak(Bakara 62) için harcanmalıdır. Zümer 53 “De ki: Ey nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin.” Rumi bu ‘haddi aşma’ konusunda şöyle diyor ‘’Sen sanma ki hadden aşırı hareket israf etmek ya da birkaç kuruşu boş yere harcamandır. Yahut birkaç eşek yükü buğdayı hesabını bilmeden sarf etmendir. Yahut mirasa konduğun birçok malı yemeye içmeye harcayıp savurmandır. Asıl büyük israf, aziz ömrünü harcamandır. Çünkü bir anlık ömür, yüz binlerce paraya alınamaz. Mücevherler vakitle alınabilir ama vakitler mücevherle alınamaz. Yani, ömür mühlet verirse vakitle yakutlar elde edilebilir. Ama yüz binlerce yakutla, yüz binlerce mücevherle ömrün bir vakti bile satın alınamaz.’’. ‘Telafisi olmayan vaktini’ bir yalan(para, kariyer, dünya malı) için boşa tüketme, ‘iyi işler’ yapmaya odaklan ki bunu yaptığında zaten peşinden sana maddi refah hiç çabalamadan gelir(A’raf 170). . . © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

19 Mayıs 2023 Cuma

Fıtrat
İsra 84 ‘’De ki: 'Herkes kendi yaratılışına (fıtratına) göre davranır. Şu halde kimin daha doğru yolda olduğunu Rabbin daha iyi bilir.'’ . İşte bu ‘fıtrat’ tüm yaşamlarınızın toplamında ellerinizin kazandığı ‘vedik doğum haritanızdır’. Aslında hepimiz ‘robotlarız’, atıldığımız(Tin 5) Sekar’ın içinde gezegenler tarafından sürekli eziliyoruz. Sanskritçe’de gezegen kelimesi ‘graha’dır ve graha’nın diğer bir anlamı ise ‘tutulmadır’. Gezegenler zihnimizi sürekli ‘tutulmaya’ uğratırlar, bize kendi ajandalarını dikte ederler, buna ‘külli irade’ denir. Canın süt mü içmek istedi? Haritanda Ay(süt) aktive olmuştur.. Tatile mi gidiyorsun haritanda Venüs(eğlence, seyahat) aktive olmuştur. Acılı bir olay, bir trajedi mi yaşadın haritanda Satürn(acı, üzüntü) aktive olmuştur. Dua mı etmek istedin haritanda Jüpiter(dua, zikir) aktive olmuştur. An be an çeşitli gezegenler aktive olup zihnimizi tutulmaya uğratırlar ve bize kendi ajandalarını dikte ederler. Biri evlenirken haritasında Venüs, Upapada Lagna, A7 ve Navamsa-D9 aktive olmuştur bu nedenle evlenir ama o kendi evlendiğini sanır. Dünya üzerinde yaptığınız, yaşadığınız, duyduğunuz, konuştuğunuz herşey ama herşey, saçınızın bir teli dahi yere düşse vedik doğum haritanızdaki etkileşim nedeniyledir, aksi mümkün değildir. Vedik doğum haritanız sizin hakkınızda tüm yaşamlarınıza dair tutulmuş kayıtlardır(Buruc 22). Örneğin Navamsa-D9 haritası evliliğinizi, tüm yaşamlarınızda topladığınız yetenekleri, sevapları ve şansınızı gösterir. Peki şimdi herşeyi gezegenlerin baskısıyla yapıyorsak özgür irade nerede kaldı diyebilirsiniz? Bir vedik haritada toplamda 12 ev vardır. Bunlardan 8’i yani %66 sı külli iradeyi temsil eder ve burada bir irademiz söz konusu değildir, bizim özgür irademiz(cüzi irade) için sadece 4 tane ev vardır, bu da %33 eder, yani seçimlerimizden dolayı yargılanacağımız evler bunlar. Özgür irade evleri şunlardır; 3.ev (davranışlarımız, ellerimiz), 6. ev(yaptığımız günahlar-sevaplar), 10. Ev(karma-ameller), 11. Ev(arkadaşlar, gelir, başarı).. Hayatımızda seçim yapabileceğimiz tek alan buralar, geri kalan 8 tane evde ise ‘robotuz’, külli iradeden hiçbir şekilde kaçamayız.. . . © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

14 Nisan 2023 Cuma

Korktuğunu İlah Ediniyorsun
Nahl 51 -52 ‘’Allah dedi ki: 'İki ilah edinmeyin: O, ancak tek bir ilahtır. Öyleyse yalnızca benden korkun.' Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur, din de O'nundur. Böyleyken Allah'tan başkasından mı korkup-sakınıyorsunuz?’’ Bu inanılmaz ‘özgürleştirici’ bir ayet ve insanın büyük yanılgısını gösteren bir ayet.. İnsan diyor ki ‘‘Patronum beni işimden atar mı? Çok korkuyorum..’’ Bu kişi işine devam etme konusunda Yüce Allah’tan korkup sakınmak yerine patronundan korktuğu için, patronunu ‘ilah’ edinmiş oluyor, halbuki patron hiçbir şeye karar veremez ki, kararı verecek olan Yüce Allah’tır(Hud 6).. Ne diyordu Yüce Allah? ‘İki İlah edinmeyin! Yalnız benden korkun!’.. Bu muhteşem sistemin kurucusu Yüce Allah’tır yalnız korkulacak olan da (Nahl 51), yalnız rahmeti umulacak olan da (Fatiha 5 -‘Yalnız senden yardım dileriz!’) O’dur.. ‘Sadece Allah’tan korkmak’ kavramını kavrayan için Dünya üzerinde bir daha korku yoktur. Kişi korkması gerekenin sadece Yüce Allah olduğunu anladığında, dünya üzerinde hiçbir kişi, olay, durum tarafından korkutulamaz, korkmaz.. Çünkü bu kişi başka birinden, olaydan, durumdan korktuğu anda ikinci bir ilah edindiğinin(Nahl 51) farkına varır(asıl bu zaman korkması gerekir).. Kişi sadece kendini yaratıp sürekli rızıklandıran, sürekli sevgisini, rahmetini umduğu Yaratıcıdan çekinmelidir, bir insandan, durumdan, olaydan ‘korkmak’ onu ‘ilahlaştırmak’ demektir ki Yüce Allah ‘İki İlah edinmeyin’ diyor.. Ahzab 17 ‘’De ki: 'Size bir kötülük ya da rahmet isteyecek olsa sizi Allah'tan koruyacak kimdir?' Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli, ne bir yardımcı bulamazlar.’’. Yüce Allah’tan başka korktuğun her şeyi ‘ilah ediniyorsun’. ‘Bu kişi çok zalim, karşı koyarsam beni cezalandırır!’(kişiyi ilah edindin), ‘Parasızlıktan korkuyorum’(parayı ilah edindin), ‘Doğruyu söylemeliyim ama bana zarar verirler!’(insanları ilah edindin).. Eğer bu gerçeği kavrayıp sadece Yüce Allah’tan korkarsan, dünya üzerinde senin için ‘korku’ kavramı yok olmuş olur, hiçbir insanın ya da durumun kölesi olmazsın.. Çünkü her şeyi ‘Allah yapar’, rahmeti ya da korkuyu ondan başka birine atfedersen senin ‘ilahın’ Allah olmaz..Şeytan, kişinin Yüce Allah'tan başka ilahlar edinmesini ister, bunu da kişiyi 'korkutarak' yapar, çünkü Yüce Allah Nahl 51- 52'de 'Yalnızca benden korkun! İki ilah edinmeyin' diyor kendisinden başka korktuğumuz herşeyi 'ilah edindiğimizi' söylüyor.. Bu nedenle Şeytan'ın bizi Yüce Allah'tan başka ilahlara(la ilahe illallah) sürüklemesi için 'korkutması' lazım. Bakara 268 ''Şeytan sizi fakirlikle korkutur, size çirkinliği emreder, Allah ise size kendisinden bir bağışlanma ve lütuf vaat eder. Allah, Vâsi'dir, Alîm'dir.'' Günümüzde Şeytan'ların(Şeytan ve arkadaşları) tüm dünyada yaptıkları açlık, kıtlık, great reset, büyük sıfırlanma gibi konularda yaptıkları 'korku bombardımanları' sizin 'korkup' yiyeceği, dünya malını, ve bu şeytanları 'ilah edinmeniz' içindir. Oysa Yüce Allah'tan başkasından korkulmaz(Nahl 51-52), Yüce Allah'tan başkasının rahmeti umulmaz(Fatiha 5) ve kesinlikle ve kesinlikle Yüce Allah'ın rahmetinden ümit kesilmez çünkü Hicr 56 ''Dedi ki: “Sapmışlar dışında Rabbinin rahmetinden kim umut keser ki?” ve Yusuf 87 ''Oğullarım, gidin de Yusuf ile kardeşinden bir haber getirin ve Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez.'' O bizim tek ilahımızdır. Yüce Allah'tan başka hiç kimseden korkmayın, çünkü Yüce Allah'ın dediği gibi(Nahl 51-52) korktuğunuzu 'ilahlaştırıyorsunuz' ve bu çok büyük bir hata ve gaflet. Bir hatanız, yanlışınız, günahınız varsa cezalandırma mercii O'dur, af dilenecek te O'dur, korkulacak ta O'dur. Size bir 'rahmet' dokunuyorsa şükredilecek de O'dur.. . . © Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

31 Mart 2023 Cuma

Vermediğin Her An Tehlikedesin


Şimdi çok önemli bir ilahi emrin vedik doğum haritamıza yansımasına bakalım. Bir vedik doğum haritasında toplamda 12 ev bulunur. Bunlardan 9. ev Yüce Allah’ın ihsanının vedik doğum haritamıza giriş noktasıdır. 9. ev başka neyi temsil eder? İnancımız, şansımız, zenginliğimiz, ahlakımız, adalet duygumuz 9. Evin kontrolündedir. Ek olarak burası ‘vermenin’(zekat, sadaka) evidir. En başta ne dedim 9. ev, Yüce Allah’ın ihsanının kişinin vedik doğum haritasına ‘giriş’ noktasıdır, yani burası ‘korunma’ evidir. 9. Ev(Yüce Allah’ın ihsanı) bizi neden ‘koruyor’? Sekar’ın ateşinden(Hud 113), karma borçlarımızdan(Şura 30) bütün musibetlerden(Enfal 25).. Şimdi birleştirelim 9. Ev ‘vermenin’(zekat, sadaka) ve ‘korunmanın’(9.ev) evi, yani ne oldu? Bir insanın dünya üzerinde ‘vermeden’(9.ev) ‘korunması’(9.ev) kesinlikle mümkün değildir. Kazandıklarınızdan(zenginlik 9. Ev), vermediğiniz(9. Ev) sürece koruma kalkanınız(9.ev) devre dışı kalacaktır ve Enfal 25 ‘‘Sadece zalim kişilere isabet etmeyen fitneden(imtihandan) sakının’’ ayeti devreye girecektir. Yüce Allah bu nedenle Kur’an’ın 40 dan fazla ayetinde ‘verin’ diyor, çünkü koruma kalkanımız (9.ev) ancak bu şekilde aktive oluyor.. Şimdi gelelim asıl noktaya, bir kişi düzenli olarak zekat ya da sadaka vermiyorsa yani zorda olanlara düzenli olarak yardım yapmıyorsa 9. evi(verme) zarar görmüştür, bu sefer ne olacaktır? Kişinin vermediği(9.ev) yardımlar ilahi sistem tarafından kişiden ‘zorla’ tahsil edilecektir, ilahi sistemin bu ‘zorla alışı’ kişinin hayatında büyük finansal kayıplar(zarar görmüş 9.ev), devasa masraflar(zarar görmüş 9.ev), yanlış finansal kararlar(zarar görmüş 9.ev) ile ortaya çıkacaktır. Ar’af 156 ‘’Rahmetime gelince, o her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu; sakınıp korunanlara, zekâtı verenlere, ayetlerimize iman edenlere yazacağım.".. Yani verin, verdikçe arınırsınız(9.ev), verdikçe temizlenir(9.ev) ve korunursunuz(9.ev) hem bu dünyada(sekarda) hem de ahirette.. Tegabun 16 ‘’Kim nefsinin cimriliğinden kurtulursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir’’.. Bakara 195 ''Allah yolunda infak edin, kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.''' 

Zekat (9.ev) yılda 1 kere verilmez bu yanlıştır, şimdi bunu açıklayalım. En’am suresi 141.ayet - ‘’Çardaklı ve çardaksız bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, sebzeleri, zeytinleri, narları, birbirine benzer ve benzemez biçimde oluşturan O'dur. Her birinin meyvesinden, olgunlaştığı zaman yiyin ve hasat gününde onun hakkını da verin. İsraf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez.’’


‘Hasat gününde’ diyor Yüce Allah yani hasat elimize geçtiği ‘aynı gün’ onun zekâtını vermeliyiz. Eğer çiftçi değilsek ki insanların çoğu ‘maaş’ sistemi ile çalışıyor, demek ki maaş kişinin eline geçtiğinde ‘aynı gün’(En’am 141) onun zekâtını vermeli. Maaş yılda kaç kere eline geçiyor kişinin? 12 kere .. Demek ki 12 hasat günü, 12 zekat demek.. Bağımsız olarak ticari iş yapan kimseler de her ay sonunu ‘hasat günü’ olarak kabul edebilirler.. Kur’an’ı okumak, anlamak lazım..
 
Sadaka konusuna ise gelirsek, düzenli olarak elinizden yardıma muhtaç kişiler için  küçük ya da büyük şekilde para çıkması haritanızdaki 9. evi yani korunma evini aktive edeceği için, sizi hem zenginleştirir(9.ev) hem de koruma kalkanınızı(9.ev) aktive eder.. Yani düzenli olarak sadaka ‘verin’ arınıp korunmak bu şekilde mümkün.. Ve bu Sekar’a geri dönmememiz için yapmamız gereken ana eylemlerden biri..
 
Müddesir 41-42 ‘’Günahkarlara: ‘’Sizi Sekar’a sürükleyen nedir?’’. Cevap verdiler; ‘’Salat edenlerden değildik. Yoksulu yedirip doyurmuyorduk. Biz boş şeylere dalanlarla birlikte dalardık.’’

© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

24 Mart 2023 Cuma

Temiz Kalp

 


Bir vedik doğum haritasında 4.-8.-12. evler kişinin tekamül yolculuğunu gösterir.. 4. ev kişinin ‘kalbidir’, 8. ev kişinin ‘karma borçlarıdır’, 12. ev ise kişinin hayat sonu ve tekamüldür. Yolculuk her zaman ‘kalp’(4.ev) ile başlar.. Tekamül yolculuğunun en büyük kuralı ise ‘temizliktir’, kişi ancak temiz bir kalbe(4.ev) sahip olursa, bir sonraki aşamaya yani karma borçlarını(8.ev) temizlemeye geçebilir.. Çok enteresan olarak 4. Ev aynı zamanda kişinin ‘hayat mutluluğudur’, kişinin kalbi(4.ev) ‘kirli’(zarar görmüş 4. Ev) ise kişinin ‘hayat mutluluğu’(4.ev) yok olacaktır. Kalp(4.ev) insanda Yüce Allah’ın girdiği yerdir, Enfal 24 ‘’Bilin ki ALLAH kişi ile kalbi arasına girer ve O'nun huzuruna toplanacaksınız.’’ Yüce Allah nereye girmez? ‘Kirli’ olan yere(içinde negatif duygular olan kalp).. Yüce Allah’ın en büyük isimlerinden biri ‘Kuddüs’tür, bu isim ‘bütün kirliliklerden münezzeh olan’, tertemiz, pak olan demektir.. Bir kalpte(4.ev) ‘kir’ (negatif duygular) varsa ‘Kuddüs’ oraya girmez.. Bu nedenle tasavvufta, hırs, kin, kıskançlık, nefret, kibir, intikam, öfke, şehvet ya da herhangi bir negatif duygunun ‘kalbi kirlettiği’ söylenir. Kalbinde(4.ev) ‘kir’(negatif duygunun her türü) barındıran ‘tekamül’(4.-8.-12. Evler) yolunda başarılı olamaz aynı zamanda hayat mutluluğu(4.ev) yok olur.. Her şartta kalbimizdeki negatif duygulardan arınmak ve ‘temizlenmek’ gerekiyor, çünkü kalpte barınan ‘kirler’(negatif duygular) hem tekamül yolumuzun yıkılmasına(4.-8.-12. Evler) hem de mutluluğumuzun(4.ev) yok olmasına neden olur. Sürekli ‘arınmak’(tövbe) gerekiyor, çünkü Tevbe 108 ‘’Allah arınanları sever’’. Ve fıtratı gereği insan negatif duygularla birlikte yaratılmıştır, çünkü ilahi sistem bunları ‘aşmamızı’ istemektedir, bu bir sınavdır. İnsan zalimdir(İbrahim 34), nankördür(Hac 66), kıskançtır(Felak 5), öfkelidir(Al-i imran 134), arzusunu ilah edinir(Furkan 43), cimridir(İsra 100), açgözlüdür (Al-i İmran 14). İnsan fıtratını aşıp bu ‘kirlerden’ kalbini (4.ev) arındırabilirse tekamül kapısı açılır, Kuddüs’e ulaşır.. Şuara 88-89 ‘’Öyle bir gündür ki o, ne mal fayda verir ne çocuklar. Yalnız temiz bir kalple Allah'a varan kurtulur."

.

.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

15 Mart 2023 Çarşamba

Karşılık

 

Kötülük olarak ne yaptında karşılığını görmedin? Kötülük yaptığını görüp ilahi sistem tarafından kötülüğü cezalandırılmamış tek bir insan gördün mü? ‘‘Tabi ki gördüm! Birçok insan kötülüklerine karşılık cezalandırılmıyorlar!’ diyeceksin ki bu senin içinde bulunduğun büyük bir ‘aldanış’, çünkü ‘ceza’ nedir bilmiyorsun ki.. Yüce Allah, Şura 30’da ‘’Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir. Allah birçoklarını da affediyor’’ demiyor mu? Yüce Allah’ın sözü kesindir, yani yaptığımız kötü şeyler, bize musibet olarak ‘kesinlikle’ gelir çatar. Ama bu ceza halinin çeşitli şekilleri var, insanlar bu yüzden kötü insanların cezalandırılmadıklarını düşünüyorlar. İşlediğiniz her bir günah etherik bedeninize günahın büyüklüğü oranında işlenir ve ‘borcu’ kişiden tahsil edilmeye başlar. Günahın karşılığı kişide korku, endişe, depresyon, hastalık ya da fiziksel ceza olarak belirecektir. Kişinin günahları ne kadar büyükse hayatı o kadar korku, endişe, evham içinde geçmeye başlar, her anı zehir olur, dışardan onu gören ve ilahi sistemi bilmeyen kimseler ‘‘Bu kadar kötülük yaptı bak hiçbir şey olmuyor’’ derler cahilce, halbuki kişi içinde küçük bir ‘cehennem’ hali yaşamaktadır, onca malı mülkü olsa bile kişi için bunların önemi yoktur. Çünkü Yasin 8-9 ‘’Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik. Bukağılar çenelere dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır. Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.’’ Kelepçeler ‘etherik’ bedene geçmiştir, günahın bedeli ödenmedende çıkmayacaklardır. Kişinin ne mal, mülk, safa içinde yaşaması önemlidir artık ne de dışardan ‘iyi halli’ görünmesi.. Sekar’ın ‘ateşine’ her an maruz kalmaktadır, bu nedenle Yüce Allah bize şöyle diyor Hud 113 ‘’Zalim kişilere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur.’’ Çünkü günah içinde kalmış kişi her an ‘yanmaktadır’.. Tövbe/af dışında kalan her günah ‘tahsil edilir’. Kalem 15-16 ‘’Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: "Daha öncekilerin masallarıdır bu!’’, yakında biz onun hortumu üzerine damga basacağız.".. Hortum=Astral Bağ..

Şimdi Rumi'nin bu konuda neler söylediğine bakalım;

Sana gelip çatan şu can sıkıntılarının, şu karanlıkların, şu hoşa gitmeyen şeylerin, birisini incitmen, kırman, bir suç işlemen yüzünden meydana geldiğini bilesin diye karşılığı gelip-çatar. Ne ettin, ne yaptın, etraflıca hatırında değildir amma karşılığından çok kötü bir iş yaptığını anla; onun kötü olduğunu ya bilgisizliğinden, ya gafletinden, yahut da suçları kolayca sana yaptıran bir eş-dost yüzünden suç saymıyorsun, bilmiyorsun onu; fakat karşılığına bak da ne kadar ileri gittiğini, ne kadar sıkıldığını anla. Kesin olarak can sıkıntısı, suç karşılığıdır; gönül ferahlığı ise ibâdet ve itaat karşılığı.

 

Celaleddin-i Rumi

 

Ulu Tanrı, iyiliğin-kötülüğün karşılığını kıyamette vermeyi vâdetmiştir amma peşin olarak da onun örneği, dünya yurdunda soluktan-soluğa, bakıştan-bakışa belirip durmadadır. Bir insanın gönlüne bir neş'e, bir sevinç gelse bu neş'e, bu sevinç, birisini neşelendirmesine, sevindirmesine karşılıktır. Sıkılır, gamlanırsa da birisini sıkmıştır, birisini gamlandır mıştır. Bunlar, öbür dünyanın armağanlarıdır; ceza gününü gösterir; şu azıcık şeyler o çok şeyi anlatır; hani buğday dolu bir ambardan bir avuç buğday gösterirler ya, tıpkı onun gibi.

 

Celaleddin-i Rumi

 

Hırsız, insanların mallarını çaldı mı bir iç sıkıntısı, bir darlık gönlünü tırmalamaya başlar. O, ‘’bu sıkıntı, bu darlık nedir ki?’’ der. Şerrinden ağlayan mazlum yok mu? İşte onun sıkıntısı, onun darlığı. Bu darlığa, bu sıkıntıya pek aldırış etmezse bu inadının rüzgarı ateşini üfler. Hulâsa gönül sıkıntısı, memurların sıkıştırması hâline gelir, o mânalar, duyulur, görülür bir hâle gelip meydana çıkar. Dertler, zindan ve çarmıh olur. Dert; köktür, kök; dal budak verir. Kök gizliydi, meydana çıktı. Sen de darlığını, ferahlığını bir kök bil. Kötü kökse hemencecik, çabucak onu sök ki çimenlikte çirkin bir diken çıkmasın. İç sıkıntısı görünce ona bir çare bul. Çünkü dallar, hep kökten meydana gelir. Genişlik gördün mü de onu sula, yetişip meyve verince dostlara dağıt.

 

Celaleddin-i Rumi

.

.

© Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan


14 Mart 2023 Salı

Büyük Denge

 

Beyaz ve siyah.. ‘Denge’ hayatın özüdür.. Uzakdoğu felsefesine yin-yang şeklinde geçmiş.. İslam’ın bize verdiği temel kuraldır bu ‘dengeli olmak’ tanımı. Kur’an’ın başında bulunan ve tüm Kur’an’ın özeti olan Fatiha suresindeki en büyük emirlerden biridir. Fatiha 6 ‘’Bizi sırat-ı müstakime eriştir’’. Sırat-ı müstakim, ‘dosdoğru yol’, ‘dengeli yol, ‘orta yol’ anlamlarına gelir.. Siyah ve beyazı(Yin-Yang) eşitlemek ve ‘ortasından’ yürümek.. Yani ne dünyayı bırakmak ne de ahireti bırakmak, ikisi arasında ‘orta bir yol’(Fatiha 6) tutmak.. Kur’an’ın her yerinde sırat-ı müstakim, ‘dengeli yol’ vurgusu yapılır, yani hayatta ve yaptığımız tüm işlerde ne aşırı gidilmeli ne de tamamen el çekilmeli, böylece ‘denge’(sırat-ı müstakim) sağlanır, ne siyahın beyaza üstünlüğü olur ve ne de beyazın siyaha(ki ikiside bir yerde birleşir çünkü ikiside ‘aynıdır’).. Örneklere bakalım İsra 26 ‘’Akrabaya hakkını ver! Yoksula ve evsize de. Fakat saçıp savurma!’’ yani ‘ver’ ama aşırıya kaçma = Sırat-ı Müstakim = Dengeli Yol. İsra 110 ‘'Namazında/duanda sesini yükseltme, kısma da. İkisi ortası bir yol tut.’’ = Sırat-ı Müstakim. Furkan 67 ‘’Onlar, harcamalarında ne isrâf eder ne de kısarlar; bu ikisi arasında orta bir yol tutarlar.’’ Lokman 19 ‘’Yürüyüşünde dengeli ol, sesini de alçalt.'’ Savaşta dahi ‘sırat-ı müstakim’, Bakara 190 “Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın, fakat aşırılığa sapmayın; Allah aşırılığa sapanları sevmez.".. ‘Orta yol’ siyah ve beyaztan oluşan bu dualite dünyasında, ‘birliğe’ yani ‘vahdete’ erişmek ve ‘aynı’ olan siyah ve beyazı birleştirip ‘renksizlik alemine’ erişmek içindir. Orada sadece ‘Allah’ın boyası’ vardır, Bakara 138 ‘’Allah'ın boyası... Allah’dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz O'na kulluk edenleriz.’’ Siyah ve beyaz birleşmeli ve asıl ‘boyaya’(Bakara 138) ulaşılmalı. İşte ancak Allah’ın boyasına ulaştığında ‘orta yolu’ aşıp, şu ayetteki 3. kategoriye geçebilirsin, Fatır 32 ‘’Sonra, kullarımız arasından seçtiklerimizi Kitap'a mirasçı kıldık. İçlerinden nefsine zulmedenler var(1), orta yolda gidenler var(2), Allah'ın izniyle hayırlarda yarışanlar var(3). İşte bu, büyük lütfun ta kendisidir.’’

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan


13 Mart 2023 Pazartesi

Çift Değil!

 


Milattan sonra 529 yılında Çin’de yaşamış Zen rahibi Sengcan anlatıyor; ‘’Kutlu yol sadece ‘ayrım yapıp’ seçenler için zordur, bir şeye karşı sevgi besleme ya da hiçbir şeyden nefret etme, böylece herşey yolunda gider. Zerre kadar ayrım yaparsan bir olan dünya ve cennet, birbirinden ayrılır. Eğer ‘gerçeği’ istiyorsan hiçbir şeye arzu duyma ya da hiçbir şeyi itme. ‘İstemek’ ya da ‘itmek’ zihnin en kötü sorunudur, ‘yolu’ anlayamayan zihnin gevezelikleridir bunlar. Kusursuz Yol, tıpkı sonsuz bir boşluk gibidir, sonsuz boşluk her şeyi içerir ve hiçbir şeyden yoksun değildir. Ayrım yapıp, seçtiğin, sevip ya da nefret ettiğin için bu yolun devasalığını göremiyorsun. Ne dünyaya kapıl, ne de kendi içindeki ‘boşluğa’.. ‘Her şeyin birliği’ içinde huzurlu hisset. Ve böylece dualite yok olacaktır. Her şey ‘Bir’in içinde kaybolsun istiyorsun ama her an başka bir aktiviteyle meşgulsün. Dualiteyle oyalandığın sürece hiçbir zaman ‘birliği’ bilemeyeceksin. Kalbine güvenmezsen ‘savunma’ ya da ‘inkar’ yoluna gidersin, halbuki bu dünyada ne ‘sen’ varsın ne de ‘senden başkası’. ‘Yol’ ile uyum içinde olmak için, tüm benliğini bırak. ‘Dualitenin’ dünyasını inkâr etmek, onu savunmaktır; ‘birliği’ savunmak ise onu inkar etmektir, ‘yol’ hakkında ne kadar çok konuşur ve düşünürsen, o kadar çok yolunu kaybedersin. Özüne dönmek ‘manayı’ bulmaktır, suretlerin peşinden koşmak ise özden uzaklaşmaktır. Aydınlandığın vakit işte o an doğru ve yanlışın ötesine geçtiğin andır. Zihin, kendi hayal ettiği dünyaya sıkı sıkı tutunur ama bu dünyaya gerçek demesi sadece cehaletindendir. Gerçeği aramana gerek yok, o seni ‘bulacaktır’, sadece bu dünya hakkında kafanda oluşan düşünceleri besleme yeter. ‘Mutlak’ olanla uyumlu bir zihine sahip olduğunda bencilliğin yok olur. Tüm zincirlerden özgürleşirsin artık en ufak bir korkun olmadan evrene tamamen güvenebilirsin. Bu aşamadan sonra varolan her şey mükemmel ve kusursuzdur. Herşey olması gerektiği gibidir, ne gözleyen ne de gözlenen vardır. Bütün bu mükemmelliğin özünü anlatmak istersen en iyi tarif şudur; ‘Çift değil!’. ‘Çift-olmayan’ bu evrende hiçbir şey birbirinden ayrı değildir. Herşey ‘Birdir’.’’

.

.

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan