28 Mart 2022 Pazartesi

Tenzih ve Teşbih
Tenzih ve teşbih, Kuran’da Yüce Allah’ın söz konusu ‘Kendisi’ olunca en çok kullandığı kavramlardır.Tenzih, Allah'ın her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olduğuna ve var olan hiçbir şeye benzemediği kavramıdır.Teşbih Allah'ın sıfatlarıyla yaratılanların arasında benzerlik kurmaktır.Allah hiçbir şekilde sınırlandırılamaz,bir kavrama konu olamaz.Bu konudaki örneklere bakalım. Şura 11’’ O'na benzer hiç bir şey yoktur. O, İşitendir, Görendir.’’ İlk olarak Allah burada kendine benzer hiçbir şeyin olmadığını söylüyor (Tenzih), sonrasında ise kendine ‘İşiten,gören’ diyerek yaratılmışların vasfını veriyor( Teşbih). Allah kendisi için herhangi bir sınırlama öngörmediği için Kuran’da kendini hep bu iki kavramı aynı anda kullanarak tanıtıyor,bunların birini tek başına kullanmak ise haşa Allah’ı sınırlamak olacağı için Allah bunu hiçbir şekilde tavsiye etmiyor. Allah’ı sadece ‘tenzih’ edersek yaratılmış herşeyden münezzehtir dersek O’nu aklımızda sınırlamış oluruz,onun hiçbir şeye karışmadığı duygusu uyanır kişi de ki Allah böyle değildir. Ya da sadece Allah’ı sadece ‘teşbih’ yani benzetme şeklinde anarsak ‘Duyar,görür,işitir’ gibi bu da O’nu yaratılmış öğelere indirgereyek aklımızda sınırlamamızı sağlar ki Allah böyle de değildir. Allah’ın kendini tanıttığı cümlelerde bu nedenle tenzih ve teşbih her zaman bir aradadır.Allah hiçbir şekilde sınırlanamaz,bu nedenle ancak bu iki kavram bir araya gelince O’nun sınırsızlığı ortaya çıkar. Mesela Allah’ın sadece 99 ismi yoktur,O’nun sadece 99 ismi olduğunu söylemek O’nu sınırlamak değil midir? Aksine Allah’ın isimleri milyarlarca hatta sonsuzdur.Kimse Allah’ı tam olarak kavrayamaz,O’nun sonsuzluğuna vakıf olamaz bu nedenle Allah şu iki ayette kendinin hiçbir şekilde sınırlanıp kavranamayacağını şöyle göstermiştir. A’raf 99 ‘’Allah'ın azabından kurtulacaklarına emin mi oldular?’’ Zümer 53 ‘’ Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin’’.. İşte yine aynısı Allah’ın gazabından kurtulacağına emin olma ve Allah’tan rahmetinden de ümidini kesme..Söz konusu Yüce Allah olunca onu anış için tek yöntem tenzih ve teşbihi bir arada kullanmaktır.Kassas 88 ‘’O'nun zatından başka her şey yok olacaktır.’’ . . 
© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
Özgür İrade
Özgür irademize Yüce Allah karışmıyor çünkü biz din gününde bundan sorguya çekileceğiz.Allah Kur’an’da bundan bahsediyor.Enbiya 1 ‘Yaklaştı insanlara hesapları!’’ Sad 53 ‘’Hesap günü için size vaat edilen işte budur.’’ Peki nasıl işliyor bu sistem?Nasıl Yüce Allah’ın iradesinden bağımsız davranabiliyoruz?Allah’ın iradesi külli iradedir(gezegenler),bizim irademiz ise cüz-i iradedir.Yüce Allah bize bizzat seçme özgürlüğü vermiştir ama hepsi bundan ibaret.Hayatınızda yaşanan her ama her olay gezegenlerin hareketleri vesilesiyle vuku bulur,gezegenler Yüce Allah’ın iradesini yeryüzüne yansıtan makinelerdir,Allah böyle bir sistem kurmuştur.Her olay Allah tarafından oluşa getirilir peki nerede bizim ‘özgür irademiz’?Bizim özgür irademiz önümüze gelen olayları değerlendirip seçim yapmaktan ibarettir.Külli irade önümüze seçenekler getirir özgür irademizle biz bunlardan birini seçeriz.Biz hiç bir şeye karışamayız,biz sadece ‘seçeriz’.Külli irade yolda önümüze aç birini getirir ona yardım etmeyi ya da etmemeyi özgür irademizle biz seçeriz.Külli irade bize zorlayıcı bir olay yaşatır bu olayda merhametli olmayı ya da olmamayı biz seçeriz.Külli irade önümüze günah işlemeye imkan veren bir olay getirir bu günahı işleyip,işlememeye ise biz özgür irademizle karar veririz.Külli irade(Allah) bize nimetler verir, bu nimetler için Allah’a şükretmek ya da etmemek tamamen bizdendir.Külli irade bize şanssız bir olay yaşatır,bu olay karşısında isyan edip etmemek ise bizim irademizdir.Biz hayatımızdaki hiçbir ama hiçbir olaya hakim olamayız bu olayların hepsi külli iradenin kontrolündedir.Biz sadece önümüze gelen olaylar karşısında özgür irademizle seçim yapabiliriz.Yaptığımız seçimlerin sonucunu da yine külli irade önümüze getirecektir buna da karışamayız.İşte bu nedenle yani ‘seçimlerimiz’ nedeniyle sorguya çekileceğiz.Örneğin,Yüce Allah diyecek ki ‘’Bu yaşadığın olay karşısında neden hırsına,kıskançlığına uyarak karar aldın?Oysa ki senin güzeli,doğruyu seçme imkanın da vardı..’’ İşte böyle..’İyi’ seçimler yapmalıyız çünkü hayatımızda hakim olabildiğimiz tek alan ‘seçimlerimiz’..Kıyamet günü hesabı bu seçimlerimiz üzerinden vereceğiz. . . © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
Mealler
Çok fazla şöyle sorular alıyorum, ‘’Ben falan kişinin çevirdiği Türkçe Kur’an mealini okuyordum ama meali okurken korkuyorum ve kötü hissediyorum!’’ Doğru çevrilmiş bir Kur’an mealinde bunu hissetmeniz imkansızdır! Çünkü bu konu hakkında Yüce Allah’ın kelamı var diyor ki; Taha 2-3 ‘’Biz bu Kur'an'ı sana, zahmet çekesin, mutsuz olasın diye indirmedik; saygıyla ürperene bir hatırlatma/düşündürme/öğüt verme olsun diye indirdik.’’ Yani Yüce Allah’ın sözüyle de sabit olduğu gibi Kur’an’ı okurken mutsuzluk ya da korku hissetmeniz imkansızdır. Eğer bir Kur’an mealini okurken böyle hissediyorsanız, o meal bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde ‘yanlış’ çevrilmiş bir mealdir, hemen o meali bırakın ve o meale itibar etmeyin. İşte Kur’an’ın kendi içinde böyle mükemmel bir alarm sistemi var, eğer okuduğunuz Kur’an meali size ‘kötü hissettiriyorsa’ o mealin doğru çevrilmediğine emin olabilirsiniz. İsra 82. ayet ‘’Kuran'ı, inananlar için bir şifa ve rahmet olarak indirdik. Zalimlerin ise ancak zararını arttırır.‘’ Şifa ve rahmet olarak indirilmiş Allah kelamını okurken ‘kötü hissedemezsiniz’, ‘korkuya kapılamazsınız’.. Bana ne zamandır soruyordunuz hangi meali okumalıyız diye? Buna kendiniz karar verebilirsiniz, bir meali okurken gönlünüz ferahlıyorsa o ‘doğru’ mealdir. Benim size meal önermeme gerek yok, sizin kendi ‘alarm sisteminiz’ yani ‘gönlünüz’ mevcut.. Allah bize ‘gönlümüzü’ boşuna vermedi(‘’Ona ruhumdan üflediğim vakit hemen secde edin!’’ Hicr 29). Kandırıldığında, kötü bir şey yaşadığında, tehlike anında, bir şeyler yanlış giderken insanın gönlü hep ‘sinyal’ verir, ‘’burada yanlış bir şeyler oluyor!’’ der.. İnsan, kendi günah işlediğinde, yanlış bir şey yaptığında, kötülük düşündüğünde yine ‘kendi gönlü’ onu durdurmak için sinyal verir, rahatsız hissettirir. Vedik astroloji perspektifinden bakarsak gönül dediğimiz olgu Jüpiter gezegeninin kontrolündedir.Jüpiter 5.element olan akaşın(ruh-ether) temsilcisidir,Yüce Allah’ın tüm evrene sızan enerjisidir bu.Bu nedenle ‘gönül’ dediğimiz olgu diğer 4 elementten bağımsız şekilde ‘duyu üstü’ çalışır ve kişinin gönlü her olay karşısında ona ‘duyu üstü’ uyarılar yapar. . . © Kadim Astroloji Analisti-Erdem Çalışkan
Dereceleri Yükselten
İslam’ın anlamı ‘teslimiyettir’, Müslüman ise ‘teslim olmuş’ kişi demektir. Yüce Allah’a tamamen ‘teslim olmak’ İslam’ın(teslimiyet) temel amacıdır. Demek ki dünyanın neresinde olursa olsun derin bir inançla,şirk koşmadan,Allah ile arasına birilerini sokmadan ve Allah’a teslim olmuş kimse otomatik olarak ‘Müslümandır’, teslim olmuştur. Burada bir ayrım devreye giriyor İslam’ı (teslimiyeti) kabul ettikten sonra her kişi ‘Müslümandır’ ama her Müslüman ‘Mü’min’ değildir. Yüce Allah bunun ayrımını şöyle uyararak yapıyor; Hucurat 14. ayet ‘’Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak "Müslüman olduk"(teslim olduk) deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir." Demek ki her ‘’Ben Müslümanım’’ diyen kişinin kalbine ‘iman’ yerleşmiş durumda değildir. Teslim olduktan(Müslüman olduktan) sonra eğer iman kişinin kalbine yerleşirse işte o zaman kişi ‘Mü’min’ statüsüne yükselir ki ‘Mü’minlerin’ özellikleri ‘Mü’minun’ suresinde geniş çaplı olarak verilmiştir. ‘Mü’min’ kelimesi her Müslüman(Teslim olmuş) için kullanılamaz, çünkü ‘Mü’min’ kelimesi iman kalbine tam olarak yerleşmiş kişiyi belirtir ve Yüce Allah’ın da Hucurat 14. ayette dediği gibi her Müslüman’ın(teslim olmuş) kalbine iman yerleşmiş değildir.Yol ‘teslim olmakla’ başlayıp derece derece ‘İnsan-ı Kamil’ olmaya kadar gider. Teslim olmuş(Müslüman) kişinin samimiyetine ve inancının derinliğine göre de Yüce Allah onun derecesini arttırır ya da azaltır. Mü’min suresi 15.ayet ‘’ O Refî'dir, dereceleri yükseltendir; arşın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden olan Rûh'u kullarından dilediğine indirir.’’ . . © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
'Sekar' Burası
'‘Dışa bakan rüya görür, içe bakan uyanır’' der Carl Gustav Jung.. Yani dışa bakan ‘uyuyor’, kendi içine dönen ise ‘uyanıyor’.. Dışarı yani dış dünya insanı ‘uyutmaktan’ başka bir şey yapmaz..Dışarı bir bakın gerçek bir şey var mı? Gündüz diyorsun, seviniyorsun ama kalıcı değil..Gece diyorsun o da kalıcı değil.. Yaz diyorsun, kalıcı değil, kış diyorsun o da kalıcı değil..Mutluluk diyorsun, kalıcı değil, hüzün diyorsun o da kalıcı değil.. Bebeklik kalıcı değil, gençlik kalıcı değil, yetişkinlik kalıcı değil, yaşlılık kalıcı değil.. Aylar kalıcı değil, mevsimler kalıcı değil, yağmurlar kalıcı değil, güneşli günler kalıcı değil.. Yemekten alınan haz kalıcı değil, cinsellikten alınan haz kalıcı değil, paradan alınan haz kalıcı değil, maldan alınan haz kalıcı değil, dünya başarılarından alınan haz kalıcı değil.. En önemlisi ‘ömür’ kalıcı değil.. Demek ki bu ‘dışarısı’ gerçek değil, çünkü ‘gerçek olan’ kalıcıdır.. Peki içteki ‘kalıcı olan’ öğe nedir? Allah’ın bize kendinden üflediği Ruh(Hicr 29) kalıcı olan işte o.. İçimizde bizim ‘rehberimiz’ olan o ‘Ruh’ kalıcı olan şeyin farkında ve bu dünya boyutundaki (sekar) hiçbir şeyin kalıcı olmadığının da farkında.Taha 117-119 "Adem," dedik, "Bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa perişan olursun. Senin burada ne acıkman söz konusudur ne de çıplak kalman. Burda ne susuzluk çeker, ne de sıcaktan bunalırsın." Kalıcı olan nasıldır görüyor musunuz? Üst boyutlarda (4. Boyuttan itibaren) ne susama,ne acıkma, ne doğum ne de ölüm vardır.. Bu dünya boyutu (sekar) 5 duyumuzla bizi buraya hapseden ve kalıcı hiçbir şey vermeyen bir eziyet yurdudur. Ta-ha 74. Ayet ‘’ Şu bir gerçek ki, Rabbinin huzuruna suçlu olarak gelen için cehennem vardır. Orada ne ölür ne de hayat bulur.’’ İşte burada söz edilen cehennem sekar yani dünya boyutunun ta kendisidir, kişi buradan kurtulup cennet katlarına ulaşamadığı sürece dünya üzerinde sürekli bir doğum-ölüm döngüsüne kapılır, yani ‘ne ölür ne de hayat’ bulur.. Birçok hayattan sonra istenilen frekansa ulaşıp cennete girmeyi başarırsa,işte o zaman ‘kalıcı yurdu’ bulur. Orada ne susar, ne acıkır, artık ne doğum vardır ne de ölüm.. . . © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan
Ulül Elbab
Büyük düşünür Çuang Tzu milattan önce 4. yüzyılda Çin’de şöyle diyor; ‘’Göğün neler yapabileceğini ve insanın neler yapabileceğini bilmek; işte bu insan bilgisinin en üst ve nihai noktasıdır. Göğün neler yapabileceğini bilmek, her şeyin gökten geldiğini bilmektir.İnsanın neler yapabileceğini bilmek,bu insan bilgisinin zirvesidir.’’ Astroloji dahil Yüce Allah’ın evren içinde oluşturduğu bütün ilimlere ilgi duymak ve öğrenmek üstümüze farzdır. ‘İlim öğrenmek’ bir insan için ekmek gibi,hava gibi, su gibi önemlidir, çünkü evreni ilimlerle donatan ‘Alim’ ilk emrini bile ‘Oku’ olarak vermiştir. ‘İlim sahibi olmak’ kişiyi Yüce Allah’ın nezninde değerli hale getirir; Zümer 9 ‘’ De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Mücadele 11 ‘’“Allah içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin.” Fatır 28 ‘’Kulları içinde Allah'tan ancak ilim sahipleri ürperir.’’ Ankebut 43 ‘’Bunlar bizim, insanlara vermekte olduğumuz örneklerdir ki ilim sahiplerinden başkası onlara akıl erdiremez.’’ İnsana kendisini insan gibi hissettiren yegane unsur nedir? ‘Bilgi’ yani ilim.. Bizi yeme, içme, cinsellik ve uyuma dışında hayvanlardan ayıran şey nedir? ‘İlim’ yapabiliyor olmamız, ‘öğrenebiliyor’ olmamız.. Yani ‘ilim’ bize ‘insanlık’ kimliğini veren unsurdur. İnsan ‘ilim öğrenmekten’ uzaklaşırsa ‘insan’ kimliğinden de uzaklaşmış olur. İlim derken bunu illa akademik eğitim olarak algılamamalısınız, matematik,fizik,biyoloji,kimya, astroloji,marangozluk,botanik,seyislik ya da aklınıza gelebilecek herhangi bir ilmi öğrenmek ve bu ilimde ehil olmak kişinin ruhunun derecesini Yüce Allah’ın nezninde yükseltir. Yüce Allah bu nedenle ‘ilim sahiplerini’ ayrı bir kefeye koyuyor. Bilenle bilmeyenin bir olmayacağını söylüyor. Bütün evrendeki en önemli ilim ise Kur’an’ın bilgisidir. Yüce Allah Kur’an’ın bilgisini kendisine açtığı kullarına ‘Ulül Elbab’ diyor, bunun anlamı ‘Akıl sahipleri,Öz bilgi sahipleri’dir. Yalnız ‘Ulül elbab’ olabilmek için bir şart vardır o da şudur Vakıa 79 ‘Ona,(Kur’an’a) arındırılmışlardan başkası dokunamaz.’ Arınma ise derin bir inanç,ahlak kurallarına bağlılık,düzenli namaz ve ilim öğrenmeyle olur. .

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

24 Mart 2022 Perşembe

Kara Propaganda
Çok sık şöyle videolara denk geliyorum, genellikle soru sorulan kişi ya Holywood ünlüsü (sözde) ya da Amerikan ghettolarında büyümüş türlü bağımlılıkları olan bir rap şarkıcısı oluyor.. Soru:‘’Para mutluluğu satın alır mı?’’ ‘Bilge’ holywood yıldızı ya da ‘bilge’ ghetto rapçisinden cevap geliyor ‘’Hayır alamaz.. Daha fazlasını alır adamım!’’.. 10 yaşındaki çocukta bunları bir figür ve bir idol olarak kabul edip peşlerine takılıyor,kendi yaşam felsefesini bunların üzerine oluşturuyor.. ‘Perdenin arkasını’ göremiyor çünkü onun bunu görebilmesi için ‘perdenin arkasını gören’ ebeveynler lazım, ona bunun bir ‘göz boyama’, bir ‘propaganda’ olduğunu söyleyecek ebeveynler lazım.. Dünya sistemi boşuna ‘aile’ kurumuna karşı değil, ‘çocuklara’ yol gösterecek kimse istenmiyor dünya sisteminde, böylece çocuklar bir Holywood yıldızı ya da bir Amerikan rapçi tarafından kolayca yönlendirilebilirler.. Bir defa düşünmek lazım hayat hakkında böyle ‘önemli soruları’, neden bu kişilere soruyorlar? Sekar’dayız, buranın herşeyi ateş, kandırmaca ve aldatmaca.. Buranın en büyük yıldızı ‘Şeytan’.. Burada çekici görünen her şeyin arkasında zehir yatıyor.. Şöhret, parıltılı hayat, para insan bunlara kapılıp hayatını bu kavramlara adadığı an her birisi insanın boğazına yapışan, kanlı göz yaşları döktüren, hepsi insanın karnında ‘ateş’ olan öğeler.. Hayır parayla falan mutluluk satın alınmaz.. Parayla gerçek olan hiçbir şey satın alınmaz.. Mutlu hayat nedir söyleyeyim mi? İlim irfan dolu bir hayat, içinde inanç olan hayat, içinde sevgi olan bir hayat.. İşte bunların hiçbirini para ile satın alamazsınız.. Yani mutlu bir hayat içinde ‘ilim,inanç ve sevgi’ olan hayattır. Parayla sevgi sahibi olduğunuzu, insanların para sayesinde sizi sevdiğini düşünüyorsanız? Zaten o gerçek sevgi değildir, para bittiğinde de sözde sevgi de yok olur.. İnanç parayla satın alınmaz, inancın içine hiçbir maddi öğe sokulamaz, sokuluyorsa o ‘inanç’ değildir.. İlim-irfan parayla öğrenilemez, eğer ilim parayla öğrenilseydi zenginlerin hepsi allame-i cihan olurdu.. Rumi bitirsin ‘’ Lezzet dışardan gelmez içten gelir. Bunu böyle bil. Köşkleri kaleleri aramayı ahmaklık say.’’ . . © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

1 Mart 2022 Salı

Yeni kitabım 'İLLA' çıktı!


 ‘İLLA’ kitabım satışta! Kitabın ücreti 200 tl dir. 

Kitabı @kadimastrolojianalistierdem Instagram sayfamdan dm atarak satın alabilirsiniz, kargo ücreti alıcıya aittir.

'İLLA' kitabım tasavvuf, hakikat ilmi ve vedik astrolojinin birleşimiyle içinde bulunduğumuz her an 'sahteleşen' dünyanın çarklarından çıkıp ufkunuzu genişletecek.. Kitap bir 'hakikate yolculuk' kitabıdır. Kitap 340 sayfadır. Kitabın içinde tasavvuf,hakikat ilmi,sırlar ve vedik astrolojiyi harmanlanmış şekilde bulacaksınız. Günümüzde tamamen yapaylaşmış olan ve ruhaniyetin kaybolduğu dünya hayatında bu kitabı kişiye bir 'rehber' olması için ve kişiyi bir 'uyanışa' sürüklemesi için yazdım.. Doğru bildiğiniz yanlışlar ve yanlış bildiğiniz doğruları ortaya çıkaran bu kitap, popüler kültürün ve sözde 'medeni' dünyanın kişiye vurduğu görünmez zincirleri ortadan kaldırmak için yazıldı.. Zincirleri görememeniz 'orada olmadıkları' anlamına gelmez.. Kitabım 'İLLA' bir astroloji kitabı değil, bir hakikate yolculuk, bir 'öz'e ulaşma ve uyanış kitabıdır. Astroloji dahil evrendeki çeşitli ilimlerin bir araya gelmiş halidir. İçindeki her konuyu her okuyan rahatlıkla anlayabilir. Bu kitaptan sonra hayata bakış açınız tamamen değişecek..

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

24 Şubat 2022 Perşembe

Kör,Sağır ve Çıplak
Celaleddin-i Rumi'nin Mesnevi'sinden Kör,Sağır ve Çıplak.. ‘’Üç kişinin birisi pek uzakları görürdü, fakat gözü kör; Süleyman’ı görmezdi de karıncanın ayağını görürdü!Öbürü pek keskin işitirdi,fakat sağır!Âdeta bir defineydi.İçinde yarım arpa kadar bile altın yok! Üçüncüsü çırılçıplak, edep yeri açık bir adamdı.Elbisesinin etekleri uzun!Kör dedi ki: “İşte bak, şuracıktan atlılar gelmekte.Onların nereli olduklarını ve kaç kişi olduklarını görüyorum.”Sağır “Evet,ben de duydum,gizli açık ne söylüyorlarsa işittim” dedi.Çıplak “Benim korkum da şundan:Gelirlerse elbisemin eteğini keserler!” dedi.Kör dedi ki: “İşte bak,yaklaştılar.Hadi onlar gelip çatmadan,bizi yakalayıp dövmeden,bağlamadan biz kaçalım.”Sağır dedi ki: “Hakikaten dostlar,gürültü gittikçe yaklaşıyor,haydin!Çıplak,eyvahlar olsun, dedi…gelirlerse tamah ederler,elbisemi alırlar,ben hiç emin değilim!Şehri bırakıp çıktılar,koşa koşa bir köye geldiler.Köyde bir kuş buldular.Kuşun vücudunda zerre kadar et yoktu,öyle arıktı ki!Ölmüş bir kuştu,kemikleri bile incelmiş,ipliğe dönmüştü.O kuşu yediler.Üçü de tok filler gibi semirip şiştiler.Üç genç de öyle şişmanladılar ki şişmanlıktan âleme sığamaz oldular!Bu kadar şişmanlıkla,bu koskocaman kelleyle,kulakla,bu iri yedi endamla beraber kapının çatlağından süzülüp geçtiler!Ölüm gizlidir,görünmez,acayip bir çıkış yeridir.İşte bak,kervanlar birbiri ardına ulanmış,o kapının gizli çatlağından geçip gitmede!O çatlağı arasan göremezsin ama ondan bunca kişileri geçirdiler,gelin evine güvey götürür gibi götürdüler.Sağır,istektir,dilektir.Bizim ölümümüzü duydu da kendi ölümünü duymadı,kendi görünüşünü görmedi.Kör de hırstır.Halkın ayıbını kıldan kıla görür,bir bir söyler de,Kör gözü kendi ayıbını zerre kadar göremez,fakat gene de âlemin ayıbını arar!Çıplak,elbisesinin eteğini kesecekler diye korkuyor ama çıplak adamın eteğimi olur ki kessinler!Dünyaya kapılan hem iflas etmiştir,korkaktır.Halbuki hırsızlardan hiç de korkmaması lâzım.Zaten dünyaya çıplak geldi,çıplak gidecek.Böyle olduğu halde hırsızlardan korkusundan yüreği kan olmakta!Fakat hayattayken bunca feryad etti ağlayıp sızladıydı ya,ölürken kendiside bu korkusuna şaşar,güler!O zaman zengin hiçbir pulu olmadığını…zeki,hiçbir hüneri bulunmadığını anlar.’’ . . Celaleddin-i Rumi

14 Şubat 2022 Pazartesi

Bir Yere Ait Olmak
Hepimiz bir ülkeye,bir şehre,bir toprağa aitiz..Doğamız gereği ‘bir yere ait’ olmak zorundayız..Çünkü bu bizim ‘mutluluğumuz’ için birinci dereceden önem taşıyor.Peki nasıl?..Bir vedik doğum haritasında kişinin 4. evi kişinin ‘mutluluğunu’ gösterir,mutluluğa dair her şey bu evdedir..Bu ev aynı zamanda kişinin yaşadığı yerdir,doğduğu vatandır, doğduğu ülke-şehir-ilçe dir,bir yere ‘ait’ olma duygusu da 4. Evin konusudur.Kişinin 4.evinde kötücül gezegenler olan Mars,Satürn,Rahu,Ketu gibi gezegenler var ise kişinin hayattan alacağı mutluluk önemli derece de zarar görecektir, aynı konum kişinin doğduğu yerden erken yaşlarda ayrılmasına neden olacaktır..Yani ‘doğduğun’ yerden ayrılarak uzaklara gitmek en eski kültürlerde bile şanssız bir durum sayılır.Türk halkı olarak dünyanın her yerinde gurbetçilerimiz var,onlar gittikleri ülkelerde çok iyi şartlarda yaşasalar bile hepsine sorabilirsiniz, çoğunluğunun vereceği cevap Türkiye’ye geldiklerinde yaşadıkları mutluluğun tarif edilemez olduğudur..Doğduğun ülkede yaşamak 4. evi yani hayat mutluluğunu korumak demektir, ama kişinin haritadaki 4. evi zarar görmüşse kişi mecbur olarak yurtdışına gitmek zorunda kalacaktır.Bunun nedeni finansal ya da tercih nedeniyle olabilir.Asıl sorun gurbetçi olmak değil,Allah gurbetçi vatandaşlarımıza bulundukları ülkelerde yardımcı olsun..Asıl sorun son yıllarda dünyada yapılan ‘dünyayı gez!’ ,’bir yere ait olma!’,‘karavanda yaşa!’,‘dünya vatandaşısın’ propagandaları..Kişi ‘bir yere ait olmazsa’ ne olur?? Hayat mutluluğu yok olur..Gurbetteki vatandaşımız kendini Türkiye’ye ait hissediyor bunda onlar için bir sorun yok ama tüm dünyada yeni yetişen neslin bir ‘ülkeye ait olma’, ‘bir toprağa’ ait olma hissi yavaş yavaş yok ediliyor..Milyonlarca insan ‘dünyayı gezmeyi’ hayal ediyor, bu normal bir şey ben kendim 80 den fazla ülke gezmiş biri olarak gezmenin,başka kültürler tanımanın çok güzel bir şey olduğunu onaylıyorum ama ‘tüm dünya’ buna ‘özendiriliyor’ ve ‘bir vatana’ ait olma hissi yavaş yavaş yok ediliyorsa ortada bir problem var demektir..Bir ‘vatana’ ait olmalı insan,kimliğini ‘orayla’ özdeşleştirmeli,’mutluluk’ ancak bu şekilde mümkün.. . . 

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

10 Şubat 2022 Perşembe

Rüya İçinde Rüya
‘’Gözlerini kapatırsan, işte o zaman ‘görürsün’, dinlemeyi bırakırsan, ‘gerçeği’ o zaman duyarsın. Sessiz olursan, kalbinin şarkı söyleyişini dinlersin. Kimseyi aramazsan, herkesle ‘bir’ olursun.. Hareketsiz durursan, ilahi enerjiyle akar gidersin.. Kibar ol! İşte o zaman güce ihtiyacın kalmaz. Sabırlı ol! İşte o zaman her şeyi başarırsın. Alçak gönüllü ol! O zaman kendinle barışırsın. Düşünmeyi bırak! İşte o zaman bütün problemlerini çözersin..’’ Eski bir Tao meditasyonunun sözleridir bu.. Dıştaki beş duyu sahte, içteki beş duyu ‘gerçektir’.. Bu ‘dünya’ bir rüyadır. Rüyadaki hiçbir şeyi yanına alamazsın, rüyadaki hiçbir şey ‘gerçek’ değildir.. Basit olarak ‘uykudasın’.. O zaman uykudayken ‘rüya aleminin’ geçici süsleri için hırslanma, savaşma, kalp kırma.. Rüya alemi olan dünyadan herkesin kendiyle birlikte götürdüğü tek şey ‘gönlüdür’, sahte ‘rüya aleminin süsü’ için gönül kırma.. Rüya için ‘gerçeği’ feda etme.. Şu iki alim bir ‘rüyanın’ içinde yaşadığımızı şöyle açıklıyorlar.. Celaleddin-i Rumi diyor ki ‘’ Bu âlem, bir rüyadır, zanna kapılma sen. Sen gündüzün de uykudasın. Bu uyku değil deme.Gölgenin parlaklığıdır bu, asıl ise ancak ay ışığından ibarettir.Ey yiğit, bil ki uykun da uyanıklığın da uyuyan adamın rüya içinde rüya görmesine benzer.Bu adam, kendisini uyuyorum sanır ama bilmez ki ikinci uykudadır, iki kat uyku içindedir.’’ .. Muhyiddin Arabi diyor ki ‘’ Alem bir sanrıdan ibarettir,onun gerçek bir varlığı yoktur.Bu ise 'hayal' ile kastedilen şeydir.Yani sen hayalinde zannetin ki bu alem kendi başına buyruk,kendi kendine oluşmuş bir gerçektir; bu alem Mutlak Gerçek'den(Hakk'dan) hariç bir varlıktır. Halbuki hiçde böyle değildir.Bil ki sen kendin de bir hayalsin; idrak ettiğin her bir şey ve 'bu ben değilim' dediğin her bir nesne de hayaldir.Şu halde bütün varlık alemi de hayal içinde hayaldir.’’ .. İşte böyle.. Rumi bitirsin ;’’ Tut ki bütün doğuyu, batıyı zaptettin, her tarafın saltanatına sahip oldun. Mâdem ki bu saltanat, sonunda sende kalmayacak, sen onu bir şimşek farzet; çaktı, söndü.Gönül, ebedi olmayan mülkü, bir rüya bil! Cellat gibi boğazına yapışan debdebeyi, şan ve şöhreti ne yapacaksın ki?’’

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

5 Şubat 2022 Cumartesi

Beden Yiyen Ruh
Alkol.. ‘Alkol’ kelimesinin kökeni Arapça ‘Al Kuhl ‘ ya da ‘Al Gawl’ kelimesinden gelir. ‘Al Kuhl’ ya da ‘Al Gawl’ kelimelerinin Arapça anlamları ‘Bedeni yiyen ruh’ demektir yani İngilizcesi ‘Body eating spirit’.. Enteresan olan İngilizce’de ‘Spirit’(Ruh) kelimesi bütün alkollü içeceklere verilen genel addır. Vücudumuzun genel bir frekansı vardır bu da her zaman 62-72 mhz arasındadır, vücudumuz hep bu aralıkta titreşir. Namaz gibi spiritüel aktiviteler, güzel çiçek kokuları özellikle ‘gül’ kokusu, olumlu düşünceler, mutluluk bu frekansı 72 mhz nin üzerine çıkarır ve kişinin frekansı yükseldikçe ruhaniyeti artar, sağlığı düzelir. Ama kişi alkol tükettiğinde(ve uyuşturucunun her türü) vücudunun frekansı 62-72 mhz aralığından aşağıya düşerek 35-30 mhz frekansına bazen de bu frekansın daha altına kadar geriler..Neydi alkolün Arapça anlamı? ‘Bedeni yiyen ruh’!… Alkol gibi zararlı bir madde bedenin frekansını adeta ‘yer’ ve kişiyi ‘tamamen’ ruhaniyetten ayırır, çünkü kişinin bedeni normal şekilde titreşmesi gereken aralığın çok altına düşmüştür.. Vücudun genel olarak 62-72 mhz olan bu frekansını alkol ve uyuşturucudan başka ne bu kadar aşağılara düşürür? Çok ağır, ölümcül hastalıklar vücudun frekansını bu kadar düşürürler, insan ölümle pençeleşirken insanın vücudunda görülen frekans aralığı da aynı ‘alkol’ tükettiğinde gelinen 35-30 mhz aralığıdır.. Enteresan değil mi? Ölümcül bir hastalığın pençesinde olan kimseyle, alkol tüketen kimsenin bedeninin yaydığı frekans aynı.. Fark ise hasta olan kişi bu konuda çaresiz, ama alkol tüketen kişi bu konuda gönüllü.. Vücudun frekansının 25 mhz altına gerilemesi ise kişinin ‘ölü’ olması demektir.. Peki vücudun frekansı düşerse bunun nasıl bir etkisi olur? Kişi de inanç zayıflar, ahlaki kavramlara önem vermemeye başlar, bunun düzenli olması kişinin sağlığını bozar, şansı yok olur( Jüpiter şans gezegenidir ve onun düşmanı alkolü ve uyuşturucuyu temsil eden Rahu gezegenidir).. Peki şöyle bir soru sorabilirsiniz? Peki neden Dünya ve Türkiye sineması-dizileri alkolü her saniye önümüze koyarak bu ‘ruh yiyen’ materyali normalize ediyor? Onu da siz düşünün Allah size ‘akıl’ vermiş değil mi? . . 

© Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

26 Ocak 2022 Çarşamba

Gerçek Gıda
Bugün kendin için ne yaptın? Muhtemel cevapların ‘güzel bir yemek yedim!’,’arkadaşlarımla kahve içtim!’,’kendime yeni kıyafetler aldım!’ ya da bunların türevleridir..Ama sorumu yanlış anladın..Ben dedim ki bugün ‘kendin’ için ne yaptın? Sen bedenine ne yaptığını söylüyorsun,bu beden ‘sen’ değilsin ki..Bedenin bir gün ölecek ve çürüyecek,bedenin içinde bulunan ‘ruhun’ işte ‘sen’ O’sun,sonsuz olan,hiç ölmeyecek olan o..Ama yaptığın şeylerin %99’u sadece bedenine yönelik,sürekli bedenini besliyorsun,’kendini’ beslemiyorsun ki.. İnsan sürekli bedenini beslemekle,bedeninin gıdasıyla uğraşır,ama ‘kendini’ (ruhunu) beslemeyi çoğu zaman unutur..Bedenin gıdası yiyeceklerdir,peki ruhun gıdası nedir?Ruhun gıdası Yaratıcıyla günün belli vakitlerinde buluşmak ve Yaratıcı’dan bu ‘gıdayı’ temin etmektir.Yüce Allah Kuran’da namazı insana farz kılmıştır ama O’nun bu kıldığımız namaza ihtiyacı yoktur o zaman neden namaz kılmamızı istiyor? İşte olayın önemli kısmı burada.Allah ile günün belli vakitlerinde buluşup ona ‘secde’ edersek Allah bize ‘ruhumuzun gıdasını’ veriyor,nasıl fiziksel beden yemek yiyince genişliyorsa,ruhumuzda Allah’tan ‘gıdasını’ aldığında alabildiğince genişliyor..Beden ancak 0 ila 300 kg aralığında bir boyuta çıkabilirken,ruhumuz günlük olarak namazlarda ‘beslendiğinde’ bir ülke,bir kıta hatta ‘dünya’ boyutu ve fazlasına erişecek bir hale gelir..Nasıl mı? Cebrail kanatlarını açtığında ‘dünyayı’ kapladığı söylenir ki,Allah’ın melekleri bile devasa boyutlardadır,keza kıyamet gününde milyarlarca galaksi Allah’ın avucunda dürülü olarak kalacaktır.Zümer 67 ‘’ Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edip tanımadılar. Kıyamet gününde bütün dünya O’nun avucundadır; gökler de O’nun kudret elinde dürülüp bükülmüştür. Allah, müşriklerin koştukları ortaklardan uzaktır ve yücedir.’’ Bu ne demek oluyor? Namaz ile alacağımız günlük ‘gıdalarla’ ruhumuzun boyutları ‘semayı’ aşacak duruma gelir.Yani Allah Alak 19’da ‘‘Secde et ve yaklaş!’’ derken bunun sadece manevi anlamını kastetmiyordu, ‘fiziksel’ anlamını da kastediyordu! Namazın ne kadar önemli olduğunu kavrayabiliyor musun? Namaz olmazsa,bedenin tok,ruhun ise ‘aç’ olarak yaşarsın.. . . © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan

10 Ocak 2022 Pazartesi

Halik
Dünya durağan görünüyor değil mi? Bedenin sabit,gördüğün objelerin hepsi sabit,somutlar değil mi? Durum böyle değil..Rahman Suresi 29. Ayet ‘’ Göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister.O, her an yeni bir iş ve oluştadır.’’ ‘Halik’ ismiyle Allah evrende sürekli yaratım halindedir ve bu sürekli yaratım gözle görülemeyecek kadar hızlıdır,bedenimiz bile her nefeste,göz açıp kapanıncaya kadar ‘yenileniyor’..Mevlana diyor ki ‘’Her nefeste dünya yenilenir.Fakat biz,dünyayı öylece durur gördüğümüzden bu yenilenmeden haberdar değiliz.Ömür su gibi yeniden yeniye akıp gider. Fakat bedende bir daimîlik gösterir.Elinde hızlıca oynattığın ucu ateşli bir sopa nasıl upuzun ve tek bir ateş hattı gibi görünürse ömür de pek çabuk akıp geçtiğinden daimî bir şekilde görünür.Ateşli çöpü sallasan ateş gözüne upuzun görünür.Bu ömür uzunluğu da Allah’ın tez tez halk etmesindendir. Allah’ın yeniden yeniye ve süratle halk etmesi, ömrü öyle uzun ve daimî gösterir.’’,diğer bir büyük alim Muhyiddin Arabi diyor ki ‘’Görülen varlığın,görülebilmesi için geçen zaman o kadar kısadır ki,bu zaman algılanamaz.İnsan her an yeniden yaratıldığının farkına varamaz.’’ Her an her nefeste yeniden yaratılıyoruz peki bu bilgiyi nasıl kullanabiliriz?Düşün her nefeste yeniden ‘halk’ ediliyorsan,her nefeste kendini yenileme ve şifalanma şansın var demektir.Şifalanma sadece hastalıklara karşı olmaz,kişi en başta ‘ejderha’ olan nefsini şifalandırmalı ve sakinleştirmelidir.Her nefeste ‘nefsin’ tekrar oluşuyor..Nefes teknikleri önemli..Düşünsene vücudunda karaciğerin var,böbreğin var,kalbin var,bağırsakların var hangisinin üstünde kontrol sahibisin,vücudunda neyi kontrol edebiliyorsun? Vücudunda tek kontrol edebileceğin şey ‘nefesin’,demek ki ‘anahtar’ da o..Vedik Astroloji’de kişinin ‘ömür uzunluğunu’ yöneten Satürn gezegeni hava elementine mensuptur ve ‘nefes’ Satürndür,yani ‘doğru nefes’ ömrü uzatır.. Her nefeste ‘yeni’ bir perde açılıyor hayatında..Eğer bilinçsiz nefes almayı bırakıp ‘nefes teknikleri’ öğrenirsen (Sufi Nefesi,Pranayama) bir süre sona hayatında açılan ‘yeni sayfaların’ farkında olursun,nefsini dizginlersin,zihnin ve vücudun her nefeste şifalanır.. © Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

7 Ocak 2022 Cuma

'Yeni' İyi Değildir
İsra 36. Ayet ‘’Bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulağın, gözün ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.’’ Kuran’ın muhteşem öğüdü,bilinmezliğe atlama çünkü sonrasında vücudundaki her organ ve ‘gönlün’ dahil hesap verecek..Ama nasıl olur?Günümüzde her şey tamamen bilinmezlik içinde ve insanların bununla hiçbir sıkıntıları yok.. ‘Yeni trend var katılmalıyım!’,’Moda buymuş uygulamalıyım!’,’Yeni bir teknolojik gelişme olmuş hemen deneyimlemeliyim!’,’Bunun yenisi çıkmış almalıyım!’..Dur!..Tedbir ve ihtiyat nerde kaldı?Yeni bir ‘gelişme’ olduğunda hemen bu iyi mi kötü mü diye sorgulamadan insanlar içine atlıyor,yeni bir ‘kavram’ üretildiğinde insanlar hiç düşünmeden bu kavramı benimsiyorlar..Sorgula! Zira bu senin için çok önemli..Ahiret gününde göz gördüğünden hesabı verecek,kulak duyduğundan,ağız konuştuğundan kabul ettiğimiz,peşine düştüğümüz her şeyden vücudumuzun her zerresi sorumlu tutulacak.. Fussilet 20.Ayet ‘Nihayet oraya geldiklerinde vaktiyle yaptıklarından dolayı kulakları, gözleri ve derileri onların aleyhine şahitlik ederler.’ Hayatımız keşmekeş içinde,dünya eskisi gibi değil,her gün gözlerimizi açtığımızda bir ‘kavram’ eskimiş yerine yenisi gelmiş oluyor,her gün yeni bir teknolojik gelişme oluyor ya da her gün yeni bir öğe işgal ediyor hayatımızı..Sorgulamayı unuttuk,tedbir ve ihtiyat gitti elimizden,insanlar tedbire ve ihtiyata sahip olmazlarsa kendilerini hiçbir zaman ‘kötülükten’ koruyamazlar.. ‘Yeni’ iyi değildir! Kim yeninin ‘iyi bir şey’ olduğunu benimsetti bu insanlara,hem de bu kadar kısa süre içinde..İhtiyat ve tedbir,’güvenli’ bir yaşamın anahtarıdır..Mevlana diyor ki ‘Allah hangi kuşa ihtiyat ve tedbir duygusu vermişse o kuş o taneye, o tuzağa aldanıp gelmez.İhtiyatsızlık, tedbirsizlik, pişmanlıktan ibarettir.İhtiyat ve tedbir ona derler ki kötü zannı gideresin, kaçıp kötülüklerden kurtulasın.Tedbirsiz insan, adamakıllı âciz kalır. Çünkü ahmaklığından dolayı ne önünü görür, ne ardını!’’ Tedbirin olmazsa,gözü kandırırlar,kulağı şaşırtırlar..Sonra insan şu ayete konu olur Nur 24 ‘’ O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder." . . © Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

28 Aralık 2021 Salı

'Devler' Aramızda
Bu bir Anadolu meselidir. Anadolu’da ‘meseller’ aynı masallar gibi öğüt verici,ders veren halk hikayeleridir.. Eski zamanlarda devler varmış.. Dünya üzerindeki herşeyi yiyip bitiriyorlar yine de doymuyorlarmış. Devin biri kocaman filleri bir lokma da yutuyormuş ama yedikçe daha da aç hissediyormuş,açlığını baskılayamıyormuş.. Derken burnuna ilerideki köyden bir yemek kokusu gelmiş.Hemen o bitmez tükenmez açlık hissiyle oraya doğru yönelmiş.Kokunun geldiği yerde bir köylü evinin önünde ateş yakmış,küçücük bir tencerede yemek pişiriyormuş.Dev demiş ki köylüye ‘’ O yemeği bana ver ben çok açım!’’,buna karşılık sakin görünen köylü ‘‘Bu küçücük tenceredeki yemek sana yeter mi ki?’’ diye cevap vermiş. Dev dayanılmaz açlığın verdiği hisle ‘’Ver,bana o yemeği yemek istiyorum!’’ diye haykırmış.Bunun üzerine köylü düşünerek şöyle demiş ‘’Tamam sana yemeği veririm ama bir şartım var,bunu yerine getirmelisin.Yemeği yemeğe başlamadan önce ‘Bismillahirrahmanirrahim’ diyeceksin’’ demiş..Dev hiddetle reddetmiş ‘‘Kesinlikle demem!’’,köylü ısrar edince Dev tekrar ‘‘söylemem!’’ demiş..Köylü sonunda kızmış ve Dev’e ‘‘neyi söylemezsin be dev!’’ demiş ve Dev karşılık vermiş ‘’ Bismillahirrahmanirrahim demem kesinlikle!’’..Köylü demiş ki ‘’İşte oldu..söyledin,al bakalım tencereyi..’’..Başı göklere kadar uzanan dev o küçücük tenceredeki yemekten bir lokma alınca,doymuş,bütün açlığı yok olmuş,sonra bütün dev arkadaşlarını çağırmış ve 1000 tane dev o küçücük tenceredeki yemek ile karınlarını doyurmuş ve bitmez tükenmez açlık hissinden kurtulmuşlar..Bu meseldeki Dev ‘insandır’..İnsan,paraya,mala,mülke,dünya nimetine,şana,şöhrete, mevkiye karşı bitmez tükenmez bir açlık hisseder ve bu uğurda önüne gelen ne varsa silip süpürür..Ama her yeni elde ettiği dünya nimetinde,zenginlikte,mevkide,şöhrette ‘açlığı’ biraz daha fazlalaşır,öncekinden daha ‘aç’ hale gelir ve bu eziyet ile hayatı boyunca kıvranır..İnsan, bu peşinden koştuklarının hiçbir zaman açlığını gideremeyecek ‘sahte’ şeyler olduğunu ancak ‘’Bismillahirrahmanirrahim’’ deyip Allah yoluna girdiğinde anlar..Bu aşamadan sonra küçücük bir ‘ekmek parçası’ insana 1000 yıllık ‘tokluk’ verir.. . . © Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

21 Aralık 2021 Salı

Gönülden Gönüle Bir Yol Vardır Görünmez
“Gerçekten de gönülden gönüle pencere vardır. İki insan birbirine gönülden bağlanınca, artık onlar, birbirinden ayrı değillerdir. Bedenleri birbirinden uzak düşse de gönülleri beraberdir.” diyor büyük Veli Mevlana.. Çok değerli halk ozanımız Neşet Ertaş da ‘’Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez.’’ der..İkisine de Allah rahmet eylesin. Gerçekten de durum böyledir.Gönüllerden gönüllere gizli pencereler vardır, gönüller birbirlerini yansıtan aynalardır.Tabi kiminin ‘aynası’ karadır üzerini toprak bağlamıştır, kiminin aynası ise cam gibidir, pas parlaktır.Gönüller sürekli ‘gizli’ bir iletişim halindedirler.Çok yaşanılan bir örnek vereyim.Evde otururken birini düşünürsün,o anda telefon çalar ve o kişinin aradığını görürsün.Bilinenin aksine sen onu düşündüğün için o seni aramadı,o seni aramaya ‘niyet ettiğinde’ onun bu niyeti senin gönlüne aksetti ve o aramadan önce onu düşünmeye başladın!Yani sen onu düşündüğün için seni aramadı, o seni aramaya ‘niyet ettiği’ için onun gönlündeki niyet senin gönlüne aksetti,olay bundan ibaret!Gönüller sürekli iletişim halindedirler,ama bazısı kendisinin düşünüldüğünü,kendisi hakkında niyet edildiğini anlayamaz bunu sezemez..İşte bu kişilerin gönül aynalarının üstünü toprak(dünya hırsı,şehvet,para hırsı,mevki hırsı,dedikodu,yalan) kaplamıştır..‘Aynanın’ üzerindeki toprak temizlenmeden aynaya(gönüle) bir şey ‘yansıması’ mümkün değildir..Fazlaca dünya hayatına batmış kimselerin ‘aynalarını’ (gönülleri) zift kaplamıştır,hissedemezler, sezemezler,empati kuramazlar ve ‘anlayamazlar’..Peki gönül aynasını ‘tertemiz’ tutmak, temizlemek için ne yapmak lazım..Bu aynayı İlahi ‘su’ ile yıkamak lazım.. İlahi su nasıl elde edilir ? Düzenli namaz,düzenli zikirler ile pas tutmuş aynalar(gönüller) bile diriltilebilir..Ayna (Gönül) temiz olunca kişi herkesi,herşeyi sezmeye başlar,herşey içine akseder..Gönlüne herkesin kendi hakkında ne düşündüğü aks eder,herkesin onun hakkındaki niyetlerini sezer, insanlar bu kişiden hallerini ve niyetlerini saklayamaz..İşte Mevlana gibi Veliler pas parlak bir aynaya (gönüle) sahiptirler..Bu gibi Velilerin önünde hiçbir şey saklayamazsın..Bu Velilere ‘gönül ehli’ denir.. © Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

18 Aralık 2021 Cumartesi

Hakikatten Uzak Kalan Sabırsızlaşır
Kehf suresinde Hızır Aleyhisselam ile Hz. Musa arasında meşhur bir konuşma geçer..Konuşmanın başında Hz. Hızır, Hz. Musa’ya ‘’ Sen benimle birlikte olmaya sabredemezsin’’(Kehf 67) diyerek uyarıyor.Ve arkasından ‘okyanus’ gibi bir cümle geliyor Kehf 68 ‘’ “İç yüzünü bilmediğin, hakikatini kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin?” dedi.’’..Bu cümle de birçok ‘ibret’ vardır.. Evet, içyüzünü anlayamadığın ‘hakikatini’ kavrayamadığın hiçbir şeye sabredemezsin, bunun için emek harcamazsın ve bu konular senin için ‘atıl’ kalır. İnancın,dinin hakikatini kavrayamazsan, ibadet için sabrın olmaz..Ana-baba sevgisinin hakikatini kavrayamazsan ana-babana saygı duymaya sabrın olmaz..Aşkın,evliliğin ‘hakikatini’ kavrayamazsan,aşkı,evliliği sürdürmeye sabrın olmaz,eşine saygın olmaz..Helal kazancın ‘hakikatini’ kavrayamazsan ‘helal kazanmak’ için sabrın olmaz.. İyilik yapmanın ‘hakikatini’ kavrayamazsan, iyilik yapmak için sabrın olmaz.. Allah rızasının ‘hakikatini’ kavrayamazsan,Allah rızası motivasyonuyla birşeyler yapmak için sabrın olmaz.. Öğrenmenin ‘hakikatini’ kavrayamazsan öğrenmek için sabrın olmaz.. Peki bir konunun hakikatine nasıl erişilir? Birincisi o konu hakkında ‘bilgi’ sahibi olarak ikincisi o konuyu ‘kalbinde’ irdeleyerek..Bu iki aşamadan geçmemiş hiçbir ‘kanı’ gerçek bir ‘kanı’ değildir.. Bunlar olmazsa kişi dış görünüşe,surete takılı kalır,kişi olayın dış görünüşüne takılı kaldığı için de “İç yüzünü bilmediğin, hakikatini kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin?.’’ hükmü geçerli olur.. Dış görünüşe, surete göre verilen bütün kararlar sonunda kişinin ‘sabırsızlığının’ hışmına uğrarlar.. Bir konuda sabretmek o konu hakkındaki bilgine ve hislerine bağlıdır, o konu hakkında herhangi bilgin ya da hissettiğin bir şey yoksa,sabır da senle değildir..İşin kötü yanı ‘sabır’ olmadan hayatta hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi başarmak mümkün değildir..Bu nedenle insanın bilgisiz şekilde,hissetmeden ‘üstünkörü’ olarak değer verdiği bütün konular kendi sabırsızlığının ‘hışmına’ uğramaya mahkumdur..Olayların ‘hakikatini’ anlayın,sadece surette,dış görünüşte kalırsanız eninde sonunda o konuda sabırsızlaşır,başarısız olursunuz.. . . © Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

10 Aralık 2021 Cuma

Büyük İllüzyon
Çok uzak zamanlarda Hindistan’da milattan önce 3137 yılına tarihlenen yani bundan tam olarak 5158 yıl öncesine tarihlenen Mahabharata Savaşında (Mahabharata Destanı) bilgelerin aktardığı karakterler arasında çok enteresan bir diyalog geçer.. Savaş sırasında bir Hint Kralı olan Dhritarashtra,baş danışmanı olan Sanjay’a ‘’Dünya uzaydan nasıl görünüyor?’’ diye sorar..Baş danışman Sanjay şöyle cevap verir ‘ Dünya,uzaydan iki tane kutsal hint inciri(Peepal) ağacının yaprağının birleşimi ve bir tavşan olarak görünür!’ Mahabharata’da uzaydan görülen dünya modelinin milattan sonra 1017’de Hintli bir Filozof olan Ramanuja tarafından çizimi yapıldı..Şimdi ekrandaki fotoğrafı baş aşağı çevirin ne görüyorsunuz? Evet, tam bir dünya haritası,etkileyici değil mi ..Bir de bundan 5158 yıl önce bilindiğini düşünürsek.. Ama bu tarih bile çok komik çünkü Hint Vedaları,Mahabharata ve Ramayana gibi destanları milyonlarca yıl ötesinden gelir, sadece kağıda geçirilmeleri son 10.000 yılda olmuştur. Bundan önce bu binlerce sayfalık kutsal metinler Vedik bilgeler tarafından öğrencilerine ezberletilirdi ve gelenek yoluyla,ses ile,kulaktan kulağa aktarılarak yüz binlerce yıl saklanmıştır. Örneğin Ramayana destanında, kötü karakter olan Kral Ravana’nın sarayını koruyan fillerin öne doğru 4 adet uzayan dişlerinin olduğu yazılır,şu andaki fillerin ise öne uzatan 2 adet dişleri var.. Arkeozooloji uzmanları öne doğru 4 uzun dişe sahip fillerin 1.8 milyon yıl önce nesillerinin tükendiğini belirlemiştir.. Varın Hint Vedaları,Mahabharata ve Ramayana gibi destanlar ne kadar uzak bir çağa uzanıyor siz düşünün.. Günümüz batı medeniyetleri ise herşeyi kendilerinin bulduklarını iddia ediyorlar ve her bir icadın ‘nedense’ batılı bir mucidi var..Gerçekte olan ise..Batı medeniyetlerinin yeryüzünde henüz tozu bile bulunmazken ilim her zaman ‘doğudaydı’..Hala da aynı şekilde devam etmektedir.Vedik Astrolojiye göre bütün ilimlerin kaynağı olan Güneş (Allah tarafından böyle görevlendirilmiştir.) doğudan ‘doğar’,batıda ise ‘batar’..Batı ne konuda iyidir söyleyeyim mi? Göz boyama,illüzyon ve manipülasyon,çünkü Rahu(illüzyon) Vedik haritanın batı tarafında çok güçlüdür.. . . © Kadim Astroloji Analisti – Erdem Çalışkan

8 Aralık 2021 Çarşamba

Nerede?
Nerede o güzel ‘niyet’ ? Bir kaç yıldır ‘ofansif’ mizah diye bir akım çıktı Amerika’da yıllardır var olan bir akım buralarada sirayet etti .. İnsanları kırarak, aşağılayarak, canlarını acıtarak yapılan şakalar ve bunu ‘gülünecek’ bir şey olarak kılmak.. Trajedilere,fakirliğe, yaşlılığa gülmek .. İnsanlar saflıklarını kaybettikçe eğlence tarzları da zalimleşiyor .. Amerikan filmlerinde yıllardır ‘belalı’ , ‘sorun çıkaran’ tiplerin ‘çok havalı’ gösterilmeleri gibi.. Amerikan ve Türk televizyonlarında para konusunda biri kendini övdüğünde ‘alkışlanması’ gibi.. Eskiden paradan,varlıktan bahsetmek ayıp değil miydi? Ne zaman herşey bu kadar ‘çiğliğe’ erişti.. Tabi ama bu doğal şimdi .. Eski değerler? Neredeler ? Hiç var olmamış gibiler.. Popüler kültür, ‘tek dişi kalmış canavar’ elinden geldiğince saldırıyor insanların ‘özüne’.. İnsanlar ‘sanal dünyalar’ ile ilgilenmekteler, artık ‘normal dünyanın’ pek bir önemi kalmadı.. İnsanlar para ile ilgilenmekteler artık ahlakın bir önemi kalmadı.. İnsanlar kolay yoldan kazançla ilgileniyorlar artık ‘alın teriyle’ çalışmanın bir önemi kalmadı.. Koskocaman bir emir burda duruyor ama hala Necm 39 ‘’ İnsan ancak çalıştığını elde eder..’’ ‘Emri veren’ de her an izlemekte.. Daha çok ama çok fazla şey yazmak istiyorum .. Bu nedenle üzerinde uzun zamandır uğraştığım kitabımı bekleyin.. Tasavvuf,hakikat ve Vedik Astrolojinin birleşimiyle içinde bulunduğumuz her an ‘sahteleşen’ dünyanın çarklarından çıkıp ufkunuzu genişletecek bir kitap olacak..Basım işleri Aralık ayının sonuna yetişirse Aralık ayı sonunda yayınlayacağım yoksa Ocak ayının başında yayında olacak kitabım.. İşin en kötü yanı nedir söyleyeyim mi? İnsanlar artık ‘sahteleşmiş’ şeyleri ‘orjinalinden’ , ‘Hakk’ olandan ayırd edemez oldular.. Ne doğruydu, ne yanlıştı kimse doğru düzgün hatırlamıyor artık .. Az da olsa hatırlayanlar var, ‘sahteliğin’, sahte değerlerin, sahte olan herşeyin ‘kötü’ olduğunu bilenler var, selam olsun onlara .. Zaten insanlığın geleceği de her alanda ‘sahtelikten’ kaçınanlara bağlı.. İnsanlık ‘sahteleştikçe’ insanlığın geleceği de ‘sahteleşiyor’.. . . © Kadim Astroloji Analisti - Erdem Çalışkan