Celaleddin-i Rumi'nin Mesnevi'sinden Kör,Sağır ve Çıplak.. ‘’Üç kişinin birisi pek uzakları görürdü, fakat gözü kör; Süleyman’ı görmezdi de karıncanın ayağını görürdü!Öbürü pek keskin işitirdi,fakat sağır!Âdeta bir defineydi.İçinde yarım arpa kadar bile altın yok! Üçüncüsü çırılçıplak, edep yeri açık bir adamdı.Elbisesinin etekleri uzun!Kör dedi ki: “İşte bak, şuracıktan atlılar gelmekte.Onların nereli olduklarını ve kaç kişi olduklarını görüyorum.”Sağır “Evet,ben de duydum,gizli açık ne söylüyorlarsa işittim” dedi.Çıplak “Benim korkum da şundan:Gelirlerse elbisemin eteğini keserler!” dedi.Kör dedi ki: “İşte bak,yaklaştılar.Hadi onlar gelip çatmadan,bizi yakalayıp dövmeden,bağlamadan biz kaçalım.”Sağır dedi ki: “Hakikaten dostlar,gürültü gittikçe yaklaşıyor,haydin!Çıplak,eyvahlar olsun, dedi…gelirlerse tamah ederler,elbisemi alırlar,ben hiç emin değilim!Şehri bırakıp çıktılar,koşa koşa bir köye geldiler.Köyde bir kuş buldular.Kuşun vücudunda zerre kadar et yoktu,öyle arıktı ki!Ölmüş bir kuştu,kemikleri bile incelmiş,ipliğe dönmüştü.O kuşu yediler.Üçü de tok filler gibi semirip şiştiler.Üç genç de öyle şişmanladılar ki şişmanlıktan âleme sığamaz oldular!Bu kadar şişmanlıkla,bu koskocaman kelleyle,kulakla,bu iri yedi endamla beraber kapının çatlağından süzülüp geçtiler!Ölüm gizlidir,görünmez,acayip bir çıkış yeridir.İşte bak,kervanlar birbiri ardına ulanmış,o kapının gizli çatlağından geçip gitmede!O çatlağı arasan göremezsin ama ondan bunca kişileri geçirdiler,gelin evine güvey götürür gibi götürdüler.Sağır,istektir,dilektir.Bizim ölümümüzü duydu da kendi ölümünü duymadı,kendi görünüşünü görmedi.Kör de hırstır.Halkın ayıbını kıldan kıla görür,bir bir söyler de,Kör gözü kendi ayıbını zerre kadar göremez,fakat gene de âlemin ayıbını arar!Çıplak,elbisesinin eteğini kesecekler diye korkuyor ama çıplak adamın eteğimi olur ki kessinler!Dünyaya kapılan hem iflas etmiştir,korkaktır.Halbuki hırsızlardan hiç de korkmaması lâzım.Zaten dünyaya çıplak geldi,çıplak gidecek.Böyle olduğu halde hırsızlardan korkusundan yüreği kan olmakta!Fakat hayattayken bunca feryad etti ağlayıp sızladıydı ya,ölürken kendiside bu korkusuna şaşar,güler!O zaman zengin hiçbir pulu olmadığını…zeki,hiçbir hüneri bulunmadığını anlar.’’
.
.
Celaleddin-i Rumi
24 Şubat 2022 Perşembe
14 Şubat 2022 Pazartesi
Hepimiz bir ülkeye,bir şehre,bir toprağa aitiz..Doğamız gereği ‘bir yere ait’ olmak zorundayız..Çünkü bu bizim ‘mutluluğumuz’ için birinci dereceden önem taşıyor.Peki nasıl?..Bir vedik doğum haritasında kişinin 4. evi kişinin ‘mutluluğunu’ gösterir,mutluluğa dair her şey bu evdedir..Bu ev aynı zamanda kişinin yaşadığı yerdir,doğduğu vatandır, doğduğu ülke-şehir-ilçe dir,bir yere ‘ait’ olma duygusu da 4. Evin konusudur.Kişinin 4.evinde kötücül gezegenler olan Mars,Satürn,Rahu,Ketu gibi gezegenler var ise kişinin hayattan alacağı mutluluk önemli derece de zarar görecektir, aynı konum kişinin doğduğu yerden erken yaşlarda ayrılmasına neden olacaktır..Yani ‘doğduğun’ yerden ayrılarak uzaklara gitmek en eski kültürlerde bile şanssız bir durum sayılır.Türk halkı olarak dünyanın her yerinde gurbetçilerimiz var,onlar gittikleri ülkelerde çok iyi şartlarda yaşasalar bile hepsine sorabilirsiniz, çoğunluğunun vereceği cevap Türkiye’ye geldiklerinde yaşadıkları mutluluğun tarif edilemez olduğudur..Doğduğun ülkede yaşamak 4. evi yani hayat mutluluğunu korumak demektir, ama kişinin haritadaki 4. evi zarar görmüşse kişi mecbur olarak yurtdışına gitmek zorunda kalacaktır.Bunun nedeni finansal ya da tercih nedeniyle olabilir.Asıl sorun gurbetçi olmak değil,Allah gurbetçi vatandaşlarımıza bulundukları ülkelerde yardımcı olsun..Asıl sorun son yıllarda dünyada yapılan ‘dünyayı gez!’ ,’bir yere ait olma!’,‘karavanda yaşa!’,‘dünya vatandaşısın’ propagandaları..Kişi ‘bir yere ait olmazsa’ ne olur?? Hayat mutluluğu yok olur..Gurbetteki vatandaşımız kendini Türkiye’ye ait hissediyor bunda onlar için bir sorun yok ama tüm dünyada yeni yetişen neslin bir ‘ülkeye ait olma’, ‘bir toprağa’ ait olma hissi yavaş yavaş yok ediliyor..Milyonlarca insan ‘dünyayı gezmeyi’ hayal ediyor, bu normal bir şey ben kendim 80 den fazla ülke gezmiş biri olarak gezmenin,başka kültürler tanımanın çok güzel bir şey olduğunu onaylıyorum ama ‘tüm dünya’ buna ‘özendiriliyor’ ve ‘bir vatana’ ait olma hissi yavaş yavaş yok ediliyorsa ortada bir problem var demektir..Bir ‘vatana’ ait olmalı insan,kimliğini ‘orayla’ özdeşleştirmeli,’mutluluk’ ancak bu şekilde mümkün..
.
.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
10 Şubat 2022 Perşembe
‘’Gözlerini kapatırsan, işte o zaman ‘görürsün’, dinlemeyi bırakırsan, ‘gerçeği’ o zaman duyarsın. Sessiz olursan, kalbinin şarkı söyleyişini dinlersin. Kimseyi aramazsan, herkesle ‘bir’ olursun.. Hareketsiz durursan, ilahi enerjiyle akar gidersin.. Kibar ol! İşte o zaman güce ihtiyacın kalmaz. Sabırlı ol! İşte o zaman her şeyi başarırsın. Alçak gönüllü ol! O zaman kendinle barışırsın. Düşünmeyi bırak! İşte o zaman bütün problemlerini çözersin..’’ Eski bir Tao meditasyonunun sözleridir bu.. Dıştaki beş duyu sahte, içteki beş duyu ‘gerçektir’.. Bu ‘dünya’ bir rüyadır. Rüyadaki hiçbir şeyi yanına alamazsın, rüyadaki hiçbir şey ‘gerçek’ değildir.. Basit olarak ‘uykudasın’.. O zaman uykudayken ‘rüya aleminin’ geçici süsleri için hırslanma, savaşma, kalp kırma.. Rüya alemi olan dünyadan herkesin kendiyle birlikte götürdüğü tek şey ‘gönlüdür’, sahte ‘rüya aleminin süsü’ için gönül kırma.. Rüya için ‘gerçeği’ feda etme.. Şu iki alim bir ‘rüyanın’ içinde yaşadığımızı şöyle açıklıyorlar.. Celaleddin-i Rumi diyor ki ‘’ Bu âlem, bir rüyadır, zanna kapılma sen. Sen gündüzün de uykudasın. Bu uyku değil deme.Gölgenin parlaklığıdır bu, asıl ise ancak ay ışığından ibarettir.Ey yiğit, bil ki uykun da uyanıklığın da uyuyan adamın rüya içinde rüya görmesine benzer.Bu adam, kendisini uyuyorum sanır ama bilmez ki ikinci uykudadır, iki kat uyku içindedir.’’ .. Muhyiddin Arabi diyor ki ‘’ Alem bir sanrıdan ibarettir,onun gerçek bir varlığı yoktur.Bu ise 'hayal' ile kastedilen şeydir.Yani sen hayalinde zannetin ki bu alem kendi başına buyruk,kendi kendine oluşmuş bir gerçektir; bu alem Mutlak Gerçek'den(Hakk'dan) hariç bir varlıktır. Halbuki hiçde böyle değildir.Bil ki sen kendin de bir hayalsin; idrak ettiğin her bir şey ve 'bu ben değilim' dediğin her bir nesne de hayaldir.Şu halde bütün varlık alemi de hayal içinde hayaldir.’’ .. İşte böyle.. Rumi bitirsin ;’’ Tut ki bütün doğuyu, batıyı zaptettin, her tarafın saltanatına sahip oldun. Mâdem ki bu saltanat, sonunda sende kalmayacak, sen onu bir şimşek farzet; çaktı, söndü.Gönül, ebedi olmayan mülkü, bir rüya bil! Cellat gibi boğazına yapışan debdebeyi, şan ve şöhreti ne yapacaksın ki?’’
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
5 Şubat 2022 Cumartesi
Alkol.. ‘Alkol’ kelimesinin kökeni Arapça ‘Al Kuhl ‘ ya da ‘Al Gawl’ kelimesinden gelir. ‘Al Kuhl’ ya da ‘Al Gawl’ kelimelerinin Arapça anlamları ‘Bedeni yiyen ruh’ demektir yani İngilizcesi ‘Body eating spirit’.. Enteresan olan İngilizce’de ‘Spirit’(Ruh) kelimesi bütün alkollü içeceklere verilen genel addır. Vücudumuzun genel bir frekansı vardır bu da her zaman 62-72 mhz arasındadır, vücudumuz hep bu aralıkta titreşir. Namaz gibi spiritüel aktiviteler, güzel çiçek kokuları özellikle ‘gül’ kokusu, olumlu düşünceler, mutluluk bu frekansı 72 mhz nin üzerine çıkarır ve kişinin frekansı yükseldikçe ruhaniyeti artar, sağlığı düzelir. Ama kişi alkol tükettiğinde(ve uyuşturucunun her türü) vücudunun frekansı 62-72 mhz aralığından aşağıya düşerek 35-30 mhz frekansına bazen de bu frekansın daha altına kadar geriler..Neydi alkolün Arapça anlamı? ‘Bedeni yiyen ruh’!… Alkol gibi zararlı bir madde bedenin frekansını adeta ‘yer’ ve kişiyi ‘tamamen’ ruhaniyetten ayırır, çünkü kişinin bedeni normal şekilde titreşmesi gereken aralığın çok altına düşmüştür.. Vücudun genel olarak 62-72 mhz olan bu frekansını alkol ve uyuşturucudan başka ne bu kadar aşağılara düşürür? Çok ağır, ölümcül hastalıklar vücudun frekansını bu kadar düşürürler, insan ölümle pençeleşirken insanın vücudunda görülen frekans aralığı da aynı ‘alkol’ tükettiğinde gelinen 35-30 mhz aralığıdır.. Enteresan değil mi? Ölümcül bir hastalığın pençesinde olan kimseyle, alkol tüketen kimsenin bedeninin yaydığı frekans aynı.. Fark ise hasta olan kişi bu konuda çaresiz, ama alkol tüketen kişi bu konuda gönüllü.. Vücudun frekansının 25 mhz altına gerilemesi ise kişinin ‘ölü’ olması demektir.. Peki vücudun frekansı düşerse bunun nasıl bir etkisi olur? Kişi de inanç zayıflar, ahlaki kavramlara önem vermemeye başlar, bunun düzenli olması kişinin sağlığını bozar, şansı yok olur( Jüpiter şans gezegenidir ve onun düşmanı alkolü ve uyuşturucuyu temsil eden Rahu gezegenidir).. Peki şöyle bir soru sorabilirsiniz? Peki neden Dünya ve Türkiye sineması-dizileri alkolü her saniye önümüze koyarak bu ‘ruh yiyen’ materyali normalize ediyor? Onu da siz düşünün Allah size ‘akıl’ vermiş değil mi?
.
.
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan